Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Kasım 2014

Recep Dede'nin lastik ayakkabıları etmezsiniz!

75 yaşındaki Recep Dede'nin yırtık lastik ayakkabılarını konuşuyoruz. Birçok yönden ders çıkarılması gereken ibretlik bir hadise bu. Önce lastik ayakkabılardan başlayalım. Lastik ayakkabı Anadolu'da tarlasında bahçesinde iş tutan binlerce köylü vatandaşımızın giydiği bir ayakkabı türüdür. Bendeniz de bu ayakkabılardan çok giydim. Hem okuyor hem de tarlada çalışıyordum o vakitler. Sağlam bir ayakkabıdır. Yol tutuşu iyidir, kaymaz, esnektir, bilhassa zeytin ağaçlarına tırmanırken işe yarar ve sizi düşmekten kurtarır, üstelik ucuzdur. En son annemle Milas pazarından babam için 12 lira ödeyip iki çift lastik ayakkabı aldığımızı hatırlıyorum. Recep Dede de Anadolu'da yaşayan binlerce gariban köylüden sadece biri. Bakmayın siz lastik ayakkabısının yırtık-pırtık olduğuna, o da diğer köylü insanlarımız gibi asil, onurlu, çalışkan, fedakar, sabırlı, kanaatkar ve kadirşinastır. Biz, bu asil ve bilge insanları Çanakkale'de ve İstiklal Harbi'nde gösterdikleri dirayeti ve sabrı da biliyoruz. Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin" diyecek kadar asil ve nezaket sahibi soylu insanlardan bahsediyoruz. Bu adem soyu, insanlığından ve duruşundan hiç ama hiçbir şey kaybetmedi.

***

Gelelim asıl mevzuya; Recep Dede'nin lastik ayakkabılarını ilk kez Doğan Medyası'nda ve paralel medyada izledim. Bol ajitasyonlu bir haberdi. Sonra malum basın ve tabii ki hazırda bekleyen bir kesim bunu devam ettirdi."Yuh olsunmuş devlete!", "Böyle mi yapılırmış!"," Gariban bir köylü insanın gururuyla oynamışlarmış!" falan filan... CHP lideri de Recep Dede'nin resmini havaya kaldırarak; "Ben bu vatandaşın derdindeyim, onlar saray derdinde" diyerek feryat etti! Bilmeyen de yıllardır köylü, fakir fukara, gariban insanların sesi olmuş bir kesimden bahsettiğinizi zanneder! Bu gariban insanlar Cumhuriyetçi elitist, laik, çağdaş, ilerici bir kesim tarafından yıllarca aşağılanmadı mı? Bir zamanların Hürriyet yazarı Bekir Coşkun, Recep Dede gibileri tarif ederken; elinde bayraklarla yürüyen kadınları görünce "Ne vınaklıyo bunlar len..." diye kızan insanlar dememiş miydi? Onlar göbeğini kaşıyan tipler değil miydi? Daha dün bu insanlar için bidon kafalı, cahil, kendini makarnaya sattı denilmedi mi?

Yıllardır Recep Dedeler üzerinden para kazanan Tayfun Talipoğlu bile "Trakya'ya kadar çinko eksikliği var" dememiş miydi? Anadolu'da, tarlasından-bahçesinden elde ettikleri üç kuruşluk kazançlarla kız çocuklarını okutmak isteyen bu gariban insanların çocuklarını sırf başörtüsü taktıkları gerekçesiyle eğitim hayatlarını bitirmediniz mi? Başörtüsü serbestliği için "411 el kaosa kalktı" diye manşet atanlar bunları hiç düşündü mü? İşte o kaos dediğiniz şey; bu gariban insanların meslek sahibi olsun diye okullara gönderdiği kız çocuklarıydı. Katıldığım bir TV programında evde eğitim modelini savunurken "bu insanlar kendi çocukları üzerinde söz sahibi olmalılar" dediğimde, biri milletvekili iki profesörün yüzleri limon dişlemiş gibiydi. "Ya davulcuya ya zurnacıya" misali diyerek güya beni aşağılamışlardı.

Yıllardır bu ülkede İmam Hatip Liselerini ve başörtülü kızları dillerine doladılar. Halbuki İmam Hatip Lisesinde okuyan çocukların yüzde 90'nı; tarlasında çift süren, dağda zeytin toplayan, yırtık lastik ayakkabı giyen, fakir, emekçi, ezilen köylü anne ve babaların çocuklarıydı. Diğer taraftan laiklik ve çağdaşlık adına karşı çıktıkları başörtülü kızlar ise öğrenimlerini yurtdışında yapamayacak kadar yoksul kız çocuklarıydı. Onların da babaları ağır koşullar altında çalışan, yoksul, emekçi, köylü ve işçi insanlardı. Bir sol parti olarak hiç değilse meselenin bu yönünü düşünerek bu tür haksızlıklara ve olumsuzluklara hayır demediler. Fakirliğin, yoksulluğun, emeğin dini imanı mı olur? diye bir kez olsun sormadılar. Şimdi kalkmışlar, "Acının ve gururun simgesi Recep Dede" diye manşet atıyorlar! Ben bu gariban insanların derdindeyim diyebiliyorlar. İnsanda biraz ahlak, vicdan olmalı.

Aslında Recep Dedeyi çok sevdiklerinden ya da gariban olduğundan ötürü sahip çıkmıyorlar. "Yırtık lastik ayakkabıları, sivil iktidarı devirme savaşında küçük bir araç olarak kullanabilir miyiz?" onun derdindeler. Bu kadar alçakça işleyen bir çarkları var. Bir çift lastik ayakkabının iktidarı zayıflatacağını umuyorlar. Başından beri bu insanlara sahip çıkan bir yürekleri olsa, böyle bir duygu ve düşünceye sahip olsalar, eyvallah! Lakin biliyoruz ki bu insanları sevemediler, onları her fırsatta aşağıladılar, görmezden geldiler, yok saydılar ve onlardan hep utandılar. Onları yontma taş devrinden kalma mağara insanları olarak gören kimlerdi? Sırf AK Parti'ye oy verdikleri gerekçesiyle yemedikleri hakaret kalmadı. Bu insanları kullanıp atılabilen selpak mendili zannediyorlar. Yeri geldiğinde aşağılayacakları, yeri geldiğinde de ajitasyon malzemesi yapacakları meta olarak gördüler!

Soma'da, Ermenek'te ve başka yerlerde yaşanan bu elim hadiselerdeki aksaklıklar, hatalar bir daha yaşanmasın diye sonuna kadar eleştirilmeli. İşsizlikle, fakirlikle sonuna kadar mücadele edilmeli. Bir taraftan parası olmadığı için bir lastik ayakkabı bile alamayan insanların yaşadığı bir ülkede; evet, bir bakanın ister hediye, ister kendi parasıyla olsun, koluna taktığı binlerce dolarlık saat yerin dibine sokulmalı. Ama siz bunu yapmıyorsunuz. Ölümleri, kazaları, afetleri kendi dar ideolojilerinin reklamı için birer fırsat olarak gören ahlaksız bir kesim var karşımızda. Her fırsatı değerlendirerek AK Parti'yi bir kaşık suda boğmaya ant içmiş bir ruh haliyle hiç ama hiç samimi gelmiyorsunuz. Recep Dede'nin lastik ayakkabılarından bir şey çıkmaz. Elli yıldır lastik ayakkabı giyen babam bile "İlk kez bu dönemde bize insan gibi muamele edildi, rahat yüzü gördük" diyor. Mesele budur!