Ramazanda maneviyatı tecrübe etmek mümkün mü?
Müslüman dini hayatında Ramazan ayının ve orucun çok önemli bir yeri vardır. Ramazan ayında Kur’an’ın vahyedildiğine inanılması ve oruç ibadetinin bu ayda tutulması, Müslüman kültüründe bu ayın bir maneviyat ve ibadet mevsimi olarak değerlendirilmesinin ana nedenleridir. Tarih boyunca değişik ritüellerin, alışkanlıkların, eğlencelerin, edebiyatların ve mutfak kültürlerinin geliştirildiği Ramazan ayında sahici ve sahih anlamda bir maneviyat tecrübesinin yaşanmasının mümkün olup olmadığı sorusu, günümüzün önemli bir meydan okumasıdır. Beş yıldızlı iftar sofraları, uzun süredir Ramazanla özdeşleştirilen bir gelenek olarak hafızalarda yer almaktadır. Yeme-içme merkezli Ramazan pazarı diyebileceğimiz alış-veriş sektörü, Ramazanla özdeşleştirilen bir başka önemli olgudur. Ramazan pidesi, Ramazan pazarının en önemli unsuru durumundadır. Yaşadığımız tecrübeler, beş yıldızlı Ramazan sofralarının ve Ramazan pazarının Ramazanda maneviyat ve ahlak geliştirmediğini göstermektedir.
Ramazan ayında din adına yoğun bir kirlilik her tarafı
kaplamaktadır. Ramazanı hikaye, menkıbe ve hurafeye indirgeyen, boğan ve bozan
herkesi, bu ayda işbaşında görmekteyiz. Hurafe, menkıbe ve hikaye anlatarak
insanlara dayatmada bulunan kişiler ve gruplar, insanların maneviyat, ahlak ve
akıl gelişimlerini köreltmeye çalışmaktadırlar. Ramazan ayında maneviyatın ve
ahlakın gelişmesi için aklın işbaşında olması lazımdır. Hurafeler ve
hikayelerle dindarlık olmayacağı gibi, ahlak ve maneviyat da olmaz. Hikaye ve
hurafelerle dinin gaspedilmesine karşı çıkmak, Ramazanda maneviyatı yaşamanın
olmazsa olmazıdır.
Ramazan, insanın kendisini dinleyeceği, iç dünyasında
yolculuğa çıkacağı bir aydır. Ramazanı iç dünyasının ve kişisel hikayesinin
doğal bir parçası haline getiren insan, bu ayda gerçek manada maneviyatı
yaşayabilir. Dışarıdan empoze edilen söylemleri, kalıpları ve ritüelleri taklit
ve tekrar ederek insan, Ramazanı kendi iç dünyasının ve kişisel hikayesinin bir
parçası haline getiremez. Ramazan ayının taklit ve tekrar ayı olarak değil,
oluş ve yenilenme dönemi olarak yaşanması lazımdır.
İnsan, kendi varoluşunu gerçekleştirmek için bu dünyadadır.
Kendi varoluşunu gerçekleştirmek için çaba göstermeden yaşayan insan,
hüsrandadır. Kendi varoluşumuzu gerçekleştirip gerçekleştirme konusunda sürekli
olarak kendimizi hesaba çekmeliyiz. Mutluluğu, huzuru, ahlakı, aklı, adaleti,
barışı, özgürlüğü dışarıda arama yanılgısından vazgeçmeliyiz. Nefis muhasebesi,
ahlakı, aklı, barışı, özgürlüğü kendi iç dünyamızda bulmak ve kalben dinginliğe
ermek için yapılmalıdır. Ramazan ayının temel sorusu, varoluşumuzu
gerçekleştirme konusunda ne kadar yol aldığımızın çok yönlü olarak masaya
yatırılmasıdır.
Ramazan ayı, çoğunun sandığı gibi insanın oruçla ve birtakım
ibadetler yaparak kendisini resetlediği, daha önce hiçbir şey yapmamış gibi sütten
çıkmış ak kaşık olduğu bir ay değildir. Ahlaksızlıklar, ahmaklıklar ve
adaletsizlikler, insan olarak varoluşumuzu gerçekleştirmenin önünde engel
oluşturmaktadır. Yolsuzluklar, yoksulluklar, rüşvetler, açlıklar, yalanlar,
gösterişler, sahtekarlıklar, ikiyüzlülükler ahlaki ve manevi açılardan insan
hayatını cehenneme çevirmektir. Cehennem, akılsızlığın, ahlaksızlığın ve
adaletsizliğin yaşandığı yerdir. Hiçbir ritüel, hikaye veya hurafe, ahlaksızlığı,
akılsızlığı ve adaletsizliği paklayamaz, önemsizleştiremez ve hafifletemez.
Ramazan ayı, kendi kirli ve karanlık tarafımızı örtmenin maskesi değildir.
Ramazan ayı, bizi kendi kirli ve karanlık tarafımızla yüzleşmeye ve yeni bir
ben olmaya bizi motive ediyorsa, Ramazanın ayının maneviyat mevsimi olma
işlevinden o zaman bahsetmek mümkün olacaktır.
Ramazan, kendimizi insanlıkla buluşturmak için değerli bir
fırsattır. Ahlak, akıl ve adalet açılarından kendimizi yenileyerek bizden
farklı insanlarla buluşmak ve tanışmak mümkündür. Yoksulluğun, yokluğun ve
yıkımın bunaltığı insanlarla insan olma bilinci ortak paydasında maddi ve
manevi paylaşımlarda bulunmak hayırlara vesile olacaktır. Bedeni ve ruhu dönüştüren,
geliştiren ve yenileyen Ramazan’ı Faruk Nafiz Çamlıbel’in mısralarında olduğu
gibi bir maneviyat olarak tecrübe edelim:
“Alnımız secdede
bulsun bizi her lahza ezan
Ve hazin ömrümüzün her
günü olsun Ramazan
Zikrimiz Arş’-ı geçip
fecre kadar yükselsin
Mâveralardan ümîd
ettiğimiz ses gelsin.”