Refah Partisi’nin kapatıldığı gün!
Tarih 16 Ocak 1998.
Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer:
“Refah Partisi’nin laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri saptandığından kapatılmasına karar verildi.”
Dönemin Refah Partisi Genel Başkanı Rahmetli Necmettin Erbakan:
“Bu alınmış olan karar tarihin akışı içinde basit bir noktadır!”
Böyle bir kararın yürürlüğe girmesiyle, Türkiye’de halkımızın muazzam bir bölümünün partisi olan Refah Partisi ve onun davası, bu kararlardan zerre kadar etkilenmez.
Daha önce de ifade etmiştim, bu kabil kararlardan bir tek sonuç çıkar:
O da Refah inancının tek başına iktidarı.”
Evet…
Bir yanda, Vural Savaşlar, Ahmet Necdet Sezer’ler, Çevik Bİr’ler, Karadayı’lar…
Diğer yanda…
Rahmetli Erbakan Hoca.
Ey bu yazıyı okuyan vatan evlâtları:
O günlerde, Rahmetli Erbakan Hoca’ya etmedik hakaret bırakmayanlar dâhil…
Bugün, hangi duygu ve düşünceler içindesiniz?
28 Şubat sürecinin ağaları, paşaları nerede, Rahmetli Erbakan Hoca nerede?
İlginç bir tarafımız var, belki de insanoğlunun temel özelliklerinden biridir; büyük değerlerimizin haklarını vermek için vefat etmelerini bekliyoruz!..
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı gibi makamlara gelmesinin mümkün görülmediği vakitlerde, kendilerini ziyaret edip ufkundan istifade etmeye ve ettirmeye çalışmamdan dolayı az “ikaz” almadım, birçok okuyucumdan.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla sık sık görüşmemden, ne kadar “kıymetli” oldukları bugün çok daha iyi anlaşılan değerlendirmelerine mümkün olduğunca yer vermemden dolayı da “işini bilmezlikle” edilmiştim “büyük” bir kitle tarafından.
Rahmetli Erbakan Hoca’nın siyasi ömrü bitmiş gibiydi, Rahmetli Muhsin Başkan’ın da yüzde 1’den fazla oy alabildiği yoktu.
Her ikisi de bana “dünyevi ikbal” kapılarını açabilecek imkânlardan mahrumdu.
Bu durumda, benim onların değerlendirme ve tespitlerine yer vermem düpedüz “aptallık” sayılırdı!..
Böyle bakanlar çoktu meselelere.
28 Şubat sürecinde de büyük riskler alarak darbecilerin üzerine gitmemi “akılsızlık” olarak görenler oluyordu.
En azından, “Oğlum bak, başına belâ alacaksın, kimlerle uğraştığının farkında mısın!!” yollu “psikolojiyi bozma” hamlelerine muhatap oluyordum.
Şükürler olsun ki, o günlerde bunlardan fazla etkilenmedim.
Ağırlıkları gittikçe artan Rahmetli Erbakan Hoca ve Rahmetli Muhsin Başkan gibi büyük şahsiyetlerin kıymetlerini vefatlarından önce de “yeteri kadar olmasa da” bilmiş olmak, farklı tavırlar içine girerek elde edilecek bin makamdan, trilyon kazançtan çok daha mühim.
************
O Günlerden Bugünlere
Refah Partisi’nin kapatılmasının üzerinden koskoca 22 yıl geçmiş demek, koskoca 22 yıl.
Kapatma Dâvâsı’nı basın toplantısıyla ilân ederken, “akredite” gazeteciler aracılığıyla “Kartel Medyasının Patronlarına” mesaj göndermişti Vural Savaş.
Rahmetli Erbakan Hoca’ya ve Refah Partisi’ne, milyonlarca Refah Partiliye nasıl hakaret ettiğini unutmak ne mümkün.
O gün, Vural Savaş’ın kapısı Rahmetli Erbakan Hoca’yı sevenlere kapalıydı.
O kapıyı ben, epeyce zorlayarak açtım.
Israr, ısrar ve netice.
Muhafazakar kesimde genellikle “içe dönük” gazetecilik yapılırdı, bugün de epeyce böyle.
O günlerde, Vural Savaş, Çevik Bir zihniyetinin bulunduğu alanlarda gazetecilik yapardım daha çok.
Vural Savaş, “bu taraftan” ilk defa bana konuşmuştu.
Refah Partisi’nin kapatılması için “kılıf hazırlama” faaliyetlerini önüne koymuştum.
Muhatabım, bunların hepsini ”akıllara durgunluk verecek” sözlerle savunmuştu.
Yıllar yıllar sonra…
Vural Savaş’ı Rahmetli Erbakan Hoca’yı “över” hallerde gördük.
28 Şubat sürecinde onun karşısında duranların çoğu, bugün “Ahhh, ahhhh, bilemedik kıymetini” modunda.
Malûm:
“ittifak ruhu.”
Politika!..
Rahmetli Erbakan Hoca’nın Refah Partisi hakkındaki kapatma kararının ilan edildiği gün söylediklerinden bir bölümü yazının girişinde vermiştik.
Buraya, “ Daha önce de ifade etmiştim, bu kabil kararlardan bir tek sonuç çıkar: O da Refah inancının tek başına iktidarı.” bölümünü alalım.
Refah Partisi’nin “devamı” nitelindeki partiler, o günden bu yana girilen seçimlerde başarılı olamadılar.
“Mücahit Erbakan” sloganlarıyla statları, salonları, meydanları inleten milyonların “Mücahit Erdoğan”ı tarafından kurulan AK Parti ise, büyük seçim başarıları elde etti.
Girdiği bütün seçimleri kazandı, “başarı oranın en düşük olduğu” seçimlerde bile en yakın rakibine aşağı yukarı tur bindirdi.
Artısıyla, eksisiyle, Ak Parti ile de neredeyse 20 yılı buluyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada…
Çok şeyin, bazen de her şeyin kendisinden beklendiği, Cumhurbaşkanı ve Parti Genel Başkanı var.
CHP zihniyetinin önde gelenleri, “Başörtüsü meselesini memleketin birinci meselesi haline getirmekle yanlış yapmışız!” deseler de…
“Ayete’l Kürsî okumadan kürsüye çıkmam”la yetinmeyip,
“kameralar önünde” hatim indirseler de…
O zihniyetin “ontolojik yapısı” bellidir ve o yapı “esaslı bir değişime” gitmeyecek, gidemeyecektir.
Öte yandan…
Memleket gerçek mânâda bekâ meselesi ile karşı karşıyadır, bu birçok bakımdan böyledir.
Gelinen noktada, kısır çekişmeleri küçük parti hesaplarını bir kenara bırakmak gerekmektedir.
Sayın Erdoğan, hiç şüphesiz halkımızdan en fazla destek alan Lider olma vasfını sürdürmektedir.
Ne var ki, ona gönül veren milyonlarca vatandaşın kafasında da, “Ya sonra?” düşüncesi yer etmiştir ve bunlar her gittiğimiz yerde dile getirilmektedir.
Rahmetli Erbakan Hoca, uzun mücadeleler sonucunda “darbeci zihniyeti” iyice yormuştur.
Bununla birlikte bu zihniyetin son yıllarda “toparlanma” çabasında olduğu ve bunda da hayli mesafe aldığı ortadadır.
“Yorgunluktan” bahsetmişken…
Fıkrayı bilirsiniz;
Lokantaya giden Dursun, masadaki zeytine çatal batırmaya çalışır hani.
Bir türlü batıramaz; zeytin her seferinde bir sağa kayar, bir sola.
Bunu gören garson, çatalı eline alıp bir hamlede batırınca zeytine.
“Heeee” der Dursun:
“Pen yordim oni, sen yakaladin! Ben yormasam, pekle yakalayabilirdin sen zeytuni!”
Rahmetli Erbakan Hoca, darbeci zihniyeti iyice yordu.
Sayın Erdoğan, oradan devam etti, o da hayli yordu ve elbette yoruldu.
Güvenebileceklerinin sayısı da iyice azaldı.
Dahası “metal yorgunluğu” iyice belirgin hale geldi, bunu yepyeni ve çok tesirli hamleler olmadan aşmak kolay değil.
Yürümek gerek…
“Güzellikleri arttıra arttıra ve hatalardan ders ala ala…”
Ve yarını inşa ede ede.
Refah Partisi’nin kapatılmasının üzerinden 22 yıl geçti.
Yıldönümünde hep birlikte andık o günleri.
Şimdi…
Devam İnşAllah.
“İki günü eşit olan ziyanda”…
Değil mi?