Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2961.23
BIST 100
9913.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Şubat 2017

Referandum Kürtler için tarihi bir fırsattır

"40 yıldır burada yaşıyoruz devlet hiçbir zaman böyle yapmadı. Eve, roket girmiş roket! Devlet bugüne kadar hangi eve roket atmış? Biz devletin eve roket attığını, evden eve, daireden daireye tünel yaptığını hiç görmemişiz. Hak arayışı dediğiniz şey böyle bir şey değil. Kendi halkına sahip çıkmak böyle bir şey değil! Barış barış diyerek oy istediniz, işte oyun neticesi budur.300-500 bin liralık evlerde oturuyorlar. Selahattin Demirtaş buradan otellerini kaldırıyor. Gitsinler kendi otellerinin, kafeteryalarının önünde eylem yapsınlar." Yukarıdaki sözler kazdıkları hendeklerle, evden eve açtıkları tünellerle, stokladıkları bombalarla, roketlerle cami, okul, yol, köprü tüm tarihi ve yaşam alanlarını tahrip eden PKK'ya ve onun siyasi uzantısı olan HDP'ye tepki gösteren Diyarbakırlı bir Kürt vatandaşımıza ait.

OHAL'ın kaldırıldığı, Doğu ve Güneydoğu'da yatırımların şaha kalktığı, Erdoğan'ın attığı somut adımlarla Kürtlerin ilk defa devlete olan güvenlerinin arttığı, birlik-beraberlik rüzgarlarının estiği bir zamanda PKK hiçbir neden göstermeden ateşkes kararı alarak "devrimci halk savaşı" palavralarıyla çatışmalı ortamı başlatmıştı. PKK, savaşmak için Kürt ve Türk kamuoyuna ikna edici tek bir gerekçe sunamadı. Çünkü Tayyip Erdoğan silah kullanma gerekçelerini ellerinden almıştı. Ancak terör örgütünün görevi/amacı; Türk Kürt ittifakını sonlandırmak, barış ve huzur ortamını kesintiye uğratmak, Kürtleri öne sürüp ülkede bir iç savaş çıkartarak Erdoğan'ı devirmekti.

Doğu ve Güneydoğu'nun toplam kamu yatırımları içindeki payı yüzde 7 iken bu rakam 2013'te yüzde 15'e yükseldi. Kürt bölgelerine turistler akın ederken, Kürt iş adamları yatak kapasitelerini ikiye üçe katlarken, sadece turizmde % 84'lük bir artış gözlenirken Kürtlerin huzurunu, rahatını kaçıran PKK ve HDP'ye haliyle büyük öfke var. Yıllardır ezilen, yoksulluk çeken, ötekileştirilen bu insanlar tam rahat yüzü görecekleri bir dönemde PKK, Cizre, Silopi, Sur başta olmak üzere Kürtlerin yaşadığı yerleri cehenneme çevirdi. Kürtler, Kürt olalı bu denli ağır bir zulme maruz bırakılmamıştı. Bu denli aşağılanmamışlardı. Bir de utanmadan bu zulmün faturasını Erdoğan'a kesmeye çalıştılar. Erdoğan, sahici anlamda barış, huzur, istikrar ve Türk Kürt ittifakı dediği için PKK ve HDP tarafından diktatör, katil, Saray Gladyosu ve terörist gibi ithamlara maruz bırakıldı ve "seni başkan yaptırmayacağız" gibi çıkışlarla da aleyhinde propaganda yapıldı. Peki, neden? Kürtler bunu hak edecek ne yaptı?

Kürt-Türk ittifakı yol aldıkça ağaç, dershane, yolsuzluk gibi bahanelerle yıllar sonra bir araya gelen bu iki kadim halka dönük büyük operasyonlar tertiplendi. HDP yıllardır Kürtleri cezalandıran, onları yok sayan, çocuklarının eğitimini engelleyen, varlıklarını görmezden gelen totaliter zihniyetle iş tutarak Erdoğan'ı devirmeyi tercih etti. Kürtlerin haklarını ve çıkarını değil küresel çetenin çıkarlarını önceledi. İttihat Terakki gibi küresel çetenin işbirlikçileriyle, beyaz Türklerle pozlar verip onlarla aynı dili konuştular. Oysa Erdoğan her türlü riski alarak yıllardır bizi birbirimizden uzaklaştıran, çatıştıran, acılara boğan dolayısıyla kardeşlik hukukumuzu zedeleyen bu kirli/zehirli zihniyete karşı çetin bir mücadele veriyordu. Ülkenin ehl-i vicdan sahibi insanları da bu hukukun tesis edilmesi için büyük gayret gösterdi. PKK ve HDP ise tüm bu samimi çabaları bir kalemde sildi ve Kürtlere ihanet etti.

Şimdi yeniden başlangıç yapmamız için önümüzde tarihi bir fırsat var. İlki dediğim gibi küresel sistemin taşeron örgütü olan PKK tarafından Kürtlere rağmen bertaraf edildi. FETÖ ile birlikte iş tutan örgüt, Kürtlerin huzur bulmaya başladığı bir dönemde Kürtlere ve ülkemize büyük zararlar verdi. Dağdaki çete, Kürtleri yıllardır ulus devletçi Kandil ideolojisinin tahakkümü altında 19. yüzyılın zihin dünyasına mahku00fbm etmek istedi. HDP de büyük insanlık, halkların kardeşliği(kabusu) ve Türkiyelileşmek kisvesi altında Kürt seçmeninden güçlü destek aldığı bölgelerin PKK tarafından işgal edilmesine neden oldu. Türklerle Kürtler ebediyen birbirlerine düşman olsunlar diye ne gerekiyorsa yaptılar. Bugün de başkanlık sisteminin Kürtlerin menfaatine olacağını çok iyi bildikleri için hayır çağrıları yapıyorlar!

Fakat ne yaptılarsa bu iki kadim halkı birbirinden uzaklaştıramadılar. Malazgirt'te temelini attığımız bu asil ve şerefli ittifakı/birlikteliği söküp atamadılar. En son 15 Temmuz'da FETÖ eliyle ülkemizi işgal etmeye yeltenen küresel çetenin askerlerini birlikte kovduk ve ülkemize sahip çıktık. Ülkesinin huzuru için canı pahasına terör saldırısını önleyen şehidimiz Fethi Sekin Kürt, ülkesinin bağımsızlığı için şehit olan Ömer Halisdemir ise Türk'tü. Ülkemizin bağımsızlığı, birliği-dirliği, huzuru söz konusu olduğunda her zaman tek yürek olmasını bilen bir milletiz biz. Ömer Halisdemir ve Fethi Sekin bu toprakların çocuğuydu ve ikisi de aynı dava uğruna dünyalarından vazgeçtiler. Kürdüyle Türküyle tüm farklılıklarımızla daha güçlü daha zengin daha huzurlu bir ülkede yaşama fırsatını elde edeceğimiz önemli bir süreçten geçiyoruz. Sistem değişikliği aynı zamanda özgür, sivil, medeni yeni bir anayasanın da önünü açacak önemli bir kırılma anıdır. Kürtlerin temel insan hakları sorunlarının çözüme kavuşacağı bu tarihi fırsatı Kürt kardeşlerimizin sahiplenmesi gerekmektedir. Şunu unutmayalım; "Bize bizden başkası dost olmaz."