Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.36
Gram Altın
2928.06
BIST 100
9678.97
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ekim 2019

''Refah Partisi olarak''

“Birlik, dirlik ve kardeşlik için YENİDEN yollara düşme vakti” temalı Kızılcahamam Kampı’nın açılışında konuşan Sayın Erdoğan, “Sayın Bahçeli’ye geçmiş olsun dileklerini şahsım katında, tüm Refah Partisi olarak ifade etmek istiyorum.” cümlesini kullanınca…

Ön sıralardan “Ak Parti olarak” diyenler oldu.

Sayın Cumhurbaşkanı da düzeltmesini yaptı ve salondakilere “mâziden bugüne kalpten selâm” hissi uyandıran bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Konuşmanın en fazla alkışlanan bölümü de burasıydı.

İsimleri karıştırmak tabii bir durumdur.

Sevdiklerimizin ve sevmediklerimizin isimlerini birbirine karıştırırız genellikle.

CHP Genel Başkanı, yanlışlıkla “AK Parti olarak” veya “Refah Partisi olarak” demez ama “HDP olarak” diyebilir mesela.

Sayın Erdoğan’ın “Refah Partisi olarak” demesi, sosyal medyada günün konusu oldu.

Birçok tanıdığım da gün boyu bu konudaki paylaşımları gönderdi bendenize.

Kızılcahamam konuşmasının ayrıntıları haber metnimizde, “Yüzde 50 artı bir” konusundaki net mesaj ve (ABD ile) “devriye filan hikâye” çıkışı özellikle mühim.

Her iki konuda da “son nokta” bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından konulmuş durumda.

İçte ve dışta çok “kritik” iki mesele:

“Ya hep ya hiç seçimine doğru yürüyüş” ile yine “olmak veya olmamak” mesabesindeki “Güvenli Bölge” harekâtı…

Alanı “barış pınarları” ile sulamak.

Allah milletimizin yardımcısı olsun.

Biz yine “ayrıntı”ya gelelim:

Yani “Refah Partisi olarak” meselesine.

Sayın Erdoğan, “Milli Görüş” hareketinin muhteşem “27 Mart Mahalli İdareler Seçim Zaferi”nin Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’dan sonraki en büyük kahramanlarındandı.

O büyük zafer, Milli Görüş’e iktidar yolunu açtı ve Sayın Erdoğan’ın buralara gelişindeki en önemli noktaydı.

Sayın Erdoğan, 27 Mart 1994 Mahalli İdareler Genel Seçimi’yle İstanbul’a başkan oldu ve bugün de Türkiye’ye başkan.

Bendeniz, o günlerde “Beklenen Vakit” gazetesinin istihbarat şefi olarak görev yapıyordum.

Çok farklı bir atmosferde, “CHP’liler” tarafından büyütülmüş bir genç olarak, bu “yeni” dünyayı anlamaya çalışıyordum...

Bambaşka bir ruh vardı, herkes çok heyecanlıydı.

Rahmetli Necmettin Erbakan “Mücahit Erbakan” diye karşılanırdı, Sayın Cumhurbaşkanı da “Mücahit Erdoğan.”

O günlerde en çok dikkatimi çeken, vaktin tecrübeli isimleriyle gençlerin müthiş kaynaşmasıydı.

Oralarda herkes gençti, aynı dili kullanıyorlardı. Merhum Erbakan’ın ifade ettiği gibi bazen “kuş dili” ile konuşmak zorunda kalsalar da çok iyi anlaşıyorlardı.

Fedakârlık yarışı vardı aralarında.

Parti “sistem” tarafından dışlanıyor, maddeten boğulmak isteniyordu ama sevenlerinin fedakârlıkları sayesinde kaynak sıkıntısı çekmiyordu.

Genci, yaşlısı “ibadet” şuuruyla çalışıyordu.

Nefret edenleri bile “Ne müthiş adamlar bunlar!” demekten alamıyordu kendilerini.

En büyük fedakârlıkları sergileyenler de hanımefendilerdi.

Çok büyük mücadeleler, çok büyük çileler, “imkânsız” gibi görülenin nasip olması için saniyelerin kıymetini bilmeler…

Ve ille de gençler…

Bu alan asla ihmal edilmiyordu ve dedim ya, o günlerde “yaşlı” da yoktu sanki, yaşlı dediklerimizin tamamı birer ihtiyar delikanlıydı.

Hemen herkes maddi açıdan zorluklar çekerdi amma velâkin herkes çok mutluydu.

*

Ben o günleri çok özlüyorum.

Sayın Erdoğan da hiç şüphe etmem ki o günleri hasretle yâd ediyordur.

Ne var ki geçmiş gerçekten de geçmişte kalıyor.

Zaman çok şeyi hızla öğütüyor.

Hiçbir şeyi tekrarlayamazsınız, aslına bakarsanız her tekrar farklı bir tekrardır.

Bir şeyi tekrarlarken bile farklı bir şey yaparsınız, işe her gelişinizde bir öncekinden farklı bir insansınızdır.

Geçmiş geçmişte kalır da, her şey geçmişte kalmaz.

Ruh mâziyi arar.

Mesela, “mahalleyi” arar.

“Dikine dikine” yükselen binaların yiyip bitirdiği “bakkal amcaları” arar.

Bugün çoğu vakit “taşımalı sistemle” doldurulan salonlar, dışarıya taşan o eski yürekleri arar.

“Her dem yeni doğan” ve bundan dolayı da “metal yorgunluğu” nedir bilmeyen aşkları arar.

Eski dostları arar, bugünün “yalnızlar” dünyasında.

Dünü yakalamak gibi bir gayret anlamsız, dün dünde kalıyor ne yaparsın.

Bugüne intikal ettirilecek “dün”ü bulabilmekte mesele.

“Bagajları yüklü” olmayan insan sayısınca hareket kabiliyeti…

Gençlere “İşte bunlar birlikte yürünebilecek yüreklerin sahipleri” dedirtecek emsal oluşlar.

Refah Partili yıllara çok farklı bir atmosferden gelmiştim ve oradaki emsaller beni etkilemişti.

Bugün…

Mesele o ruhu “uygun formlarla” ileriye taşıyabilmekte.

Benim “dilim” de Refah Partisi’ni arıyor çoğu vakit.