Rasim Hoca
Rasim Özdenören, pazar günü çok sevdiği
Eyüp Sultan’da yakınlarıyla, dostlarıyla, okuyucularıyla vedalaştı ve ebedî
yolculuğa çıktı. Büyüğümüzün cenaze namazında kalabalığa hitap eden
Cumhurbaşkanı’mızın sözleri duygulu, hüzünlü ve anlamlıydı. “Gül Yetiştiren
Adam”ın şimdi Eyüp Sultan’da güllerle çerçevelenmiş kabir taşı vardır. Ey kadir
kıymet bilenler! Yolunuzu mutlaka düşürmeyi, bu makama uğrayıp Fatiha okumayı
ve dua etmeyi unutmayın sakın!
Sevdiklerine “Hoca” diye hitap ettiği olurdu. Bu
sözün altında ezilir, mahcup olurduk. Ama o bu hitabıyla, zarafeti ve
nezaketiyle yine ders veriyor, “Hoca”lığını
yapıyor, bize de “Hoca gibi olun.” diyordu. Tevazu abidesiydi, teşvikkâr ve
lütufkâr tavrını kimseden esirgemiyordu.
İlk karşılaştığım eseri Çok Sesli Bir Ölüm’dü. Önce filmini görmüş ziyadesiyle etkilenmiştim.
1977 yılında çekilen ve TRT’de gösterilen filmin eseri ona aitti. Yapımcısı
Ahmet Bayazıd, yönetmeni Yücel Çakmaklı’ydı. Kadrosu müthiş, çağrışımı muazzam,
etkileyici bir filmdi. Bediüzzaman’ın “Ölüm hiçlik değil, yokluk değil, sönmek
değil, bir tebdil-i mekândır.” sözleri filme damgasını basmış, mührünü
vurmuştu. Yüreklere işleyen o sesi unutmak mümkün mü? Yağmurlu günde at
üstündeki hasta babası için amansız yolculuğa çıkan çocuğun hicranını hangimiz
içimizde hissedip gözyaşı dökmedik ki? Bu filmden sonra ben de iyi bir
okuyucusu olmaya çalıştım. Eserlerinin ve köşe yazılarının takipçisi, sohbetlerinin
sıkı müdavimi olmaya gayret gösterdim.
Mehmed Âkif’le başlayan, Necip Fazıl’la devam eden,
Sezai Karakoç’la yürüyen, Nuri Pakdil ile süren İslam merkezli edebiyatın
öncülerindendi. Diğer Mavera
yazarlarıyla birlikte inanç dünyamızın çizgisine uygun edebiyat anlayışının
temsilcilerindendi. Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Mehmet Âkif İnan ve
diğerleriyle birlikte. Sezai Karakoç’la muhabbetinin sınırsızlığını, şu tek hatıra
bile anlatmaya kâfıdir: Rasim Bey, Ankara’da üstat Sezai Bey İstanbul’da
oturuyor. Mektuplaşıyorlar. Rasim Bey’den gelen mektuba Karakoç cevap verir.
Sıra Özdenören’dedir. Ama Diriliş Nesli’nin Öncüsü dayanamaz, hemen kalkar ve
Ankara’ya gider. Zira Rasim Beyin yazacağı mektubu merak etmiştir. Bu ne büyük,
ne müthiş, ne olağanüstü bir yol arkadaşlığı ve dava dayanışmadır.
Ankara’da ikamet eder ama İstanbul’u da ihmal
etmezdi. Toplantılara, fuarlara gelir, sevenlerini bahtiyar ederdi. Bilhassa
kitap ve dergi fuarlarında görüşürdük. O seyahatlerinde mihmandarı Asım
Gültekin kardeşimizdi. Asım’ın ani vefatı, ağabeyimizi çok sarsmıştı. Taziye
için aradığımda bunu sesinde hissetmiştim. Tevafuklara inanırım. Asım’ın vefat
tarihi 22 Temmuz 2020’ydi. İki yıl sonra, ertesi gün yani 23 Temmuz 2022
tarihinde ebedî âleme göç etti.
Hoca’lığının hakkını hep verdi. Ankara’da yayımlanan
iyi dergimiz Hece’nin Yayın Yönetmenliği’yi
üstlenmişti. “Beşikten mezara kadar ilmin” peşindeydi. Edebiyatımızı,
eserleriyle taçlandırdı. Çocukluğuna yaptığı yolculuklar muhteşemdi. Beyefendiydi,
düşünürdü, bazı sözleri ise birer vasiyet gibiydi. Mesela onlardan birinde
rehberlik ediyor, Müslümanlara yol ve ufuk gösteriyordu: “İçinizdeki İslam’ı
gösterin. Çünkü İslam sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir İslam açık.
İman kalptedir İslam zahirde.”
Gençler! Rasim Hoca sizi çok seviyordu, siz de bu
muhabbete lâyık oldunuz. O büyük daveti aldı ama ruhlar ölmez. Yazarımız eserleriyle,
fikirleriyle aramızda yaşamaya devam ediyor. İnanıyorum ki sizler onun
hatırasını yaşatacaksınız. “Derdi olan insan kitap okur, derdi olmayan da kitap
okuyarak dert sahibi olur.” diyordu. Siz de dertlisiniz. Kim bilir belki de
şimdiden bulunduğunuz yurtlarda, evlerde, uğradığınız vakıf ve derneklerde “Rasim
Özdenören Okumaları”na “Bismillah” dediniz. Dilediğiniz eserden
başlayabilirsiniz: Müslümanca Düşünme
Üzerine Denemeler, Gül Yetiştiren Adam, Müslümanca Yaşamak, Çok Sesli Bir Ölüm,
Çözülme, Ruhun Malzemeleri, Yeniden İnanmak, Hastalar ve Işıklar, Yüzler, Kuyu,
İki Dünya, Yaşadığımız Günler…Yolunuz aydınlık, bahtınız açık, istifadeniz
bol olsun.
“Hoca”mızla son mektuplaşmamız ve bayramlaşmamız, 3 Mayıs 2022 Ramazan Bayramı’nda olmuştu. Kurban Bayramı’nda ise hastaydı, hastanedeydi. Babası eski İstanbullu ve Eyüp sultan’lıydı. Şimdi Rasim ağabeyimiz hem sevdiklerinin diyarında hem de aile büyüklerinin bulunduğu ‘gül bahçesi’ndedir. Bize düşen ise her zaman kendisini rahmetle anmak, fikirlerini anlamaya çalışmak, eserlerini okumak ve okutmak, misyonunu elbirliğiyle devam ettirmektir. Rabbim hepimizi bu ulvi vazifeye lâyık eylesin ve o kutlu meşaleyi taşımayı nasip etsin. Mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun. Türkiye’nin ve İslam âleminin başı sağ olsun.