Recep Tayyip Erdoğan gerçeği
Politikanın içinden geliyor. Politikayı iyi biliyor. Maliye ve ekonomiyi de… Parayı yönetmeyi bilmese ülkeyi bu kadar uzun bir süre yönetemezdi zaten.
Kurumları verimli çalıştırıyor. Anadolu Ajansı, Türkiye’nin haber ajansının ötesine geçti. Reuters, AP, AFP, BBC gibi uluslararası ajanslardan biri oldu. İsrail’in, AA Filistin ofisinin olduğu binayı önce uyarıp sonra bombalaması Ajansın gücünün göstergesi…
Diyanet İşleri Başkanlığı kımıldamaya başladı. Uhrevi bir kurum olmaktan çıkıp insanımızın günlük hayatına dokunmak için çalışmalar başlattı. Gençleri sabah namazlarına davet kampanyası önemli bir örnekti… Sırada yaz Kur’an Kursları var...
Kızılay ve Yeşilay da Tayyip Bey’in hareketlendirdiği sivil toplum kuruluşlarından. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile en başından beri koordineli çalışıyor…
Olayları yakından takip ediyor. Yaptığı konuşmalarla gündemi belirleyen isim oluyor. Güçlü bir ekibin hazırladığı metinleri içinden geldiği ve inandığı şekilde okuyarak Türk ve dünya kamuoyunu yönlendiriyor.
***
Tayyip Erdoğan, etkili bir politikacı mı? Evet. Türkiye’de seçim kazanma barajını yüzde 50’ye çıkardı. Daha önce yasak olan partilerin ittifak yapmasını meşru hale getirdi.
Belediye başkanı seçildiği yıllarda “takiyye” yaptığı iddia edildiği halde siyaseti ve icraatı demokratik kurallar içinde yürüttü. Zihninin bir arka planı olmadı.
Başta Ankara ve İstanbul, birçok büyük şehirde belediye başkanlarını görevden alarak, hanedanlıklar kurulmasını önledi. Partisinin kaybetmesi pahasına seçimle gelenin seçimle gitmesini sağladı.
Herkesten az uyuyup, herkesten çok çalıştı. 17 yıllık icraatında hatalar da yaptı. Ama halkın önünde özeleştiri yapmaktan çekinmedi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni herkesin hizmetine açtı. Alkolsüz resepsiyonlarla seçkinleri de ağırladı, halkın tüm kesimlerini de...
Doğru isimleri bulup doğru görevlere getirme konusunda uzmanlaştı. Kendi sahasında iddialı ama İslami düşünceden uzak isimlere görev verme düşüncesi tutmadı. Abdullatif Şener, Erkan Mumcu, Ertuğrul Günay gibi yanlışlar bu politikayı terk etmesini sağladı…
Hastanelerin ve sağlık hizmetlerinin kalitesini artırdı. Karayollarını çift yol haline getirip trafik kazalarını azalttı. Hızlı trenleri ve metro hatlarını artırarak toplu taşıma hizmetini yaygınlaştırdı.
Genç nüfus ilkokulu bitirip çocuk işçiler kervanına katılmasın diye zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkardı. Liseyi bitirene kadar kız erkek tüm gençlerin okumasını mecburi hale getirdi… Derslik sayısını ikiye katlayıp, sınıflardaki öğrenci sayısını azalttı.
Yeni üniversiteler kurdurdu. Hem devlet, hem vakıf, hem özel üniversiteler. Türk insanının eğitimli hale gelmesi için büyük çaba gösterdi. Şimdi hedef, eğitim öğretim kurumlarının kalitesini yükseltmek…
***
Türkiye, alan el olmaktan çıkıp, veren el olmaya başladı. Erdoğan, tüm mazlum milletlerin savunucusu oldu. TİKA uzmanları, dünyanın dört bir yanında Türkiye dostlarına üretmenin ve kazanmanın yolunu gösterdi, gösteriyor. Tarihi eserleri restore ettirip hizmete açtırdı.
Türkiye’ye özgü uluslararası diplomatik bir dil geliştirdi. “Dünya beşten büyüktür” diyerek, güçlünün değil, haklının sözünün geçmesini ve dünya siyasetinde adaletin hâkim olmasının önünü açtı. Harp sanayiini millileştirdi.
Sadece kendi yandaşlarını zengin etme yolunu seçmedi. Onun döneminde Koç’un da, Tüsiad üyesi tüm baronların da zenginliği beşe katlandı…
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Tüsiad’ın devlet içinde devlet gibi hareket etmesini önledi. Sivil bir devlet başkanı ve başkomutan oldu. Yargı ile reformlara geri döndü.
Bunlar bir devlet adamına yapılan övgüler değil. Son 17 yılda yaşanan gerçekler. Hangi ülke böyle arı gibi çalışan ve üreten bir siyasetçiye sahip olmak istemez ki?