Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Ramazana selam

Ramazan bir geri çekilmedir. Çekildiği yerde sürekli kalma, oradan bir daha hiç çıkmama şeklinde değil. Tekrar ortaya çıkmak, kendini göstermek için güç toplamak, topladığı gücü, öncesinden farklı kullanmak, kendini derlenip toparlanmaya adamak için durmak, nefes almaktır bir bakıma. Bu geri çekiliş kayboluşa bir pusula eklemek, istikamete yön tayin etmek amacı taşır. Hayatın bütün o hengamesi içinde boğulurken kendini can havliyle kıyıya atmak, yorgunluğun doruk noktasına vardığı noktada, sırtını bir ağaca yaslayıp çimenlerin üzerinde huzurla derince uyumak, ayağın taşa takılmışken düştüğün yerde bir müddet öylece kalmak, bir daha düşmemek için güç toplamak… Ramazan biraz da budur. Geçmiş ile gelecek arasındaki salıncağın şimdi üzerinden yeniden ayarlanması, düşüşü engelleyerek belli bir ritimle salınmaya devam edilmesidir oruç.

Dünya her daim kötü bir yerdi. Onda insanı ayartan, kötülüğe çağıran sinsi bir taraf hep var. Özellikle hayatın tam ortasındayken, kalabalıkların arasındayken çok daha hızlı kayboluyor, kötülüğün ayartısına çok daha kolay kapılıyor insan. Yorgunluk kaza yaptırır ve nefessiz koşmakta olduğu gibi kesintisiz akış yorulmak demektir. Oruç hem ruhen hem de bedenen dinlenmenin, kazaya uğrama riskini en aza indirmenin, kesintisiz akışa fırsat vermenin vesilesidir. Hayatın dondurulması, kötülüğün de dondurulması demektir. Tıpkı vücudu aç bırakınca kötü hücrelerin nemalanacak bir şey bulamayıp kendi kendini imhasında olduğu gibi ruh da yaşamın ayartı kodlarının geri çekilmesiyle kötü hücrelerini öldürür, kendine döner, nemalandığı kötülüğü bulamayınca bir an için sorgulamaya çekilir ve geride kalan ile şimdi arasında bir hesap kitap yapar. Bu hesaplama, bir bakıma zehirli geleceğe yön değiştirtmek, ruhun kanayan yerlerine merhem sürmek, baygınlıktan canlılığa geçmek gibi bir iş görür.

Ramazan, yılda bir kez de olsa göğün yere tazelik hediyesidir. Gök ile insan arasına giren duvarın çatlatılması, yıkılması, oradan, ramazanın açtığı o dar boşluktan yukarıya bakmaktır. Yıl boyu kirlenen, kirlettiğimiz, aşınan, aşındırdığımız, yıpranan, yıprattığımız her ne varsa onun üzerine bir merhamet iner, katılığı siler, süpürür, başa döndürür ve gerisini bize bırakır ramazan. Çünkü gerçekten de kötülük genelleştikçe şeffaflaşır, şeffaflaştıkça görünmez olur, sıradanlığa dönüşür ve bir müddet sonra farkında olunmadan kana karışır, eyleyişi bozar, bireyler arası çatışmalardan toplumsal çatışmalara, oradan dünyanın dörtbir tarafına yayılır. Sıradanlığa dönüşeni ne zihnin ne ruhun ne de sonuna kadar açılmış olsa bile gözün görme ihtimali yoktur. Bugün dünyada süreklileştiği için savaşlar, katliamlar, hak ihlalleri, kötülüğün envaı çeşidi normal karşılanmaktadır. Kitlesel katliamlar bile başlangıçtaki etkilerini yitirmektedir. Hak hukuk gaspları, hırsızlıklar, talanlar, çalıp çırpmalar, adaletsizlikler, kendi refahı için başkalarının hayatını hiçe saymalar hep sıradan görülmektedir. Süreklilik değil midir, başlangıçta dünyanın her tarafındaki insanların vicdanını hoplattığı halde İsrail’in Filistinlilere uyguladığı katliamı bir müddet sonra görünmezleştiren? Göz göre göre, yedi gün yirmi dört saat bebek ölümlerine bizi seyirci kılan nedir eğer kötülük sıradan bir hale dönüşmemişse? İçimizdeki bütün kötülüklere bir meşruiyet zemini ekleyerek onu katmerleştikçe makul gösteren yine aynı alışkanlıklar değil midir? Kötülüğün kanıksanmasına bir meydan okumadır bu yüzden ramazan. Yanağa inen bir şamar, muattal yüze çarpılan soğuk su, uyuşmuş teni kıskaca alan sert bir çimdiktir. İbadetlerin en zor oluşu, katmerleşen kötülüğü ince deriden çıkarma kabiliyetinden kaynaklanmaktadır. İliğe kadar inen, kana karışıp reflekse dönüşen, oradan kitlelelere akan kötülüğü ya biz başka türlü nasıl defedecektik? Bir an için yalanın terk edildiğini düşünün, bir an için kibrin çöpe atıldığını, riyanın deriyi terk ettiğini, öldürme hevesinin son bulduğunu… Kısa süreliğine de olsa nefes almaz mı dünya? Oruç, koca ağızdan içeri giren kötülük nefesinin bütün bedeni esir aldıktan sonra incecik gözeneklerden ter yoluyla atılmasından başka nedir?

Ve herkese, hatta her organa ayrı bir mesajı vardır onun. Yöneticiye, amire, memura, zalime, mazluma kendi dilinden konuşur. Anlayan, payını alır ve yönünü değiştirir, anlamayan kaldığı yerden kötülüğüne devam eder. Ama en azından bir ay boyunca kötülük göstergeleri geri çekildiği, dondurulduğu için dünya bir nefes alma fırsatı elde eder. Sana yapılmasını istemediğin şeyi, başkasına yapma der zihne. Ruha, biraz daha şişersen patlayacaksın. İçindeki fazlalıkları at der kalbe. Mideye, sana bu kadarı da yeter… Kibir ateşini söndürür, zalime zulmün rengini hatırlatır, mazluma her akşamın bir sabahı olduğunu fısıldar. Kötülük karşısında susan yöneticiye ölümü hatırlatır, sofralarını sabah akşam tekmil besinlerle dolduran varlıklı insanlara çeki düzen verir. Başka türlü insanı insana canavar kılan bu kötü düzeni nasıl yıkabiliriz ki? Başka türlü zengine yoksulun halini nasıl anlatabilir, çaresize sabrı, ölüm için yola çıkana diriltmeyi nasıl öğretebiliriz? Kötülük ateşinin üzerine merhamet sularını serpiştiren başka neyi var insanın ramazandan başka? Kötülük karşısında hiçbir çarenin kalmadığı yerde tek çarenin geri çekilmek olduğunu hatırlatan bu güzel aya selam olsun.