Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
2965.49
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Mart 2017

Reis, Ülkücüleri de ikna sana kalıyor

Günlerdir kararsızım. Yazayım mı, yazmayayım mı diye. Bazı şeyleri seslendirince çevredeki insanlar yanlış anlıyorlar. Yanlış anlaşılıyorum. Meramımızı anlatmak bazen o nedenle zor oluyor. Ama hakikat de ortada. Başımızı kuma gömmenin de alemi yok. Görmeyenlere göstermek, duymayanlara duyurmak, hem de zamanında bunu yapmak görevimiz. Kimin kızacağını, kimin darılacağını, kimin yanlış anlayacağını düşünürken gösterilmesi gereken, duyurulması gerekenlerin zamanı da gelip geçiyor.

Önümüzde bir referandum var. Bu referandum 100. yıla yaklaşırken değişimin, dönüşümün önemli bir mihenk taşı olacak. Millet iradesinin daha da üstün olduğu bir devlet yapısına güçlü bir köşe taşı olacak. Meclis görevini yaptı ve Türkiye'nin yeni bir döneme girişini sağlayacak değişimin başlangıcı olan konuyu milletin önüne koydu. Geri dönüşü yok. Bu referandum öyle veya böyle olacak. Karar milletin, karar vatandaşın. Evet veya hayır sonuçta Türkiye'nin geleceğini şekillendiren sonuçlar doğuracak.

Uzun yıllar siyaset-politika muhabirliği ve de parlamento muhabirliği yaptığımızdan ister istemez bütün siyasi akımları yakından biliyoruz. Kimisi ile gönül bağımız, kimisi ile dostluk bağımız, kimisi ile insani bağımız oldu.

Bu referandumda enteresan gelişmeler, enteresan davranışlar görüyorum. Bu referandumda aynı kimlikleri taşıyanlar arasında ayrışma, farklı kimlikler arasında paralellikler yaşanıyor. Aynı partiler arasında ki taraftarlar enteresan farklı tavırlar sergiliyor. Şu kesin bir gözlemdir; siyasi veya düşünce akımlarını yöneten yapılar içinde bir avuç yönetici konumundakilere etrafındaki menfaat yapılarına karşı diğerlerinin büyük bir tepkisi oluşmuş. Bunu bütün yapılarda görmek mümkün. 14 yıldır AK Parti içinde iktidar nimetlerini çok küçük bir menfaat grubunu aşmayan ekibin dışında paylaşmayı bilmeyenlere karşı yıllardır gönül bağını sürdürenler, her seçim dönemi ev ev dolaşırken akla gelip sonra unutulanlar, aranıp sorulmayanlar, zorunlu kaldıklarında işlerini yaptırmak için gittikleri kapılar yüzlerine kapananlar, şimdi önemsenmek, hatırlanmak ve en önemlisi de bir daha unutulmamak üzere garanti istiyor. Zannetmeyin şu an referandum mücadelesinde saflar belli, karşı taraf belli bir durum var. Her saf kendi arasında gel-gitler yaşıyor, mücadele veriyor. O nedenle çok hızlı ve dikkatli şekilde bütün siyasi yapılar kendilerine gönül veren tabanlarının gönüllerini almaya bakmalıdır. Aksi taktirde %30'lara dayanan kararsızlar ne olduğu belli olmayan yönlendirmeli ve darbelerden bile medet umanların peşinden sürüklenir, bu ülkenin 10 yılları siyasetin parçalanmış yapısı içinde heba olur gider.

MHP Lideri büyük bir önderlik yapıp Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçilmesi konusunu milletin önüne getirmeyi başardı. Başarısız darbe girişimi sonrası takındığı tavır ve davranışları ise toplumun her kesiminden büyük takdir topladı. Tam bir devlet adamı gibi davrandığı övgülerini hak ediyor. Aynı zaman da darbe öncesi partisinin içinde oluşan muhalefet darbe sonrası yok olmaya yüz tutmuş ve 'Devlet bey haklı imiş' konumuna gelmişti. Fakat Devlet Bey'in devlet hassasiyetinde olduğu kadar partisinin içindeki muhalefetin bitirilmesine yönelik hassasiyeti başaramadığı görülüyor. Uzun süre partisi içindeki muhalefetin kendine yakınlaşmasına yönelik çabaları görmezden geldi. Bu sütunlarda zikrettik. Kendisi ile görüşmek isteyen darbe öncesi muhalif 13 milletvekiline aylarca randevu vermediğini. Bu tavırlar karşısında kendine karşı muhalefeti tekrar alevlendirdi Devlet Bey. Hem de bir zamanlar şiddetle karşı çıktığı Başkanlık Sistemi'ne yeşil ışık yakarak.

Şimdilerde bunun acısını muhalefet Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçilmesi referandumundan çıkarma yoluna gidiyor. Devlet Bey halen söylemlerinde, düşüncesinde samimi olduğunu gösteriyor. Fakat aynı samimiyeti tabanının gönlünü almakta, onları tekrar kazanmakta gösterdiği söylenemez. Halen muhalif görünen ve bilinenleri, bu konuda parti dışına iterek sonuç alacağını zannediyorsa yanılıyor. Aksine, 'Bu kadar da olmaz' dedirtiyor yanında kalanlara da. Gözlemlerime ve bilgilerime dayanarak söylüyorum; şu an toplumda 'Hayır' algısını oluşturanlar Devlet Bey'e karşı olan fakat AK Parti tabanına yakın olan ülkücü-milliyetçi kesimlerdir.

O nedenle eğer Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçmeye ihtiyacı varsa kesinlikle bugüne kadar MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin dışladığı, ona karşı oluşan cephenin de gönlünün alınmasına ihtiyaç vardır. Bu görev AK Parti teşkilatlarınındır. Bu görev Başbakan'ındır. Bu görev akl-ı selim kesimler ve AK Parti tabanındır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ındır. Unutulmasın en kısa zamanda bir birine uzak olmayan belli konularda kader birliği de yapan ülkücü kesimle yakınlaşılmalıdır. Bu görevde eninde sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a düşeceği görülüyor.

Kalın sağlıcaklau2026