Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2497.93
BIST 100
9519.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


REİS-İ CUMHURUMUZA BİR ÇİFT SÖZÜM VAR!..

Bu sene iznimin tamamını doğup büyüdüğüm yerde geçirdim. Sanki hayatımın en anlamlı ve güzel günleriydi o anlar. Hassaten 80 yaşındaki babamla olan sohbetlerimiz, bütün geçmişimizi bir film şeridi gibi geçiriyordu gözümüzün önünden. Büyük bir özlemle yad ediyorduk maziyi ve hatıraları. Elimden geldiği kadar vaktimi babama ve beraberinde onun gibi sadece hatırlanmaya ve konuştuğu zaman muhatap alınmaya muhtaç ihtiyarlara ayırdım.

Babamla maziye dair uzun sohbetler yapıyorduk. Ancak anneme dair konuşmalar çok farklı duygular yaşatıyordu ikimize. Çünkü annem 14 senedir ayrılmıştı aramızdan. Ve ben onu çok özlüyordum. Ama bunu babama hissettirmemeliydim. Gözlerimin yaşlarını görmemeliydi babam. Çünkü her annemin bahsi geçtiğinde babam tarif edilemez bir hüzne giriftar oluyordu. Annemsiz 14 yıl babam için sanki 14 asır gibiydi. Sigara üstüne sigara yakıyordu. Bütün hüznü sigaranın dumanı oluyor ve etrafa yayılıyordu. Bazen de bu bahislere dayanamayıp bir kaç damla yaşını o mübarek sakalının üstüne akıtıyor ve başını önüne eğiyordu. Benim bu hüzne ortak olmamı istemez gibi bahsi değiştirmek istiyordu. Bir kez daha babamın annemi ne kadar çok sevdiğini ve özlediğini anlıyordum. Hemen kendimi bahçeye atıyor ve bu defa göz yaşlarını bir ağacın altına ben akıtıyordum. Ardından eve yani çocuklarıma gidiyordum. 45 günlük seyahatimde gecelerim neredeyse böyle geçti. Bu halim keyfe keder bir hal olmaktan ziyade göze yaş, gönle hüzün ve sese de bir tatlı tını katıyordu. Ve bir kez daha şairin dediği gibi;

Ölüm ile ayrılığı tartmışlar

Elli gram ağır gelmiş ayrılık

ifadeleri bu sohbetlerimizin temasını oluşturmuştu.

Şehrin diğer ihtiyarları ile münasebetimin gerçekleştiği en güzel yerler ise çarşıdaki kahvehanelerdi. Bu nedenle ara sıra çarşıya çıkıyor, bilhassa göle nazır kahvede çay içiyor ve yaşlıları dinliyordum. Bu kahvehanelerde geçirdiğim vakitlerin her bir saati, kültür ve tarihle dolu bir ömre bedel anlardı. Her bir yaşlının söyledikleri ise maziye tutulabilecek güzel bir ayna ve projektör niteliğindeydi. Ne yaparsınız sayılı günler kum saati gibi tükeniyordu.

Bu serbest kültürlenmenin ve bilgilenmenin yanında yapılan hoş latifeler ise ortamın hüzünlü hatıralarını tatlı bir tebessüme çeviriyordu. Bu nedenle şu güzel hatırayı anlatamadan edemeyeceğim.

Ağustos ayının yine güzel bir günüydü. Hürmet ettiğimiz yaşlı bir dua kapısı hızlıca babama yanaştı ve;

u2014 Hacı kardeşim beni çabuk Malazgirt'te götür dedi.

Babam sakin ve biraz da tebessümlü bir ifadeyle:

u2014 Şeyhim hayırdır neden Malazgirt'te götüreceğim seni?

Biraz mütebessim ve biraz da öfkeli bir simayla ve dahi sesinin tonunu da yükselterek;

u2014 Çabuk beni Malazgirt'te götür. Reis-i Cumhurumuz orayı geliyormuş. Ona söyleyecek bir çift sözüm var, dedi.

Babam hac arkadaşı şeyh Gade'nin elinden tuttu:

u2014 Şeyhim sen neyi Reis-i Cumhurumuza söyleyeceksin? Tarlan mı gitmiş, maaşın mı kesilmiş, hastane de sana bakmıyorlar mı, dedi.

Şeyh Gade:

u2014 Sen beni götür. Ona söyleyecek bir çift sözüm var, demekte ısrar etti.

Bu defa etrafta oturan yaşlılar da büyük bir merakla olaya dahil oldular. Gerçekten 85'lik ihtiyar şeyh Gade'nin Reis-i Cumhurumuza söyleyeceği bir çift sözün ne olduğunu merak ediyorlardı. Halbuki şeyh Gade Reis-i Cumhurumuzu çok seviyordu. Her yerde ona dua ediyordu. Ama ısrarla söyleyeceği bir çift söz merak konusu oldu.

Yaşlılar etrafımıza toplandı ve çay sohbeti koyulaştı. Herkesin meraklı bakışları arasında şeyh Gade konuşmaya hazırlandı. Kahvedeki yaşlılar özellikle kulak kabarttı bu konuşmaya.

Yerinden doğruldu. Tam bir ciddiyet ve samimiyetle;

u2014 Ben reisi cumhurumuza "bütüdul kadınlara maaş bağladın. Artık hiçbirisi kocaya gitmiyor. Biz perişan olduk" diyeceğim. Bundan daha önemli bir şey var mı, dedi.

Bir anda kahkahalar atıldı ve ardından bütün yaşlılar veya dul erkekler;

u2014 Vallahi çok haklısın şeyhimiz. Bunu mutlaka Reis-i Cumhurumuza söylemeliyiz. Biz de seninle aynı dertten muzdaribiz. Artık kimse bizi almıyor bu maaş yüzünden. Yalnızız, dediler hep birden.

Bir kahve sohbetimiz de böyle hoş bir latife ile sonlandı. Hürmetle ellerinden öptüm yanlarından uzaklaştım. Ölmezsen sen de ihtiyar olacaksın sözünü hatırladım. Kendi yalnızlığımın geleceğine daldım.

Babamla ayrıldık oradan. Birbirimizi gizli gizli süzüyorduk göz ucundan. Babam bu latifenin hoşluğuyla biraz heyecanlanmıştı. Ama bana da ben onun gibi düşünmüyorum demeden yapamamıştı. Anneme olan aşkı sanki bu tür mülatefelerle zedelenecekmiş gibi hassas davranıyordu. Onun aziz hatırasını incitmekten imtina ediyordu. Ben de bu yüce ve ulvi aşkın önünde bir kez daha hürmetle eğildim. Babamın elini öptüm evime geldim. Ondan tekrar ayrılmanın hüznü yüreğimi kapladı. Ne yapalım hayat böyle bir şey herkes bunu anlamalı.