Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.19
Gram Altın
2964.23
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Mart 2024

​Resimli Cumhuriyet Din Kitabı

İsmail Kara’nın Resimli Cumhuriyet Din Kitabı, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihine daha sağlam biçimde bakmamızı sağlıyor.

Bazı kitaplar zor yazılmıştır. Belki de bir ömrün muhasalasıdır, özüdür. Edinilmiş bilgiler, yaşanmış hatıralar ve ilmî ciddiyetin birleşiminden meydana gelen eserler, şüphesiz büyük önem arz ediyor. Değerli ilim ve fikir adamı Prof. Dr. İsmail Kara’nın Dergâh Yayınları’ndan çıkan ve üç büyük ciltten meydana gelen Resimli Cumhuriyet Din Kitabı, üzerinde yaşadığımız toprakların bir asırlık tarihinde derin ve kuşatıcı bir yolculuğa bizi çıkarıyor. 100 yaşını tamamlayan Cumhuriyet’in dinle ilgili neredeyse bütün meselelerini vukufiyetle ele alan İsmail Kara, 70 başlık altında topladığı bu konularla ilgili olarak okuyucuya can alıcı sorular yöneltiyor, yorumlar yapıyor, tahlillerde bulunuyor, zaman zaman da icraatlar ve yapılanlarla ilgili olarak haklı tenkitlerde bulunuyor.

SORULAR SORULAR

Kitap boyunca karşılaştığımız zihin açıcı ve sarsıcı sorular, meselelerin köküne daha da derinlemesine inmemizi sağlarken, bu objektif tavır konulara geniş açıdan bakmamıza da vesile oluyor. Mesela şu sorular ne kadar mühim? Okuyalım isterseniz: “Dinle, diyanetle, dinî düşünce ve dinî hayatla alakalı meselelerde Cumhuriyet idaresi ve ideolojisi Osmanlı son döneminin bir devamı mı yoksa bir kırılma ve sapmaya mı işaret ediyor? Lozan sonrası Milli Mücadele ruhundan bir kopuş mu? Cumhuriyet inkılaplarının tamamı niçin doğrudan dinle irtibatlı alanlarda cereyan ediyor? Laiklik mevzuatı ve uygulamaları bugün dâhil, bir asırlık Cumhuriyet tarihi boyunca niçin ısrarla muğlak ve müphem bırakıldı? Türk usulü laiklik ve buna bitişen/bundan ayrışan dindarlık anlayışları ve biçimleri Türkiye’yi taşır mı, Türkiye ile akrabalıkları hangi düzeyde?”

DEVLETİN DİN İLE İMTİHANI

Türkiye Cumhuriyeti’nin din eğitimine bakışı, yaklaşımı, müdahaleleri ayrı başlıklar altında irdeleniyor. İmam Hatip Okulları, Yüksek İslam Enstitüleri, İlahiyat Fakülteleri, Diyanet ve Kur’an Kursları başta olmak üzere bütün dinî kurumlar üzerinde hassasiyetle durulurken Devletin bu kuruluşlarla ilişkileri ve müdahaleleri sorgulanıyor. Sadece eğitim amaçlı bu kuruluşlar değil, dinî cemaat ve tarikatlarla Cumhuriyet döneminde yaşanan münasebetler üzerinde etraflı tahliller yapılıyor. Geçmişte “Hilafet” müessesesi, “İttihad-ı İslam” fikriyatı farklı bakış açılarıyla ele alınan kurum ve kavramlardan. Dinî yapıların dünden bugüne gelişlerinde yaşadıkları değişikliklere temas edilirken, burada biz sempati ve antipati nazarlarından ziyade objektif kriterlere dayalı değerlendirmeleri görüyoruz. Bazen huzurlu, bazen de sancılı geçen dönemler, disiplinli fikrî mülahazalarla okuyucuların önüne konuluyor.

İsmail Kara “Sunuş”ta kitapla ilgili bilgi verirken son praragrafta şöyle diyor: “İlk asrını geride bıraktığımız Cumhuriyet devrinin dinle, İslâmiyetle, Müslümanlıkla, mütedeyyin insanlarla olan hayli problemli ve zor ilişkilerini, alış verişlerini; buna karşılık muhataplarının tektip olmayan anlayış ve davranışlarının hikâyesini, bizim/kendimizin bir parçası ve tecrübeler hazinesi olarak her türden görseller eşliğinde takip etmek size, muhataplardan biri olarak Türk insanına düşüyor. Bakalım neleri hatırlayacak, hangi kanaatlere ulaşacak, nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?”

TEKKELERİN ROLÜ

Eserin birinci cildinde şu çarpıcı başlığı okuyoruz: “Tekkelerin Kapanmasıyla Hangi Kapılar da Kapandı?” Mutasavvıf şairlerin bazı meşhur mısraları hatırlatıldıktan sonra şöyle devam ediliyor: “Bunlar ve binlercesi esas itibariyle tasavvufun, tekkelerin, mistik dünya tasavvurunun ve anlayışının, içe doğru zenginleşmesinin ortaya çıkardığı ve kıyamete kadar ses verip yankılanacak büyük yadigârlardır. Bir dünyayı yansıtan aynalar…” Kapanan sadece tekkeler değil türbelerin de kapısına kilit vurulmuştur bir dönem. Bu uygulamaların geçici olduğu vurgulansa da yüz yıl boyunca dindarların hareket tarzları kısıtlanmış, ibadetleri sınırlandırılmıştır. Geçmişte Türkçe ibadet ve ezandan başlayıp başörtüsü ile Ayasofya’ya kadar gelen yasakçı, sınırlayıcı uygulamalar anlatılırken bu konularda alınan mesafelerin ve rahatlatıcı kararların, isabetli olduğu hususu da teslim ediliyor.

MÜSLÜMAN KANI

Eser boyunca başlıklar zihinlerde uyandırdıkları çağrışımlarıyla çok şeyi anlatıyor. Mesela “Laiklik, Medeni Kanun, İrtica, Darbelerin Dini” bir müstakil bölüm. Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Fevzi Çakmak ve Küçük Hüseyin Efendi kısımları kayda değer, okunmalı. İkinci cildin bazı başlıklarına göz atalım: “Avrupa Kim, Türkiye Neresi? Ya İslâm ve Müslümanlar?”. “İslâm Dünyası Neresi?”, “Maarif Ordusu”, “Üniversiteler”, “Hat Sanatı”, “Dergiler”, “Ramazan Mahyaları”… Mahyaların geçirdiği merhaleler hakikaten ibretamiz. Dönem dönem verdikleri mesajlarla gündeme gelen ve değişen ilginç mahyalar… “İslam Dünyası” bölümünde İslam Birliği kavramı ele alınıyor. Bu mefhuma dünkü ve bugünkü bakışlar mukayese ediliyor. Bölümde hâlâ yaşadığımız büyük acılara temas ediliyor. Filistin meselesine… Orada şu satırları okuyoruz: “Bu yazıyı kitaba girmek üzere tekrar okuyup tashih ettiğim günlerde son Gazze olayları bütün ağırlığı ve kıyıcı şiddetiyle patlak vermişti (7 Ekim 2023 ve sonrası…) Benzer hadiseler kıyıcılıkları ve maliyetleri daha da artarak devam ediyor. Müslüman kanı oluk oluk akıyor, akıtılıyor, şiddet tırmandırılıyor, insanlık ayaklar altına alınıyor…”

İsrail terör örgütünün yıllardır Filistin topraklarında sistemli şekilde işlediği kanlı cinayetler ve soykırımla alakalı olarak yazılmış olan şu satırlar çok önemlidir: “Filistin Türkiye için, bizim için Mısır dâhil diğer İslam ülkeleri için olduğundan çok daha fazla bir şeydir. 400 yıl Kudüs-i şerife ve Filistinlilere hizmet vermiş. Birinci Cihan Harbi’nde Filistin cephesinde savaşmış, Filistin için nerede ise her mahallesi, her evi şehit vermiş, kan dökmüş başka bir İslâm ülkesi ve milleti yok. Bu yüzden bize düşen görev daha fazla ve ağır. Ayrıca Türkiye İsrail ve Filistin meselesine ilim, fikir, irade, siyaset, hareket, hissiyat kademeleri olan (evet kademeleri olan) üst bir çerçeve getirmeden bu bahiste kendi iradesiyle yoluna rahat devam edemeyecek.”

Resimli Cumhuriyet Din Kitabı’nın üçüncü cildinde cemaatler ve tarikatlar üzerinde ağırlıklı olarak duruluyor. Cami mimarisi ve kimlik politikaları da işlenen konular arasında. Baştan sona satır satır okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bu seçkin eseri, meraklılarına hararetle tavsiye ediyorum. Son kısımda “Şehir, Mabet, İkamet, Yeni Cami Mimarisi, Ayasofya” başlıkları var. İslâmiyet’in estetiğe verdiği değer üzerinde düşündürücü metinleri mütalaa ediyoruz. Mübarek Ramazan-ı Şerif yarın başlıyor. Bizim de okumaya ve düşünmeye daha çok zaman ayırmamız gerekiyor. Öyleyse okumalarımız arasında Resimli Cumhuriyet Din Kitabı başı almalı.

DÜŞÜNDÜREN FOTOĞRAFLAR

Kitabı okurken önümüze çıkan yaklaşık 850 görsel, hafızamızı harekete geçirip bizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarırken metni destekleyen fotoğraflar, resimler, karikatürler, desenler, gazete, mecmua ve dergi kupürleri, çarpıcı başlıklarıyla konuyu daha iyi idrak etmemizi sağlıyor. Tabii bu resimlerin altındaki resim altı yazıları, derkenarlar, yapılan yorumlar, hatta minik eleştiriler, o fotoğraflara daha derin anlamlar katıyor. Bir albüm vasfına da haiz olan kitapta, geçmişte basında çıkan dinle, dindarlarla ve hocalarla alakalı çoğu uydurma fotoğraflı haberler, oldukça düşündürücü. Matbuatın geçmişte nasıl peşin hükümlere sahip olduğunu, yayımlarıyla ortaya koyuyor. Bu anlamda, bilhassa etkileyici karikatürler üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Resimli Cumhuriyet Din Kitabı veya son asrın fikir paroraması, boy aynası… İlk elde okunması gerekiyor.