Ramazan'a hazır mıyız?
Tüm ümmet
olarak sıkıntılarımız az değil. Ama üstüne üstlük, “asrın felaketi” olan bir
deprem ve akabinde büyük bir sel felaketi yaşadık. Ancak her şeye rağmen hayat
devam ediyor. Günler, geceler ve aylar geçip gitmeye devam ediyor. İşte rahmet
ve mağfiret ayı olan Ramazan’ın gölgesi bir kez daha üzerimize düştü
elhamdulillah. Toprağın suya, yaprağın güneşe hasreti gibi hasret kalmamız
gereken fırsat iklimi bir daha geldi. Zira ibadet fukarası bizler için kıyam,
sıyam ve kıvam ayı olan ramazan, çok önemli bir fırsattır. Telafi kuponları vs.
ile kıyaslanamayacak bir fırsat. Bu ayda bedenimiz kıyama, midemiz sıyama
dururken, ruhumuz da kıvama durmalıdır.
Mevsimlik
iş yapanlar için iş mevsimi çok önemlidir. Niceleri bir yıl boyunca işlerin
mevsimini beklerler. Avcı av mevsimini, ziraatçı harman zamanını, iple çeker.
İşte hayır ve erdem bilen mümin de Ramazan’ı iple çeker. Bir
Rençber için nasıl ki hasat mevsimi önemlidir. Her Müslüman için Ramazan ayı
daha da önemlidir.
Ramazan’ı
Ramazan yapan, kulluk ve Salih amellerdir. Yoksa Zaman olarak günleri 24 saat,
saatleri de 60 dakikadır. Dolu dolu bir Ramazan fırsatını kaçırmayalım. Daha
çok cami ve cemaat… Daha çok Kur'an… Daha çok dua, zikir, yakarış… Daha çok
hayır ve hasenat… Daha çok davet ve tebliğ…
Her
saniyesi altın değerinde olan ramazanı, boş tartışmalarla geçirmeyelim.
Birilerinin bilerek veya bilmeyerek bizi bu tartışmalara çekmelerine izim
vermeyelim. Hilal tartışması, teravihin rekât sayısı ve camide cemaatle
kılınması, toplu halde Kur'an okuma bid’at mıdır değil midir? vb. boş
tartışmalara girmeyelim. Paha biçilmez değerdeki zamanımızı boş tartışmalar
yerine, taat ibadetle, cami cemaatle, dua zikirle, Kur'an ve tefekkürle, davet,
irşad ve tebliğle değerlendirelim.
Her ramazan
üzülerek şahit olduğumuz bir konu da teravihin rekât sayısı tartışmaları...
Evet, Resulullah (sav) teravihi farklı rekâtlarda kılmıştır. 8-10-20,32-36…
Şimdi, eğri oturalım doğru konuşalım. Sahabe, tabiin vd. kulluğun hakkını
verenlere kıyasla, biz ibadet fukarasıyız. Şu halde neden biraz olsun çoğaltma
tarafına değil de, hep azaltma tarafına meylediyoruz. Hiç arada bir Teravihi 36
rekât kılalım diyen gördünüz mü? Ama birçok insan hemen 8 rekâta
inivermektedir. Bunu da genelde “şuurlu Müslüman” denen kimseler yapmaktadır.
Avam insanların böyle bir dertleri yok. Onlar yirmi rekâtı kabullenmiş devam
ediyorlarken, onlara örnek olması gerekenler, her yıl kafa karışıklıklarına
sebep olmaktadırlar. Usve-i hasene olmaları gerekirken, usve-i seyyie
oluyorlar.
Unutmayalım
ki, Ömer (ra) nice sahabelerin de huzurunda teravihlerin 20 rekât olarak ve
camide cemaatle kılınmasını emretmiştir. Ömer (ra) vs. sahabeler mi bu konuları
daha iyi bilirler, yoksa bu çirkef asrının âlim müsveddeleri mi? Ashabı Kiram
(Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) sözü üzerine söz söylemek bize düşer mi?
Komşuluk ve Sılay-ı Rahm
Unutmayalım
ki bir millet parası, silahı, teknolojisi vs. maddi güçleriyle değil, iman,
ahlak, fazilet ve erdem gibi manevi değerleriyle, komşuluk, sılayı rahm, karşılıklı saygı-sevgi, yardımlaşma ve
dayanışmayla huzurludur, güvendedir, güçlüdür. Yine bir toplum, yeme-içme,
gezip-tozma ve eğlence alanlarında kurt dökmeyle falan mutlu, huzurlu ve medeni
olmaz. Huzur ve mutluluk ancak insanların manevi dünyalarının imarıyla
mümkündür. İşte tüm bu manevi değerler için ramazan büyük bir fırsattır. Bunu
en güzel bir şekilde değerlendirelim.
Can
çekişen ve acil tedavi gerektiren “huzur” ve “güvenin” ambulansı, “komşuluk” ve
“sılayı rahm” dır. Huzurlu toplumunun temeli olan komşuluk ve sılayı rahmi ihya
için, komşularımız ve akrabalarımızla ilgi ve alakamızı yoğunlaştıralım.
Onlarla ziyaretleşelim. Karşılıklı iftar davetlerinde bulunalım. Davet edelim
ve davetlere icabet edelim. Onlarla selamlaşalım. Hal hatır soralım, bir
sıkıntıları olduğu zaman, imkânlarımız dâhilinde halletmeye çalışalım. Kendimiz
bizzat sorunlarını çözemesek de çözülmesinde yardımcı olmaya çalışalım. Hiçbir
şey yapamazsak, en azından teselli etmek dahi önemlidir.
Mesela
her iftar, bir veya birkaç komşumuza en az birer tabak yemek gönderelim. Onlar
da bize çam sakızı çoban armağanı bir hediye gönderdikleri zaman severek ve
teşekkür ederek kabul edelim. Evet, bugün hiç kimse bir tabak yemeğe muhtaç
değil elbette. Ama hepimiz, sevgiye, saygıya, birliğe, beraberliğe ve muhabbete
muhtacız. Hediyeleşmek, İhtiyaç için değil sevgi ve muhabbetin, paylaşmanın,
yardımlaşma ve dayanışmanın ihyası içindir.