Dolar (USD)
34.42
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2834.30
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Şubat 2021

​Rektör seçimi ve İNCE işler!

REKTÖRLÜK seçimlerini bahane ederek ülkeyi yeni bir kaosun içine itmek isteyenlerin çok "ince" bir hesapları olmalı...

CHP içinde bir türlü kendini kabul ettiremeyen, Cumhurbaşkanlığı adayı olduğunda bile partisinden yeterli desteği bulamadığını söyleyen ve bugünlerde CHP'den istifa edeceğini açıklayan Sayın Muharrem İnce, geçtiğimiz çarşamba günü Twitter adresinden şöyle bir mesaj paylaştı.

İstifa yetmezmiş!

"Melih Bulu'nun istifası yetmez! İstifa ettiğinde asıl sorun çözülmeyecek. Rektörlük seçimleri geri gelmeli. Rektörün kim olacağına Cumhurbaşkanı değil üniversiteler karar vermelidir."

Peki Sayın İnce, neden böyle bir paylaşım yapma gereği duydu...

Rektörlük seçimlerinin yıllardır Cumhurbaşkanları tarafından yapıldığını bilmiyor muydu? Yıllardır buna tepki koyulmadı da neden şimdilerde tepki güdüsü uyandırıldı!

Seçimlerin geçmişi

Rektörlük seçimleri ilk defa 1946 yılında çıkarılan bir kanunla, Fakülte Profesörler Kurulları tarafından yapılıyordu. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından bir yıl sonra 1981 Kasım ayında Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ihdas edildi.

YÖK'e göre seçim

YÖK kanununa göre (Madde 13) rektör seçimi şöyle yapılıyordu: Her üniversiteye rektör, Yüksek Öğretim Kurulu'nun önereceği, üniversitelerde görevli profesörlerden olmak üzere 4 kişi arasından Cumhurbaşkanınca beş yıl için atanır.

1992'de kanun değişti

7 Temmuz 1992’de Yüksek Öğretim Kanunu’nun rektörlük seçimlerini düzenleyen maddesi yeniden değiştirildi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dı. Başbakan Süleyman Demirel'di. Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü idi. Yani Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti koalisyon hükümeti görevdeydi. Yapılan değişikliğe göre 6 kişilik rektör adaylarını üniversite öğretim üyeleri belirleyecek, YÖK bunlardan 3 tanesini eleyecek ve kalan 3 tanesini Cumhurbaşkanı'na sunacak, son atama Cumhurbaşkanınca yapılacaktı. Vakıf üniversite rektörlerini ise mütevelli heyetleri belirleyecekti.

O yıllarda, sol partiler ve laik kesimler bu uygulamaya hiç tepki vermemişlerdi.

15 Temmuz sonrası

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden üç ay sonra 29 Ekim 2016'da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile rektör seçiminde bir kez daha değişikliğe gidildi.

MADDE 85- Devlet üniversitelerinde rektör, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış, önerilecek 3 aday arasından Cumhurbaşkanınca atanır.

Buna göre 1981 yılından bu tarihe kadar üniversitelerde rektör adaylarını son raddede YÖK belirliyor, Cumhurbaşkanı da adaylardan birini atıyordu. 2016'daki değişiklik, aslında şimdilerde esip gürleyenlerin söylediği kadar tepki verecek bir değişiklik değildi. Bu kez Rektör adaylarını üniversite öğretim üyeleri değil, YÖK belirleyecekti.

Peki Yüksek Öğretim Kurulu üyeleri, üniversite öğretim üyelerinden gelme insanlar değil mi ki itiraz ediliyor. YÖK üyeleri, üniversite öğretim üyelerinden sayılmıyor mu?

Neden sadece Boğaziçi

Yıllardır bu atamalara yüksek sesten tepki vermeyenler, şimdi ne oldu da karşı çıkmaya başladılar. İşin püf noktası şu: Bu karşı çıkma, neden sadece Boğaziçi Üniversitesi rektörü için yapılıyor? Diğer üniversitelerde neden böyle bir tepki yok. Bu da çok garip doğrusu.

Anlayacığınız, iş rektör ataması falan değil. İşin arka planında çok ama çok gizli "ince işler" var. Çünkü bunun başka bir izahı yok!...