Ramazana selam
Ramazan bir geri
çekilmedir. Çekildiği yerde sürekli kalma, oradan bir daha hiç çıkmama şeklinde
değil. Tekrar ortaya çıkmak, kendini göstermek için güç toplamak, topladığı
gücü, öncesinden farklı kullanmak, kendini derlenip toparlanmaya adamak için
durmak, nefes almaktır bir bakıma. Bu geri çekiliş kayboluşa bir pusula eklemek,
istikamete yön tayin etmek amacı taşır. Hayatın bütün o hengamesi içinde boğulurken
kendini can havliyle kıyıya atmak, yorgunluğun doruk noktasına vardığı noktada,
sırtını bir ağaca yaslayıp çimenlerin üzerinde huzurla derince uyumak, ayağın
taşa takılmışken düştüğün yerde bir müddet öylece kalmak, bir daha düşmemek
için güç toplamak… Ramazan biraz da budur. Geçmiş ile gelecek arasındaki salıncağın
şimdi üzerinden yeniden ayarlanması, düşüşü engelleyerek belli bir ritimle
salınmaya devam edilmesidir oruç.
Dünya her daim
kötü bir yerdi. Onda insanı ayartan, kötülüğe çağıran sinsi bir taraf hep var.
Özellikle hayatın tam ortasındayken, kalabalıkların arasındayken çok daha hızlı
kayboluyor, kötülüğün ayartısına çok daha kolay kapılıyor insan. Yorgunluk kaza
yaptırır ve nefessiz koşmakta olduğu gibi kesintisiz akış yorulmak demektir.
Oruç hem ruhen hem de bedenen dinlenmenin, kazaya uğrama riskini en aza
indirmenin, kesintisiz akışa fırsat vermenin vesilesidir. Hayatın dondurulması,
kötülüğün de dondurulması demektir. Tıpkı vücudu aç bırakınca kötü hücrelerin
nemalanacak bir şey bulamayıp kendi kendini imhasında olduğu gibi ruh da
yaşamın ayartı kodlarının geri çekilmesiyle kötü hücrelerini öldürür, kendine
döner, nemalandığı kötülüğü bulamayınca bir an için sorgulamaya çekilir ve
geride kalan ile şimdi arasında bir hesap kitap yapar. Bu hesaplama, bir bakıma
zehirli geleceğe yön değiştirtmek, ruhun kanayan yerlerine merhem sürmek,
baygınlıktan canlılığa geçmek gibi bir iş görür.
Ramazan, yılda
bir kez de olsa göğün yere tazelik hediyesidir. Gök ile insan arasına giren
duvarın çatlatılması, yıkılması, oradan, ramazanın açtığı o dar boşluktan
yukarıya bakmaktır. Yıl boyu kirlenen, kirlettiğimiz, aşınan, aşındırdığımız,
yıpranan, yıprattığımız her ne varsa onun üzerine bir merhamet iner, katılığı siler,
süpürür, başa döndürür ve gerisini bize bırakır ramazan. Çünkü gerçekten de
kötülük genelleştikçe şeffaflaşır, şeffaflaştıkça görünmez olur, sıradanlığa
dönüşür ve bir müddet sonra farkında olunmadan kana karışır, eyleyişi bozar,
bireyler arası çatışmalardan toplumsal çatışmalara, oradan dünyanın dörtbir
tarafına yayılır. Sıradanlığa dönüşeni ne zihnin ne ruhun ne de sonuna kadar
açılmış olsa bile gözün görme ihtimali yoktur. Bugün dünyada süreklileştiği
için savaşlar, katliamlar, hak ihlalleri, kötülüğün envaı çeşidi normal
karşılanmaktadır. Kitlesel katliamlar bile başlangıçtaki etkilerini
yitirmektedir. Hak hukuk gaspları, hırsızlıklar, talanlar, çalıp çırpmalar,
adaletsizlikler, kendi refahı için başkalarının hayatını hiçe saymalar hep
sıradan görülmektedir. Süreklilik değil midir, başlangıçta dünyanın her
tarafındaki insanların vicdanını hoplattığı halde İsrail’in Filistinlilere
uyguladığı katliamı bir müddet sonra görünmezleştiren? Göz göre göre, yedi gün
yirmi dört saat bebek ölümlerine bizi seyirci kılan nedir eğer kötülük sıradan
bir hale dönüşmemişse? İçimizdeki bütün kötülüklere bir meşruiyet zemini ekleyerek
onu katmerleştikçe makul gösteren yine aynı alışkanlıklar değil midir?
Kötülüğün kanıksanmasına bir meydan okumadır bu yüzden ramazan. Yanağa inen bir
şamar, muattal yüze çarpılan soğuk su, uyuşmuş teni kıskaca alan sert bir
çimdiktir. İbadetlerin en zor oluşu, katmerleşen kötülüğü ince deriden çıkarma
kabiliyetinden kaynaklanmaktadır. İliğe kadar inen, kana karışıp reflekse
dönüşen, oradan kitlelelere akan kötülüğü ya biz başka türlü nasıl
defedecektik? Bir an için yalanın terk edildiğini düşünün, bir an için kibrin
çöpe atıldığını, riyanın deriyi terk ettiğini, öldürme hevesinin son bulduğunu…
Kısa süreliğine de olsa nefes almaz mı dünya? Oruç, koca ağızdan içeri giren
kötülük nefesinin bütün bedeni esir aldıktan sonra incecik gözeneklerden ter yoluyla
atılmasından başka nedir?
Ve herkese,
hatta her organa ayrı bir mesajı vardır onun. Yöneticiye, amire, memura,
zalime, mazluma kendi dilinden konuşur. Anlayan, payını alır ve yönünü
değiştirir, anlamayan kaldığı yerden kötülüğüne devam eder. Ama en azından bir
ay boyunca kötülük göstergeleri geri çekildiği, dondurulduğu için dünya bir
nefes alma fırsatı elde eder. Sana yapılmasını istemediğin şeyi, başkasına
yapma der zihne. Ruha, biraz daha şişersen patlayacaksın. İçindeki fazlalıkları
at der kalbe. Mideye, sana bu kadarı da yeter… Kibir ateşini söndürür, zalime
zulmün rengini hatırlatır, mazluma her akşamın bir sabahı olduğunu fısıldar.
Kötülük karşısında susan yöneticiye ölümü hatırlatır, sofralarını sabah akşam
tekmil besinlerle dolduran varlıklı insanlara çeki düzen verir. Başka türlü
insanı insana canavar kılan bu kötü düzeni nasıl yıkabiliriz ki? Başka türlü
zengine yoksulun halini nasıl anlatabilir, çaresize sabrı, ölüm için yola
çıkana diriltmeyi nasıl öğretebiliriz? Kötülük ateşinin üzerine merhamet
sularını serpiştiren başka neyi var insanın ramazandan başka? Kötülük
karşısında hiçbir çarenin kalmadığı yerde tek çarenin geri çekilmek olduğunu
hatırlatan bu güzel aya selam olsun.