Resimli Cumhuriyet Din Kitabı
İsmail Kara’nın Resimli Cumhuriyet Din Kitabı, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihine daha sağlam biçimde bakmamızı sağlıyor.
Bazı kitaplar zor yazılmıştır. Belki de bir ömrün muhasalasıdır, özüdür. Edinilmiş bilgiler, yaşanmış hatıralar ve ilmî ciddiyetin birleşiminden meydana gelen eserler, şüphesiz büyük önem arz ediyor. Değerli ilim ve fikir adamı Prof. Dr. İsmail Kara’nın Dergâh Yayınları’ndan çıkan ve üç büyük ciltten meydana gelen Resimli Cumhuriyet Din Kitabı, üzerinde yaşadığımız toprakların bir asırlık tarihinde derin ve kuşatıcı bir yolculuğa bizi çıkarıyor. 100 yaşını tamamlayan Cumhuriyet’in dinle ilgili neredeyse bütün meselelerini vukufiyetle ele alan İsmail Kara, 70 başlık altında topladığı bu konularla ilgili olarak okuyucuya can alıcı sorular yöneltiyor, yorumlar yapıyor, tahlillerde bulunuyor, zaman zaman da icraatlar ve yapılanlarla ilgili olarak haklı tenkitlerde bulunuyor.
SORULAR
SORULAR
Kitap boyunca karşılaştığımız zihin açıcı ve sarsıcı sorular,
meselelerin köküne daha da derinlemesine inmemizi sağlarken, bu objektif tavır
konulara geniş açıdan bakmamıza da vesile oluyor. Mesela şu sorular ne kadar
mühim? Okuyalım isterseniz: “Dinle, diyanetle, dinî düşünce ve dinî hayatla
alakalı meselelerde Cumhuriyet idaresi ve ideolojisi Osmanlı son döneminin bir
devamı mı yoksa bir kırılma ve sapmaya mı işaret ediyor? Lozan sonrası Milli
Mücadele ruhundan bir kopuş mu? Cumhuriyet inkılaplarının tamamı niçin doğrudan
dinle irtibatlı alanlarda cereyan ediyor? Laiklik mevzuatı ve uygulamaları
bugün dâhil, bir asırlık Cumhuriyet tarihi boyunca niçin ısrarla muğlak ve
müphem bırakıldı? Türk usulü laiklik ve buna bitişen/bundan ayrışan dindarlık
anlayışları ve biçimleri Türkiye’yi taşır mı, Türkiye ile akrabalıkları hangi
düzeyde?”
DEVLETİN
DİN İLE İMTİHANI
Türkiye Cumhuriyeti’nin din eğitimine bakışı,
yaklaşımı, müdahaleleri ayrı başlıklar altında irdeleniyor. İmam Hatip
Okulları, Yüksek İslam Enstitüleri, İlahiyat Fakülteleri, Diyanet ve Kur’an
Kursları başta olmak üzere bütün dinî kurumlar üzerinde hassasiyetle durulurken
Devletin bu kuruluşlarla ilişkileri ve müdahaleleri sorgulanıyor. Sadece eğitim
amaçlı bu kuruluşlar değil, dinî cemaat ve tarikatlarla Cumhuriyet döneminde
yaşanan münasebetler üzerinde etraflı tahliller yapılıyor. Geçmişte “Hilafet”
müessesesi, “İttihad-ı İslam” fikriyatı farklı bakış açılarıyla ele alınan
kurum ve kavramlardan. Dinî yapıların dünden bugüne gelişlerinde yaşadıkları
değişikliklere temas edilirken, burada biz sempati ve antipati nazarlarından ziyade
objektif kriterlere dayalı değerlendirmeleri görüyoruz. Bazen huzurlu, bazen de
sancılı geçen dönemler, disiplinli fikrî mülahazalarla okuyucuların önüne
konuluyor.
İsmail Kara “Sunuş”ta kitapla ilgili bilgi verirken
son praragrafta şöyle diyor: “İlk asrını geride bıraktığımız Cumhuriyet
devrinin dinle, İslâmiyetle, Müslümanlıkla, mütedeyyin insanlarla olan hayli
problemli ve zor ilişkilerini, alış verişlerini; buna karşılık muhataplarının
tektip olmayan anlayış ve davranışlarının hikâyesini, bizim/kendimizin bir
parçası ve tecrübeler hazinesi olarak her türden görseller eşliğinde takip
etmek size, muhataplardan biri olarak Türk insanına düşüyor. Bakalım neleri hatırlayacak,
hangi kanaatlere ulaşacak, nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?”
TEKKELERİN
ROLÜ
Eserin birinci cildinde şu çarpıcı başlığı okuyoruz:
“Tekkelerin Kapanmasıyla Hangi Kapılar da Kapandı?” Mutasavvıf şairlerin bazı
meşhur mısraları hatırlatıldıktan sonra şöyle devam ediliyor: “Bunlar ve
binlercesi esas itibariyle tasavvufun, tekkelerin, mistik dünya tasavvurunun ve
anlayışının, içe doğru zenginleşmesinin ortaya çıkardığı ve kıyamete kadar ses
verip yankılanacak büyük yadigârlardır. Bir dünyayı yansıtan aynalar…” Kapanan
sadece tekkeler değil türbelerin de kapısına kilit vurulmuştur bir dönem. Bu
uygulamaların geçici olduğu vurgulansa da yüz yıl boyunca dindarların hareket
tarzları kısıtlanmış, ibadetleri sınırlandırılmıştır. Geçmişte Türkçe ibadet ve
ezandan başlayıp başörtüsü ile Ayasofya’ya kadar gelen yasakçı, sınırlayıcı uygulamalar
anlatılırken bu konularda alınan mesafelerin ve rahatlatıcı kararların, isabetli
olduğu hususu da teslim ediliyor.
MÜSLÜMAN
KANI
Eser boyunca başlıklar zihinlerde uyandırdıkları
çağrışımlarıyla çok şeyi anlatıyor. Mesela “Laiklik, Medeni Kanun, İrtica,
Darbelerin Dini” bir müstakil bölüm. Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Fevzi Çakmak ve
Küçük Hüseyin Efendi kısımları kayda değer, okunmalı. İkinci cildin bazı
başlıklarına göz atalım: “Avrupa Kim, Türkiye Neresi? Ya İslâm ve
Müslümanlar?”. “İslâm Dünyası Neresi?”, “Maarif Ordusu”, “Üniversiteler”, “Hat
Sanatı”, “Dergiler”, “Ramazan Mahyaları”… Mahyaların geçirdiği merhaleler
hakikaten ibretamiz. Dönem dönem verdikleri mesajlarla gündeme gelen ve değişen
ilginç mahyalar… “İslam Dünyası” bölümünde İslam Birliği kavramı ele alınıyor.
Bu mefhuma dünkü ve bugünkü bakışlar mukayese ediliyor. Bölümde hâlâ
yaşadığımız büyük acılara temas ediliyor. Filistin meselesine… Orada şu
satırları okuyoruz: “Bu yazıyı kitaba girmek üzere tekrar okuyup tashih ettiğim
günlerde son Gazze olayları bütün ağırlığı ve kıyıcı şiddetiyle patlak vermişti
(7 Ekim 2023 ve sonrası…) Benzer hadiseler kıyıcılıkları ve maliyetleri daha da
artarak devam ediyor. Müslüman kanı oluk oluk akıyor, akıtılıyor, şiddet
tırmandırılıyor, insanlık ayaklar altına alınıyor…”
İsrail terör örgütünün yıllardır Filistin
topraklarında sistemli şekilde işlediği kanlı cinayetler ve soykırımla alakalı olarak
yazılmış olan şu satırlar çok önemlidir: “Filistin Türkiye için, bizim için
Mısır dâhil diğer İslam ülkeleri için olduğundan çok daha fazla bir şeydir. 400
yıl Kudüs-i şerife ve Filistinlilere hizmet vermiş. Birinci Cihan Harbi’nde
Filistin cephesinde savaşmış, Filistin için nerede ise her mahallesi, her evi
şehit vermiş, kan dökmüş başka bir İslâm ülkesi ve milleti yok. Bu yüzden bize
düşen görev daha fazla ve ağır. Ayrıca Türkiye İsrail ve Filistin meselesine
ilim, fikir, irade, siyaset, hareket, hissiyat kademeleri olan (evet kademeleri
olan) üst bir çerçeve getirmeden bu bahiste kendi iradesiyle yoluna rahat devam
edemeyecek.”
Resimli
Cumhuriyet Din Kitabı’nın üçüncü cildinde cemaatler ve
tarikatlar üzerinde ağırlıklı olarak duruluyor. Cami mimarisi ve kimlik
politikaları da işlenen konular arasında. Baştan sona satır satır okunması ve
üzerinde düşünülmesi gereken bu seçkin eseri, meraklılarına hararetle tavsiye
ediyorum. Son kısımda “Şehir, Mabet, İkamet, Yeni Cami Mimarisi, Ayasofya”
başlıkları var. İslâmiyet’in estetiğe verdiği değer üzerinde düşündürücü
metinleri mütalaa ediyoruz. Mübarek Ramazan-ı Şerif yarın başlıyor. Bizim de
okumaya ve düşünmeye daha çok zaman ayırmamız gerekiyor. Öyleyse okumalarımız
arasında Resimli Cumhuriyet Din Kitabı
başı almalı.
DÜŞÜNDÜREN
FOTOĞRAFLAR
Kitabı okurken önümüze çıkan yaklaşık 850 görsel, hafızamızı
harekete geçirip bizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarırken metni destekleyen
fotoğraflar, resimler, karikatürler, desenler, gazete, mecmua ve dergi
kupürleri, çarpıcı başlıklarıyla konuyu daha iyi idrak etmemizi sağlıyor. Tabii
bu resimlerin altındaki resim altı yazıları, derkenarlar, yapılan yorumlar,
hatta minik eleştiriler, o fotoğraflara daha derin anlamlar katıyor. Bir albüm
vasfına da haiz olan kitapta, geçmişte basında çıkan dinle, dindarlarla ve
hocalarla alakalı çoğu uydurma fotoğraflı haberler, oldukça düşündürücü.
Matbuatın geçmişte nasıl peşin hükümlere sahip olduğunu, yayımlarıyla ortaya
koyuyor. Bu anlamda, bilhassa etkileyici karikatürler üzerinde düşünmemiz
gerekiyor. Resimli Cumhuriyet Din Kitabı
veya son asrın fikir paroraması, boy aynası… İlk elde okunması gerekiyor.