Rektörler atamayla gelsin, gerekirse tayinle gitsin!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Rektörler seçimle değil atamayla gelsin" önerisi üzerine konu bir kez daha gündeme taşındı. Bir kez daha diyoruz çünkü AK Parti ağustos ayında torba yasa içerisinde rektörlerin atamayla gelmesi teklifini muhalefetin karşı çıkması sonucu geri çekmişti.
CHP ve HDP'nin Anayasaya aykırı olduğunu söylediği, MHP'nin de siyasi ahlaksızlık dediği önergenin amacı AK Parti tarafından şöyle açıklanmıştı:
"Rektörlük seçimleri üniversitelerde haksız uygulamalar, kırgınlıklar ve kişisel çekişmelere yol açmakta ve yükseköğretim kurumlarında kaos ortamı oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle üniversitelerde seçim sisteminin terk edilerek atama sisteminin getirilmesi ile bu sıkıntıların ortadan kalkması amaçlanmaktadır."
Aslında her akademisyen için sıkıntılı süreç her üniversite için kayıp dönem olarak görülmesi gereken zaman, rektörlük seçim tarihinden yaklaşık bir yıl önce başlamaktadır.
Aday adayları etrafında oluşturulan kamplar, ortaya çıkan gruplar, kırgınlıklar, tehdit ve yıpratma mekanizmaları bu süre içerisinde tüm süratiyle devam ettiği gibi seçim sonrası da bitecek değildir.
Diğer bir deyişle öç/rövanş alma zamanı yeni rektörün atanmasıyla başlamaktadır.
Adaylık sürecinde verilen desteğe paralel görevden almalar, yeni atamalar, gözden çıkarmalar hızla tamamlanır.
Yeni görev taksimi tez zamanda bitmiş olsa da adaylık sürecinde başlayan yol ayrımları, kırgınlıklar akademik dünyanın, aynı üniversitenin içerisinde yaşamla eş varlık göstermeye devam ederu2026
Mevcut yasaya göre rektörler, akademisyenlerin en çok oyunu almış altı adayın YÖK'e, YÖK'ün de üç adayı eleyip Cumhurbaşkanına göndermesi ve nihai seçimin de bu mekanizmada yapılmasıyla seçilir.
İlk sırada çıkan adayın atanması gibi bir koşul bulunmasa da sonuçta ilk altı sıranın akademik oylarla belirlenmesi katılımcı ve demokratik bir yöntem gibi görünse de hakikat öyle değildir.
Rektör adaylarıyla yapılan pazarlıklar (rektör yardımcılıkları, dekanlıklar, bölüm başkanlıkların paylaşımı vs) verilen desteğin rengini belirlediği gibi kaybeden adaya destek verenler yeni dönemde mobbingin kaçınılmaz kurbanları olacaklardır.
Salt akademik destek/oy alabilmek için dönen dolapların, çekilen peşkeşlerin, ikili üçlü anlaşmaların haddi hesabı bulunmaz. Hasbel kader bir gazeteci bu pazarlıkları, çirkin tezgahları araştırıp yazmaya kalkışsa ortaya devasa bir kitap çıkacağından hiç şüphemiz yoktur!
Allah'tan rektörlerin görev süresi iki dönem ile sınırlı tutulmuştur da oluşturulan akademik kadro desteği ile ömür boyu rektörlük görevi yürütülmesine mani olunmuştur!
Bir kez rektör seçilenin ikinci kez seçilmemesi zaten şaşırtıcı olacaktır. Tamamen rektör inisiyatifinde olan akademik alımları kendine göre şekillendiren, biçem veren rektörlerin ikinci seçimde ilk sırada çıkmalarını hizmetleri sebebiyle mi sanırsınız?
Ya da görev süresi sona eren rektörün işaret buyurduğu adaya desteğin ilk sırada gözükmesi özgür akademik düşüncenin akademyaya katkıları sonucu olduğunu mu düşünürsünüz?!
"Peki, tüm bu çekişme sadece bir makam/mevki kaygısı için midir?" "Bütün bu ihtirasın sebebi koltuk mudur" diye sual edeceklere bir rektör gelirinin kaç milletvekili maaşına tekabül ettiğini araştırmalarını salık veririz! Üstelik bu rakama ihale vs dolayısıyla eklenen ek gelir dahil değildir anokdotunu eklemeyi unutmadan!
Kendi içerisinde bağımsız bir cumhuriyet gibi takılan üniversitelerin bu pozisyonunu eğitim özgürlüğü dairesinde mi değerlendirmek lazım gelir yoksa rektörlerin küçük devletçiklerin başındaki süper yetkili pozisyonlarını sorgulamak mı; cevabı sizler bulun!
Twitter.com/sabihadogann