Ramo'nun çığlığı
Bugünlerde Ceviz Ağacı filmiyle yönetmen Faysal Soysal, Ramo ve Saliha Osmanoviç çiftinin hikayesini “Srebrenitsa Anneleri Kayıplarını Arıyor” adlı belgeselde anlatmaya çalıştı. Saliha Osmanoviç, Şuhra Maliç, Hanife Cogez, Nura Mustafiç ve Hatice Mehmedoviç’in anılarının yer aldığı belgesel beş bölümden oluşuyor. Saliha hanımın acısının bugüne ulaşan bir karşılığı var.
Sırp askerler Srebrenitsa’nın her yanına dağılıp soykırıma başlayınca siviller mahşer yeri gibi olan şehirde her yana kaçışırlar. Silahsız, yiyeceksiz koşmaya başlayan Boşnaklar, korkularını, hayal kırıklarını ve çaresizliklerini toplayıp ormana, dağa doğru yol alırlar. Önceki gece topçu ateşinde ölen oğlu Edin’i gömen Ramo Osmanoviç de kaçanlar arasındadır. Lakin bu kaçış uzun sürmez, Sırplar tarafından yakalanır. Yaşlıdır Ramo, halsiz ve çaresizdir. Ramo’nun yakasına yapışan Sırplar onu ormanın yakınına kadar sürüklerler. Sonrasında Ramo’ya ve ailesine dokunmayacaklarına dair söz veren Sırplar, onun ormana doğru seslenmesini ve tüm kaçanların teslim olmalarını istemesini söylerler. Ramo, inanır. İnanır, inanmasa kendi oğlunu öleceğini bile bile yanına çağırır mı? Sırplar sufle verir, Ramo söyler. “Nermin (oğlunun adı) aşağı gel, ben buradayım. Sırplar’dan korkma! Hepiniz aşağı gelin!” Ellerinin ağzının kenarında birleştirerek tüm gücüyle bağırır Ramo. Nermin, babasına güvendiğinden mi, onu kurtarmak için mi, çaresizliğinden mi bilinmez iner gelir. Nermin, babasının gözleri önünde kuşuna dizilir. Sonra da Ramo. Akıbetleri 2008 yılında bir toplu mezarda yapılan DNA testleri sonucu ortaya çıkar.
Ramo Osmanoviç’in bu çaresiz anları Srebrenitsa katliamının yirminci yılı anısına, 2015 yılında heykeltraş Mensud Keço tarafında heykele dönüştürüldü. “Nermine Dodji” yani “Nermin’i çağıran” adlı heykel Saraybosna’da sergileniyor. Nermin’in annesi, Ramo’nun eşi Saliha hanım Lahey mahkemelerinde Mladiç’e karşı yüzyüze gelip soykırımı anlatmış korkusuz bir Boşnak kadını.
Binlerce Müslümanın soykırıma uğradığı Srebrenitsa’da, Dayton antlaşması sonrası bölgede halen Müslüman nüfusun daha yoğun olmasına rağmen şehrin Sırp cumhuriyetinin bir ili olarak kabul edilmesi ve Sırp geri dönüşlerinin başlaması; acının küllerine üflemekten, közleri diri tutmaktan başka bir sonuç doğurmayacak gibi görünüyor. Halk, diken üstünde asık yüzle ömür tüketiyor.
Ramo Osmanoviç, verilen güven sözlerine kanarak oğlunu katillerin kucağına çağırmıştı. Yarın ya da öbür gün Suriye’den benzer çağrılar gelirse şaşırmamalıyız. Lübnan’dan anlaşmalar vesilesiyle dönen ailelerin haberleri akıbetlerine yer verilmeden paylaşılıyor. Sayıları birkaç yüzden ibaret olan ailelerin şu anki durumu nedir bilen yok. Önceki yıllarda da af çıkışlarıyla dönen ailelerin tamamının çeşitli bahanelerle tutuklanıp kayıplara karıştıkları bilindik bir durum. İşkenceler, toplu mezarlarla nam salmış bir iktidarın güç alanına insanların dönmesinin istenmesi, onların bile isteye ölüme terkedilmesinden başka bir şey değil.