Reis'in sözü ve bürokratik oligarşi
Geçtiğimiz gün bir canlı yayın esnasında bütün Türkiye'yi hatta dost ülke halklarını da derin bir tedirginliğe sevk eden hadiseyi hatırlıyorsunuz:
Cumhurbaşkanı
Sayın R. Tayyip Erdoğan program esnasında fenalaşmış, televizyon kanalı da
canlı yayını kesip reklam girmişti.
O
esnada sordular: Hocam ne oldu, neden oldu?
Soranlara
dedim ki;
Bir
ülkede kendilerine görev verdiğiniz bürokratlar, siyasetçiler görevlerini tam
olarak yapmazlar ise ve Recep Tayyip Erdoğan gibi çok ciddi ve bağlayıcı
hassasiyetleri olan bir lider iş başında ise o sorumsuz bürokratların da yerine
kendisi yorulur. Bu yorgunluğa hiçbir can dayanamaz ve bu akşam yaşanan da tam
olarak budur.
İşini
bihakkın yapan bürokratları ayrı tutarak;
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kadar yorulması, yorgunluktan kaynaklı
rahatsızlıklar geçirmesi, hep bu sorumsuzların yarım bıraktıkları işleri bizzat
kendisinin yapmasından kaynaklanıyor. Yani neredeyse esnaf denetimini bile
Reis-i Cumhura bırakacak kadar çapsız bürokratların yükünü de kendisi
yükleniyor.
Diyeceksiniz
ki o zaman bu tür bürokratları alsın görevden!
Haklısınız,
lakin gelen gideni aratmasa idi iş kolaydı. Çünkü “en iyisi” diye önerdiğimiz bir bürokratın göreve geldikten sonra
adeta referans olan kişi ya da kişileri mahcup etmek için elinden gelen çabayı
ihmal etmediklerinin şahidleriyiz. Dolayısıyla al birini çarp ötekine.
Bunu
neden anlatıyorum?
Bildiğiniz
gibi geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan sözleşmeli
personeli kadroya geçirerek çok dualar aldı. Memurlar, eğitimciler için de, “kadrolu memurların bütün haklarından
yararlanacaklar…” demişlerdi. Ama gelin görün ki bu hantal, bahaneci
bürokrasi Cumhurbaşkanımızın bu sözünü yer çalmak için bin dereden su getiriyor.
Oysa
açıklama gayet net:
“Kadrolu olanların bütün
haklarından yararlanacaklar…”
Peki,
Bürokrasi
ne diyor?
Şimdi
değil!
Ne
zaman?
Dört
yıl sonra.
Neden?
Öyle
işte…
Yazıktır!
Tek kelime ile yazıktır.
Bu
kadar süre aileler parçalanacak, görev yerlerini kendi şehirlerine almak
isteyen dünya kadar eğitimci, memur olacak ama siz buna (bilmediğimiz bir
hinlik de olabilir) sırf zaman ayırıp yorulmamak için “olmaaaz!” diyorsunuz.
Asıl
olmayan o koltuklarda oturmaları iken olabilene olmaz diyorlar, seçim öncesi
yüzbinlerce insanı perişan vaziyette bırakarak.
En
hassas olduğumuz husus aile birliği olmasına rağmen aileler parçalanıyor,
çocuklar, bebeler anne ya da babadan ayrı büyüyor beyler!
Siz
bu durumda öğretmenlerden, memurlardan performans bekliyorsunuz değil mi?
Aranızda
hiç mi pedagojiden, psikolojiden, ailesinden ayrı kalmanın yarattığı
tahribattan anlayan çıkmadı?
Bu
çalışanlar işe, eğitimciler sınıfa girerken çok mu rahat çalışabiliyor, ders
verebiliyorlar?
Ülkenin
eğitim alanındaki başarısızlığında sizin gibi yerinden kalkamayacak kadar
hantal olan bürokratların payı az mı?
Kardeşim
bu ülkenin Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan açıkladı:
Kadroya
alınan memurlar önceden kadrolu olan memurlardan farklı olmayacaklar, demişse
olay bitmiştir. Te’vil adı altında tağyire başvurmayın.
Ve
bahane değil, çare bulun çare.
Seçim
öncesi bu konuda çalışmalar başlatılarak Reis’in sözüne uygun bir şekilde aile
dramına son vermek gerek. Öğretmen-memur sizden haber bekliyor. Yaz tatili
geldi, sonbaharda herkes ailesine kavuşmalı.
Biz
de mağdur kardeşlerimizin yanındayız ve bu konunun takipçisi olacağız
inşaallah.