Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
2959.97
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ocak 2024

​Realizmin romantizme başkaldırısı: Boykot

Son iki yüzyıldır imanın en zayıf derecelerinden olan buğz etme noktasındaki yerimizi oldukça sevmiş ve hatta kanıksamıştık, ta ki Filistin’de gördüğümüz teslimiyet ve iman bizi bu konumumuzdan tepetaklak edene kadar…

“Sizden kim bir münkeri görürse onu eliyle düzeltsin, gücü yetmezse dili ile yine gücü yetmezse kalbi ile düzeltsin; bu da imanı en zayıf olandır” (Müslim, İman: 20) Hadisi Şerif’inde imanı en zayıf olanların kalbi ile kötülükleri düzeltmeye çalışanlar olduğu işaret ediliyor.

Bizler, yani dünyadaki tüm zulümleri kalbi ile düzeltmeye çalışan “Romantik Müslümanlar” birçok şeye ancak kalbimizle karşı çıkabiliyoruz. Daha kötüsü, “imanı en zayıf olan” çerçevesinde nitelendirilmenin ne kadar ağır bir ifade olduğunun farkında olmadan bu pasif faaliyetimizle vicdanımızı rahatlatabiliyoruz.

Fakat Müslüman olmanın ümit var olmayı da peşi sıra getirmesi, “Romantik Müslümanlar”ı geç de olsa harekete geçirdi, ümitlendik. Son iki yüzyıldır ilk defa buğz etme noktasından bir üste çıkıp içimizdeki nefreti kalbimizde öylece bırakmadan ve bilindik bir yöntemle fiiliyata geçirdik: Boykot. Bir başka ifadeyle “Realizmin, Romantizme Başkaldırısı”.

Boykotun gücü ve etkisini ilk defa Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 5 Ekim 1908'de geçici işgali altında bulundurduğu Bosna ve Hersek topraklarını ilhak ettiğinde idrak etmiştik. Fakat bu sefer boykotun derinlik, sınır ve ciddiyetinin Filistin davası ve insanlık üzerinden belirlenir olması bizi buğz etme noktasından bir ileri noktaya taşıdı. Hem de geri dönülemez bir şekilde; tüm dünyanın şahitliği altında.

Dolayısıyla boykot kararını ilk defa bu kadar ciddiye alarak tatbik etmeye çalışıyoruz. Fakat uygulamadaki samimiyetimiz, kararlılığımız ve devam ettirme motivasyonumuz boykotu sonuç alıcı bir şekilde nihayete erdirmek için yeterli mi? Şayet boykot mevzusunda kararlılığımızı ve motivasyon kaynağımızı Müslüman olmayan ülkelerden (Avrupa’dan, Amerika’daki halkların protesto gösterilerinden) alıyorsak ‘her şey yolunda’ diyebilir miyiz?

Şunu biliyoruz; insanlar siyonistlere cephe alsa da aynı zamanda cephane sahibi olan siyonistlerden ötürü esas etki yaratılamıyor. Bu durum boykotun direncini ve etkili olacağına dair inancı yok ediyor. O zaman gelin bir kez daha ne ile mükellef olduğumuzu hatırlayalım; seferden!

Israrla ve hakkıyla boykot kararlılığımızı sürdürmek, “yapacağım bir şey yok” sızlanmasını bir kenara bırakmak ve yapabileceklerimizin en iyisini yapmakla mükellefiz. O zaman 3-5 kuruşluk dünya kazancına minnet etmeden ‘Ömer öfkesi’nde ısrarlı bir boykotla şahitliğimizi sürdürelim. Çünkü bunu yap(a)mazsak sırf insan oldukları için Filistinlileri destekleyenlere karşı keyfinden, konforundan vazgeçemeyen Müslümanlar olarak tarihteki yerimizi alacağız. Dahası, dünyada zulüm gören tek dinin mensupları olarak mevcut halimize olduğu gibi rıza göstermiş olacağız.

Onurlu, şanlı tarihimizden ötürü avantajlıyız. İlk defa çok stratejik bir anda dünyanın diğer ucundaki diğerkâm insanlar bizi anlayabiliyor ve bu durum “İslamofobi” faaliyetlerinin insanları İslam’dan oldukça uzaklaştırmayı başardığı bir çağda vuku buluyor. Kurumları ve siyasileri değil belki fakat batı halkları kısmen bizi anlıyor. Eylemlerde ve protestolarda çekilen görüntüler, sosyal medyada diğerkâmlık örneği olarak takdirle karşılanıyor.

O zaman şimdi İsrail ve onu destekleyenlerin mallarıyla beraber “boykotla bir şey olmaz” diyenleri, vicdanı hala ölmemişlerin küçük direnişini küçümseyen bakışlarını, bizden gözüküp düşmandan daha tehlikeli olanları ve direniş gücümüzü kırmaya çalışanları da boykot edip hayatımızdan çıkarma zamanı… Çünkü onların bu yaptıkları hala insan kalabilenlerin ruhunu ve bedenini, Filistinlilerin yaşadıklarından daha az acıtmıyor.