Referandumun Riskleri (1)
15 Temmuz koalisyon darbesi; herkesin ve her kesimin birbirinden korktuğu bir Türkiye haline gelmemizi büyük ölçüde engellemiştir. 15 Temmuz gecesi adeta, bir 'Milli Cesur Çoğunluk' ortaya çıkmıştır. Bu Cesur Çoğunluk, referandum ve cumhur(başkan)lığı seçimlerinde de ciddi risklerle karşı karşıyadır.
Referandum sürecini ciddi riskler bekliyor. En önemli risk; Türkiye'nin Suriye'de bir tuzağa çekilerek, bir çıkmazın içine sürüklenme riskidir. Sistemin değişmesine karşı olan iç ve dış çevreler vardır. Bu çevreler; sistem değişikliğini rejim krizine dönüştürerek, Türkiye'yi kaosa sürüklemek için bir fırsat olarak kullanabilirler.
Sistemin değişmesine, önemli çekincelerle ve samimi bir şekilde karşı olanlar da vardır. Bu kesimin çekinceleri, AK Parti ve ERDOĞAN tarafından dikkate alınmalıdır.
Sistem değişikliğini engellemek isteyenler, direk Erdoğan'ı hedef alarak engellemeye çalışabilirler. Erdoğan, sistemi getirdiği halde seçilemeyebilirde. 'ERDOĞAN'lı Türkiye, krizlerden kurtulamaz' ülke algısı oluşturulursa, referandum da cumhurbaşkanlığı seçimi de riskli hale gelebilir. Referandumun yüksek bir oyla geçeceği görülmektedir ama, referandumdan sonra büyük hesaplar devreye girebilir. Yeni aktörler ve yeni sürprizler ortaya çıkacaktır.Süreç son derece önemli risklerle yürüyecek gibi görünüyor. Her riskin boyutu da, doğuracağı sonuçlar da farklı ve önemlidir.
Bu riskler;
ERDOĞAN: Erdoğan veya önemli bir siyasiye olası bir suikast girişimi, süreci de Türkiye'yi de zor bir duruma götürür. Erdoğan ve AK Parti, kendilerinden sonrasını da düşünerek hareket etmelidirler. Erdoğan süreç boyunca yurtdışı gezilerine de mümkün olduğunca çıkmamalıdır.
ERDOĞAN SEÇİLEMEZSE : Önemli risklerden biri de referandum geçtiği halde Erdoğan'ın seçilememesidir. Referandum ve cumhurbaşkanlığı sistemi daha çok ERDOĞAN eksenli olarak yürüyor. Erdoğan'ın seçilmesini etkileyebilecek gelişmeler yaşanabilir. Ahmet DAVUTOĞLU, Abdullah GÜL, Bülent ARINÇ, Meral AKŞENER, Abdüllatif ŞENER, Deniz BAYKAL, Doğu PERİNÇEK, Temel KARAMOLLAOĞLU, Mustafa DESTİCİ, u2026 gibi sağ - sol neredeyse bütün aktörler ve hepsinden önemlisi Devlet BAHÇELİ (MHP),u2026 ERODOĞAN'ın cumhurbaşkanı seçilmesine karşı kerhen de olsa birleşebilirler. Bu durumda Erdoğan'ın seçilmesi zorlaşabilir.
KIBRIS ve EGE Adaları: Kıbrıs'ta olabilecek bir oldu bitti, referandum sürecini de cumhurbaşkanlığı seçimini de ciddi bir şekilde etkiler. Gizli bir II. Sykes-Picot (Irak ABD'ye, Suriye Rusya'ya, PKK Koridoru ortak kullanım, Kıbrıs AB (Yunanistan)'ye) Anlaşması hala güçlü bir olasılık olarak duruyor. II. Yalta benzeri bir paylaşım; ABD/AB,u2026 ile RUSYA,u2026 arasında yapılabilir (mi yapılmış mı?). Ayrıca Ege Adalarında meydana gelebilecek bir Yunan provokasyonu da süreci riske atabilir.
KATILIM: Referanduma katılım şimdiden düşük görünüyor. Mümkün olduğunca katılımı arttırmak lazım. Katılım yüzdesi/düzeyi düşük bir referandumun meşruiyeti sürekli sorgulanacaktır.
OHAL: OHAL sürecinde sistem değişikliğine gitmek riskli bir durumdur. Seçim sürecinde OHAL kaldırılarak bu risk engellenebilir. Birkaç ay OHAL olmadan normalleşme sağlanabilir. Daha sonra gerekirse OHAL yeniden gündeme gelebilir. Referandum sürecinde, 'Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinde de OHAL gibi bir durum sürekli olacaktır' algısı topluma yerleşebilir. Halk yaşanan durumdan etkilenerek büyük ölçüde hayır cephesine kayabilir.
PKK ENGELİ/BOYKOTU: PKK, şimdilik referandumu ve cumhurbaşkanlığı seçimini engelleme planları yapıyor. Bunu başaramayacağına inanırsa, boykot yoluna gidebilir. Marjinalleşmenin önüne geçmek için bu yola başvurabilir. Çünkü bölgede halk sandığa gittiğinde, evet oyları hayır oylarından çok daha yüksek çıkabilir. Bu da HDP (PKK)'nin seçimlerde aldığı oyların aşılması demektir. Bu durumda PKK'nın marjinalleşmesi son derece hızlanacaktır. PKK, bu durumu bozmak için her şeyi yapabilir. Bağımsızlık ilanlı savaş ilanı dahil, bütün kozlarını kullanmaya çalışabilir. ABDullah ÖCALAN'ı aday gösterme provokasyonu, bu tutmazsa pusulalara Öcalan yazdırmak,u2026 gibi bir provokasyona bile başvurabilir. Kısacası, süreci zora sokabilecek her türlü provokasyonu yapacaktır. CHP'yi yanına almak için, CHP adayına da oynayabilir. Buna konjoktüre göre karar verecekler. Süreç HDP'nin CHP'ye tamamen iltihak etmesine de sebep olabilir. Ayrıca PKK'ın ilkbaharla birlikte (Nisan) eylemlerini arttıracağı da görülüyor. Bu da evet oylarını (özellikle MHP tabanı) yükseltecek bir durum ortaya çıkarır. Fakat, PKK'yı yöneten üst beyin/akıl (ABD-İsrail,u2026) referandum sürecinde; 'bekle, eylemlere ara ver' de diyebilir. Ayrıca Cemil BAYIK henüz son sözü söylemiş değil. Son haftada bir boykot kararı da çıkabilir.
KARA HAREKATI: Kandil'e düzenlenecek bir kara harekatı süreci olumsuz yönde etkiler. Kara harekatından önce atılması gereken çok sayıda adım var. Öncelikle Kandil'de, Barzani ile birlikte geniş kapasiteli ve koruculardan oluşan birliklerin de dahil olduğu, bir askeri üs kurulmalıdır. Srilanka modeli yerine, PKK'nın öncelikle (Kürtlerin de desteği ile) Türkiye'ye karşı silah bırakmaya zorlanması yoluna gidilmelidir. Kısmi af,u2026 gibi Kürt Halkı'nın tam desteğini sağlayacak bazı adımlar atılmadan, kara harekatı son derece büyük sorunlara yol açar.
CHP: CHP, süreci rejim krizi haline getirmeye çalışmamalı, eleştirilerini yıkıcı olmadan yapmalı, özellikle Alevileri, sol/laik kesimi,u2026 sokağa çekebilecek söylemlerden uzak durmalıdır.
MHP: MHP içinden yeni bir parti çıkabilir. Bahçeli ile kalan ekip AK Parti'ye iltihak ederek, AK-MHP olarak yoluna devam edebilir. AK Parti ile MHP'nin birleşme olasılığı son derece yüksektir. MHP'nin de HDP'nin de bölüneceği görülmektedir. MHP böyle bir gelişmeyi kaldıramazsa, referandumdan sonra Erdoğan'a hayır diyerek, kendi adayında da ısrar edebilir.
'Milli Cesur Çoğunluk' 15 Temmuz gibi bir işgal girişiminden başarı ile çıkabilmiştir. Referandum ve cumhurbaşkanlığı sürecini de aşacaktır.