Rehin
İnsan
verdiği sözün, yaptığı eylemin ve kendisine yapılan iyiliğin rehinidir. Rehineliğin
sadece tarih ve sosyoloji kitaplarında kalmadığını, ABD’de yönetimin
değişmesiyle birlikte hatırladık. Nijerya açıklarında rehin alınan 15
denizcimizin kurtarılmasına daha sevinemeden, ABD’nin maşası kanlı terör
örgütünün rehin aldığı 13 vatandaşımızı infaz ettiği haberiyle sarsıldık. Türkiye’yi
40 yıldır terörle dize getiremeyenlerin milli irademizi rehin alamayacaklarını,
Gara operasyonuyla bir kez daha hatırlattık.
Bölgemizi
bir savaş laboratuvarı olarak kurgulayan küresel akıl, bileğini bükemediği
yegane güç olan Türkiye’yi itaate zorlamak için terör unsurlarını yeniden
hareketlendirdi. Mozart gemisine korsan baskını yapanların arkasında kimler var
diye baktığımızda, oklar Afrika’da sömürü düzeni hızla yıkılan Fransa ile,
bölgede milli değerleri durdurmaya çalışan ABD’yi gösterir. Küresel terör ve
sömürü baronlarına karşı 21 günlük sabırlı bir mücadele sonrasında kaçırılan 15
denizcimiz kurtarılarak ailelerine kavuşturuldular.
Türkiye’yi
kuklacılar yerine terör maşaları ile oyalama taktiğinin artık işlemeyeceğini
herkesin bilmesi lazım. İsrail’in PKK terör örgütüne, Irak ve Suriye’de hayal
edilen paravan devlete verdiği desteği görmezden gelerek Türkiye, İsrail ile
normalleşmelidir söylemleri yine İsrail’in eylemleriyle suya düştü. Atılan olumlu
adımların hiçbir işe yaramadığını gören Türk Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv
Büyükelçisi olarak atadığı Kemalettin Öktem’i merkeze çekti.
Devletlerin
gücünü silah sanayisine yaptığı yatırım ve askeri harcamalarıyla ölçenler, 2 trilyon dolarlık dünya askeri harcamasında
732 milyar dolarla hala silahlanmaya en büyük parayı ayıran ABD ve silahlanmaya
260 milyar dolar harcama yapan Çin’i, Hindistan, Rusya, Suudi Arabistan gibi
ülkeleri karşımıza alarak ne yapabiliriz sorusunu gündeme getirerek öğretilmiş
çaresizlik modunu telkin ediyorlar. BAE’nin askeri harcamalarının bile 20.4 milyar dolar askeri harcama yapan
Türkiye’den fazla olduğunu öne sürerek, Türkçe konuşan ülkeler (Asya
coğrafyası), Ortadoğu, Balkanlar, Doğu Avrupa ve Afrika’da devasa bütçelere sahip
devletlerle nasıl baş edeceğiz. Onların isteklerine boyun eğelim veya bu
güçlerinden birine yaslanalım söylemleri öne çıkıyor. Gara Operasyonu, bu
güçlere nasıl meydan okunacağını gösterdi bizlere.
ABD, yeni
dönemde çatışmalı ittifak teriminin arkasına sığınacak. Bir yandan rakiplerini
psikolojik ve hibrit savaş yöntemleriyle sıkıştırarak diğer yandan da ben
diyalog istiyorum ama, demokrasi ve insan hakları ihlalleri yapanlar, S-400
alarak düşmanlarımla iş birliği yapanlarla da mücadele edeceğim söylemini
ısıtıyor. Bu yüzden Türkiye rağmen
bölgede adım atamayacağını çok iyi bilen McGurk ekibi, iş başına gelir gelmez,
PKK teröristlerinin kaçırdığı 13 vatandaşımız üzerinden bize şantaj yapmaya
başladılar.
Şantaja
boyun eğmeyeceğimizi ise Pençe-Kartal2 operasyonuyla söyledik. 41 uçağın 50
hedefi bombalamasının ardından Şırnak’tan kalkan Atak helikopterlerimiz, Başika
üzerinden Akre ilçesi Bakırman beldesi güzergahından Gara’ya indirme harekatı yaptılar. Yani
Küresel aklın terör örgütüne verdiği yüzmilyonlarca dolarlık silah ve teçhizatı
kullanmaya bile fırsat vermeden bekledikleri Kuzey’den değil Güneyden baskın
yapılarak alıkonulan 13 vatandaşımızı kurtarma operasyonu başlatıldı. İndirme
harekatı sırasında 3 askerimiz şehit oldu. Operasyonun dördüncü gününde
vatandaşlarımızın tutulduğu mağaralara girildi. Maalesef 13 vatandaşımızın
alçakça katledildiği manzarası ile karşılaşıldı. Operasyonda 48 terör leşi
olmasına, 2 teröristin sağ yakalanmasına, terör unsurlarının delikten deliğe
saklanmasına rağmen, operasyonu tamamlayan birliklerimizin geri dönüşünü bile
kaçıyorlar şeklinde lanse etmeye çalışmaları hibrit savaşın yeni başladığını
gösteriyor. . Türkiye’nin yeni dönemde vatandaşlarını kaçıran bu katillere, bu
katillere arka çıkanlara, “Biz Türkiye’nin yanında sizinle savaşmıyoruz” diye
operasyondan duydukları üzüntüyü dile getirenlere karşı tavrını netleştirmek
zorunda. Bu topraklarda hak iddia edenlere, teröristlerin mağaralarda cezaevi
kurmalarına göz yumulmasının da hesabı olduğu hatırlatılmalı.
Dün Suriye’de
karşılaştığımız Fransız Lafarge firması, Alman mühendisleri, İsrail
istihbaratı, ABD lojistik desteğinin 13 vatandaşımızın katledildiği Gara’daki
mağaralarda da karşımıza çıkması, küresel terör baronlarıyla savaşımızın kolay
kolay bitmeyeceğini gösteriyor. Ucuz terör oyunlarıyla siyasi irademizi rehin
almaya çalışanlara Mehmetçik sahada cevabını vermiştir. Terörü destekleyerek
bir yerlere varmak isteyenler dün Suriye’de, Akdeniz’de, Libya’da, Karabağ’da
kaybettiği gibi yarın da kaybedecektir.
Bölgede
istikrarın sağlanması, Kerkük-Yumurtalık boru hattının yeniden çalışması,
Ovaköy sınır kapısının açılması, Türkiye-Musul ulaşımının kesintisiz ve güvenli
hale getirilmesi, Musul başta olmak üzere bölgenin yeniden imarı, bölgenin
terör unsurlarından temizlenmesi, her şeyden önemlisi Irak’ın en büyük etnik
unsurlarından biri olan Türklere siyasi haklarının anayasal olarak verilmesine bağlı.
Bu operasyonun arkasından yapılacak Kandil ve Sincar operasyonlarıyla Irak’ta
sağlanacak huzur ve güven ortamı bizi küresel terör baronlarına karşı daha
güçlü hale getirecektir.
ABD el
altından Türkiye’yi 13 vatandaşıyla tehdit ederken, bir taraftan da Boğaziçi
eylemleri, Kavala-Demirtaş, Senatörlerin Biden mektubu gibi ipe sapa gelmez
olaylarla irademiz teslim alınmaya çalışılıyor. Gara’da 13 vatandaşımızın
katili Biden’dir, Macron’dur, Netanyahu’dur. Türkiye’ye karşı teröristlerle
işbirliği yapmakta beis görmeyen Biden yönetimi, Beyaz Saray’a her gün ölüm
tehditleri yağdıran beslemeleriyle nasıl baş edeceğini düşünmek zorunda. Çalma
kapımı çalarlar kapını…. Vesselam….