Referandum sonucunun öbür yüzü
Demokrasilerde milletin talepleri, tercihleri verdikleri reylere yansıdığı gibi milletin mesaj(lar)ı da sandıklardan çıkar.
16 Nisan seçimleri Türkiye tarihinde bir ilk idi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne parlamenter sistemle yönetildi. Bu sistem belli aralıklarla tıkandı, kah darbeciler parlamentoyu kapattı, kah "zinde güçler" yüzünden parlamento işlevini yerine getiremez oldu. Bu referandum ile 94 yıllık parlamentarist sistem tarih oluyor, millet seçeceği başkan ile hüku00fbmetini kendisi belirleyecek.
Millet sadece oy atmak için sandığa gitmiyor, oy kullanırken aynı zamanda seçimde yarışan partilere mesaj da veriyor. Mesela 7 Haziran seçimlerinde millet Ak Parti'ye, "Sensiz olmaz, ama bu durumun iyi değil, bu kez senin öncülüğünde bir koalisyonun kurulmasını isteriz." demişti. Olmadı, 1 Kasım seçimlerinde ise muhalefete mesajını verdi; "Sen henüz iktidar ortağı olacak olgunluğa erişmemişsin." diyerek yeniden Ak Parti'yi tek başına iktidara taşıdı.
Bu seçimlerde ise yine Ak Parti'ye hem de birkaç mesaj birden verdi. Bunları sırayla değerlendireceğiz, ama önce sonuçlar üzerinde yapılan spekülasyona kısaca değinelim.
Şayet 16 Nisan'da Hayır oyları % 50.01 çıkmış olsaydı HAYIR kazanacak ve başta Kılıçdaroğlu olmak üzere Hayır cephesi zafer ilan edecekti. Ama millet % 51,5 ile EVET diyerek 18 maddelik anayasa değişikliğini onayladı.
Bakınız, 1987'de siyasi yasakların kaldırılması ile ilgili yapılan referandum sonunda Rahmetli Erbakan, Demirel, Ecevit ve Türkeş siyasete döndüler. Bu tarihte yapılan referandumda:
EVET % 50.10
HAYIR %49.90 çıkmıştı.
Dahası 24 Nisan 1920 Meclis Başkanlığı seçimleri için Atatürk 110 oy, C. Arif Efendi 109 oy almışlardı ve Meclis Başkanlığını Atatürk kazanmıştı.
Bugün ise bu sonuçla net bir şekilde Hayır'cıların kaybettiği, Evet'çilerin ise yine net bir galibiyet elde ettiği tescillenmiş oldu. Buna her kesimin saygı duyması demokrasinin gereğidir.
Gelelim mesajlara.
Ak Parti'ye verilen mesajlar;
Birincisi, "Kendine gel, tek başına iktidar sarhoşluğu yaşıyorsun, çalışmıyorsun, teşkilatların ihale peşinde koşmaktan parti için çalışmaya zaman ayıramıyor. İŞKUR işçilerinden bile rüşvet alan teşkilat mensuplarıyla nereye varacaksın? Böyle giderse yollarımızı ayırırız." demiş oldu.
İkinci mesaj, "FETÖ gibi bir musibet bile seni kendine getiremedi. Çaycı FETÖ'cüyü ayıklıyorsun, ama içindeki ihanet şebekesine hizmet eden partililerini ayıklamıyorsun, bu olmaz." dedi millet.
Diğer yandan sandıklar dile geldi;
Kürtler "kendi iç sorunumuzdur" dedikleri hak, hukuk, adalet temelli kardeşliği, vatandaşlığı başkaları ile çözmekten yana değil, "biz sorunlarımızı aramızda çözeriz" diyerek büyük bir marifetle hem duygusal hem de rasyonalist eğilim gösterdi.
Yine de Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri seçmeninden EVET lehine daha iyi sonuç alınabilirdi. Bölgede EVET oylarının daha iyi çıkmamasını kimse MHP ile yapılan ittifakla açıklama kolaylığına kaçmasın. Yapılacak belli; bu saatten sonra fazla zaman kaybetmeden bir iki istisna dışında AK Parti'nin bölgedeki teşkilat ve bürokratlarını yenilemesi gerekiyor.
Gerçekten de milletin seçimlerde telepati ile anlaştığı gibi bir durum ortaya çıkıyor. Yoksa bu kadar net mesajlar olur muydu?
Şunu kabul edelim ki Ak Parti Anayasa değişikliğini halka anlatma konusunda etkili olamadı.
Bu herhangi bir referandum değildi. Türkiye'de sistem değişiyor, Türkiye değişiyor, bunun gerçekleşmemesi için Haçlı ittifakı kurulmuş bize saldırıyor, ama çoğunlukla belediyeler teşkilatlar lay lay lom. İşin ehemmiyetini, referandumun kaybedilmesi halinde ülkeye çıkacak faturayı idrakten aciz idiler. Ak Partililere anayasa değişikliğini sorduğunuzda, "Cumhurbaşkanımızı Başkan yapacağız." retoriğinden öteye geçemiyorlardı. Olaya bu kadar sığ yaklaşan aynı Ak Partililer aynı zamanda, "Referandumda HAYIR çıksa da önemli değil, nasıl olsa bir sonraki seçimde anayasayı değiştirecek sayıda milletvekili çıkarırız." aymazlığındaydılar. Dolayısıyla mesela CHP'nin Cumhurbaşkanlığı Hüku00fbmet Sistemine geçişi "tek adam" vurgusu ile anlatması, vatandaşın sistem değişikliğinin ne içerdiğini anlamasına yönelik ön almaydı ve aldı da. Buna karşın Ak Parti teşkilatları ne yaptı derseniz doğrusu tatmin edici bir cevabım yok.
Belediyeler için de aynı durum söz konusu. Belediyeler sadece kanalizasyon işleri ile ilgilenmemeliydi. Burada hakkı teslim babında Sultanbeyli Belediyesini örnek vereceğim.
Çalışmalarına vakıf olduğum Sultanbeyli Belediyesi hem belediyecilik anlamında hem insani ilişkilerde ve hem de referandum ile ilgili olarak Hakka Hizmet aşkıyla çalıştı.
Seçildiği günden beri halkıyla barışık, halkıyla iç içe olan Belediye Başkanı, Meclis Üyeleri ile İlçe Teşkilatları ile senkronize olup u2013öylesine değil- içten ve programlı olarak girmedik ev bırakmadılar. Değişen anayasa maddeleri ile ilgili kendilerine intikal eden sorunları bizzat ev, işyeri, kahvehane, lokantaları ziyaret ederek madde madde bilgilendirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirdiler. Bu aşk ve şevkle çalışmaları Sultanbeyli'ye % 71'lik oy oranı ile İstanbul'un en yüksek EVET oranına sahip ilçesi olma onuru kazandırdı.
Elbette başka belediyelerde de benzer gayretler vardı, oy oranına bakarak bu kararı verebilirsiniz. Lakin genel olarak teşkilat ve belediyeler referanduma gereken özeni göstermekten uzaktılar.