RAMAZANIN GÜLEN YÜZÜ -I-
Latife hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Evde, iş yerinde, sokakta, her yerde kullandığımız bir unsurdur. Bazen kızdırmak için, bazen gönül almak için, bazen bir silah, bazen bir zeytin dalı hüviyetinde girer hayatımıza. Anacak gönül kırmayanı makbuldür. Ramazan ayının da farklı sohbetleri ve latifeleri vardır. İftarla başlayıp sahurlara kadar devam eden muhabbetler bu ayın manevi havasını bir o kadar daha artırmakta ve gönüllere yer etmektedir. Bu mübarek günlerde birazcık gülümsemeye sebep olur ümidiyle yaşanmış birkaç latifeyi hoşgörünüze sunuyorum.
*RAMAZAN OLMUŞ
Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmak caiz olmayacağı meselesini çok iyi bilen bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapayıp perdeleri sımsıkı örttüğü gibi gece mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş. Bir gece yine kahvehaneye giderken nasılsa bir su birikintisi içinde hilalin aksetmiş olduğunu görünce ürkerek:
-Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin? Anladık işte ramazan olmuş, demiş
*AY TUTULDU
Bir gün Nabi, İbrahim Paşa'nın ziyaretine gider. Şairin ve bir mektubuna konu olan ve herkesçe bilinen zenci köle kahve getirir. Nabi, kölenin çehresini görünce istikrah ederek "oruçluyum" diye kahveyi almaz. Paşanın talimiyle biraz sonra ay yüzlü bir Gürcü köle, elinde kahve tepsisi gelip Nabi'nin karşısında durur. Nabi hemen kahveyi alıp içmeye başlar. Öteden Paşa:
-Nabi Efendi! Haniya demin oruçluyum diyordun? Ya şimdi niçin içiyorsun, deyince:
-Efendim! Bayram hilalini gördüm de onun için, der.
*BİZ TUTVERDİK
Bir Bektaşi nasılsa Ramazan ayından bir gün oruç tutmuş. Sonra bir mecliste birinin üzülerek:
-Bu sene Ramazan ayından bir gün kaçırdım, dediğini işitince:
-İmanım! Esef etme; o senin kaçırdığın oruç yabana gitmedi; biz tutuverdik, demiş.
*SÜNNETİ Mİ TERK EDEYİM?
Bir adam Ramazan ayında oruç tutmadığı halde sahur yemeği yermiş. Bir gece karısı
-Canım efendi! Oruç tutmuyorsun, niçin sahur yiyorsun, deyince:
-Maşallah! Farzı terk ettiğim elvermedi de bir de sünneti mi terk edeyim, demiş.
*CEMAZİYELEVVELİNİ BİLİRİM
Recaizade Ekrem Bey'in büyük kardeşi Celal Bey, nüktedan, önüne geleni hicvetmekten hoşlanır bir zat idi.
Bir gün Bab-ı Ali'de ileri gelen bazı devlet adamları bir araya gelmişler sohbet ediyorlardı. Konu bir aralık, servet ve ihtişamıyla meşhur olup fakat aynı zamanda ahlak ve seciyesi pek de mazbut olmayan zamane vezirlerinden birinin emsalsiz denecek derecedeki iftarlarına geldi. Sadaret müsteşarı Rauf Bey bu sırada Celal Bey'e dönerek:
-Siz Paşa hazretlerinin ramazanlarını bilmezsiniz, değil mi diye sordu. Celal bey:
-Değil yalnız ramazanını, ben onun cemaziyelevvelini de bilirim, cevabını verdi.
*BİR GECE DE KENDİ EVİNE BUYURSUN
Bir zat Ramazan ayında hiç evine uğramaz,boyuna davetli davetsiz iftarlara gidermiş. Bir akşam evine birisi gelerek:
-Bu akşam sizin efendiyi filan yerde iftara davet ediyoruz, buyursunlar deyince, evin hanımı:
-Ramazan ayı nerede ise bitecek, efendiyi gören yok. Siz görürseniz söyleyin, bir akşam da kendi evine iftara buyursun, demiş.
*BORCUN VAR MI
Bir ramazan günü III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Şair Haşmet'e hitaben:
u2013 'Senin de borcun var mı Haşmet?' diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır:
u2013 Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruşu2026
Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu:
u2013 'Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?'
Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış:
u2013 Paşam, oruç borcunu Allah sorar; sizin soracağınız kul borcudur.
*ÇAYIMI İÇİM GELİREM
Bir gün Erzurum kahvelerinden birinde insanlar iftar vaktinin gelmesini beklerken o anda içeriye biri hızla ve şiddetle girmiş:
-Abi çabuk goşu gelin bi tenesi orucuni basır cigara içirdi gözümün ögünde kahveden biri cevap verir:
-Ola tamam bi dur neye fenikisen ambu çayımi içim gelirem.
Kamil Çakır