Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
35.97
Gram Altın
3000.23
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ağustos 2023

​Recep Koçak

Bu isme Milat okuyucularına aşinadır. Yazarımız, 29 Nisan 2013 tarihinden itibaren üç yıl süreyle gazetemizde köşe yazıları kaleme almıştı. Bazı dergilerde idareci olan, Akra FM’de Genel Müdürlük yapan, Deniz Feneri’nde 2013 yılından beri muhtelif kademelerde görev üstlenen Koçak, hâlen bu hayırlı derneğimizin Genel Merkezi’nde Yönetim Danışmanı ve Vekili olarak hizmet veriyor. Yazarımızın, yayımlanmış Işığı Yanan Evler, Gülyarası ve Sönmeyen Işık Deniz Feneri adlı kitapları bulunuyor. Şimdi de Akıl Fikir Yayınları’ndan Sahibini Bekleyen Mektup isimli eseri çıktı.

Geçenlerde Bâbıâli Sohbetleri’nde bir grup talihliyle kendisini dinledik. Bize, 1963’te Çorum’da başlayan hayatını, okuduğu mektepleri, bulunduğu görevleri velhâsıl ömür serencamını hülasaten anlattı. Bilhassa Deniz Feneri üzerinde durdu. Bu müessesenin kuruluş gayesini, yaptığı hizmetleri, yeryüzünde gezip dolaştıkları yerleri aktardı. Deniz Feneri’nin hizmetlerini sekteye uğratmak isteyen dış mihrakların çabalarını dile getirdi. Bu arada hazirunun bütün suallerine cevap verdi. Doğrusu, bu faydalı sohbet bitsin istemedik.

Recep Bey, ömrünü hayra, hakikate, insani hizmetlere, İslam davasına, iyiliklere hasretmiş bir vakıf adam! Eserlerini daha önce okumuştum ama kendisini dinleyince insan daha çok etkileniyor. O sohbette kâh dinleyicileri uzak iklimlerde yolculuklara çıkardı, kâh bize hüzünlü dakikalar yaşattı. Hepimiz sohbetin sonunda Selçuklu’yu, Osmanlı’yı ve Türkiye’yi ayakta tutan iman gücünün aynı ruh olduğu kanaatini paylaştık. Bizi iyi kılan, inancımızdan gelen bu moral gücüydü, Allah rızasını kazanma endişesiydi. “İ’lâ-yı Kelimetullah” ruhu, Nizam-ı Âlem Davası’ydı, kutlu Kızıl Elma’ydı.

Sahibini Bekleyen Mektup, “İyilerin İzinde” alt başlığını taşıyor. Kıymetli çalışmalarıyla tanıdığım grafiker kardeşim Yakup Tutum’un güzel kapak tasarımıyla okuyucunun önüne çıkan eserdeki portreler dikkat çekiyor. Mübarek, nurlu simalar birer ışık halesi gibi gözümüzü aydınlatıp gönlümüzü ısıtıyor. Mehmed Zahid Kotku, Esat Coşan, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Sabahattin Zaim, Rasim Özdenören, Ersin Nazif Gürdoğan ve İbrahim Uğurlu. Sesinizi duyar gibi oluyorum: “Tamam ilk yedi ismi biliyoruz da, sonuncusu kim?” Hatırlatayım. Hani 1996 yılında Kanal 7’de efsane bir program vardı: “Şehir ve Ramazan”. İbrahim Uğurlu ve Uğur Arslan’ın birlikte sundukları o hafızalarımıza nakşedilen programdaki “Ramazan Abi”dir kapakta yer alan. Asıl ismiyle İbrahim Uğurlu.

Sadece bu isimlerin hatıraları, hikâyeleri mi var kitapta? Elbette hayır! Fethi Gemuhluoğlu’ndan Akif Emre’ye, Mehmet Emin Er’den Ahmet Mithat Coşan’a pek çok şahsiyete dair bilmediklerimizi öğreniyoruz. Başlıklardan birkaçını vereyim de, gerisini siz düşünün: “Sahibini Bekleyen Mektup”, “Bir Yusuf Masalı”, “Dünyamız İyi İnsanlar Eliyle Güzelleşir”, “Etiyopyalı Âdem ve Kırklar Mescidi”, “İki Güzel Âdem’in Hikâyesi”, “Kalk Balım Sahur Vaktidir”, “Kazakistan Notları”, “Ömür Geçer İyilikler Kalır”, “Görünmeyen Üniversite, Mavera’nın Güzel Adamı Nazif Gürdoğan”. Okuru duygulandıran, düşündüren ve alıp ötelerde gezdiren seçkin yazılar demeti… “Bir Öğretmen Hikâyesi”, şu cümle ile nihayet bulur: “İyilikler birer tohum gibidir. Yüreklerde her daim yeşermeye devam eder.” Her satırıyla “müminlerin kardeşliğini” bize hatırlatan bu özge kitapta bir yazı şöyle biter: “Günler, aylar, yıllar hızla geçiyor, ömürler bitiyor. Geriye ise iyilikler ve onları her hatırladığımızda içimize huzur dolduran hikâyeleri kalıyordu.”

“15 Temmuz darbe girişimi başarıya ulaşsaydı Türkiye için karanlık günler başlayacaktı. Kan gövdeyi götürecekti. Ordudan çeşitli kumpaslarla uzaklaştırılan bazı emekli subayların iddialarına göre FETÖ kalkışması, teröristlerin umduğu ve beklediği gibi sonuçlansaydı iç savaş çıkacaktı.” Koçak, mübarek milletimizin yazdığı 15 Temmuz Destanı için şu muhteşem hatırayı naklediyor: “Mete Yarar bir konuşmasında, 15 Temmuz gecesi bir gencin kurşunların üzerine âdeta koşarcasına giderken orta yaşlı bir adamın onu kolundan yakalayıp, ‘Oğlum nereye gidiyorsun, kurşunlar yağıyor, ölebilirsin, gitme!’ dediğini bir görgü şahidinden aktardı. Genç kendisini durdurmaya çalışan adama dönüp, ‘Amca bu gece ölmek için iyi bir gece’ demiş ve koşmaya devam etmiş.”

Recep Koçak’ın şu içli ve samimi duasına, hepimiz yürekten “âmin” diyoruz: “15 Temmuz benzeri tehlikelerden Allah bu milleti ve idarecilerini ebediyen korusun. Zor zamanlarda tek yürek, tek yumruk olup dosta düşmana ‘meydan’ okuma şuurumuzu her daim canlı ve diri tutmayı nasip eylesin. Rabbimiz, varlıklarından haberdar olduğumuz ve göğsümüzü kabartan içimizdeki yiğitlerin sayısını artırsın. Rabbimiz, bu millet ve bu topraklar üzerine kötü planlar yapan haricî ve dâhili şer güçlerin tuzaklarını başlarına geçirsin. Bize, 15 Temmuz sonrası kıymetini daha iyi fark ettiğimiz birlik ve beraberlik şuurumuzu kaybetmeden saflarımızı sıklaştırma bilinci ihsan eylesin.”