Ramazana girerken
Gönlümün kırgın tarafını ağırlar seher vakti. Çağlayan sesi susar, kuşları dinler.
Dinlemek ne
güzel erdemdir bilir misin? İnleyen dallarına kuşlar konar kalkar.
Yorgun
nefesine soluk yüklenir. Ya hay dedikçe dertlerin ummana karışır. Giden gider,
hoş bir esinti kalır.
Gözlerin
olur kâinat sonra, kâinat ise sözlerin. Ben gözyaşını bu sebepten sevdim. Ruhun
cilasıdır o. Toz tutmuş mahzenleri temizler.
Gövdene
sal olur her parçasında, dinginliğe yol verir...
Dinlemek
iyidir seher vaktini. İyi gelir. Hele de kutlu bir gecenin seheri ise.
Ramazan’a yol veriyor ise.
Biz samimi,
ahlak, dua üzere oldukça birlik hasletini önemsedikçe ramazan bambaşka
güzelliklerle gelir. ‘’Hoş geldin Ya Şehri Ramazan’’ dersin bütün
rikkatinle…
Sahur
vaktidir ramazanın ruhuyla hemhal olmaya başlangıç. İnsana huzur katan.
Sıcaklığı,
bereketi çoğaltan.
Sahur
vaktinde zor olsa da uyanışlarımız büyük bir teslimiyetin göstergesidir. Ve
gönülce uyanmaya vesile olacak saatlerdir. Teheccüt namazı kılmak, Kur’an
okumak, ev halkının hoşnutluğu , beraberce
ibadet etme, kutlu vakitlerin sunduğu huzur.
Oruca alışmamda ki vakit dilimidir sahur,
çocukluğumda. Çay kaşığı şıkırtıları kulaklarımdadır. Uykudan feragat etmeye
vesile tek saattir o belki de.
Bazen
kokulardır nostalji… Alır götürür sizi bir yerlere… Çocukluk koklarım yine her
sahurda. Çocukluğumun geçtiği iki katlı, çokça odası olan bir evdi
babaannemlerin evi…
Sahurda evi buram buram yumurtalı ekmek kokusu sarardı. Rahmetli
dedem ve babam “yumurtalı ekmek tok tutuyor adamı” derler sık sık
yaptırırlardı.
Annemin özenle dilimlediği ekmekleri
çırpılmış yumurtaya bulayıp cızır cızır yağda bir güzel kızarttığını
izlemişimdir çocuksu meraklarla...
Ve o kocaman
evin kocaman sofasında kurulan kocaman sofra…
Amcalarım,
halalarım, dedem, babaannem, annem, babam, kardeşlerim, kuzenlerim…
O çıtır
çıtır yumurtalı ekmekle sessizliği bozan gülümsemeli sohbetleri hatırlıyorum.
Ve dedemin biz torunlarını hiç incitmeden biz ne desek “ey gardaş” deyişini...
Ve sabah
uyandığımda o sahur keyfini iliklerimde hissedişim…
Çocukluk
böyle bir şey olsa gerek, Darende’nin Kurt bağı semtinde bıraktığım o çocukluk,
rüzgâr gibi eser tüm azalarımda…
Bende özenle
dilimlerim ekmekleri. Yumurtaya bulayıp kızartırım annem ve babaannem gibi.
Aynı sahurlar gibi kokar evim…
Bekledim
yine! Dört tane tahta merdivenle mutfaktan inişini annemin. Daldı bir anda
gözlerim. Sofrayı kurmalıydım ama. Uyanın dedim çocuklarıma… Birer birer herkes
gözünü açtı. “Hadi bakalım sofra hazır, bugün size yumurtalı ekmekle beraber
çocukluğumdan bir parça sunuyorum” dedim.
An da bir
kesit ki; ramazanı size sımsıcak eyler. İçinde takva, ibadet, paylaşma, birlik,
dua, dirlik ve sevgi ile.
Ramazan
akrabalıktır. Dostluktur kardeşliktir. Paylaşmaktır fedakarlıktır. Gitmektir
varmaktır. Gülümsetmek kolaylaştırmaktır.
Anadır
babadır
Candır
canandır.
Küsken
barışmaktır
Çözmek
için konuşmaktır
Durmaktır
durulmaktır
İbadettir
zarafettir inceliktir
Sabırdır,
kabuldür teslimiyettir.
Unuttuğumuz
ne varsa bunlara eş değer hatırlamaktır
Hatırlatmaktır.
Ramazan;
gözler sevinci olmaktır
Gönülce
görmektir.
Arınmaktır
Attığın
adımlarla huzuru an be an yaşamaktır.
Mağfiret ola. Ramazan’la gönüller huzura gark ola,
hoş gelesin ramazan.
...