Ramazan tavsiyeleri
İmtihan için gönderildiğimiz malum olan şu fani hayatta, imtihanın zorlu
virajları devam ediyor. Daha birkaç yıl önce “Pandemi” diye yutturulan bir
plandemi virajını zor bela atlattık. Onun artçı sarsıntıları devam ederken, “tedarik
zinciri” kopması sonucu başlayan zam yağmurları… O devam ederken üzerine
Ukrayna savaşı baş gösterdi. Aylarca bölgedeki tahıl vb. gıda maddelerinin
çürümekten kurtarılması için mücadeleler yaşandı.
Bu yılki imtihanın en keskin virajı ise bizim ülkemizde yaşanan “asrın
felaketi” oldu. Evet, depremin fiili olarak etkilediği bölge 15 milyon nüfus
barındırıyor olsa da bu felaketin etkisi, dalga dalga tüm ülkeye yayıldı. Sonra
bölgede yaşanan küçük tufan diyebileceğimiz sel felaketi bu imtihanın zorluğuna
zorluk kattı. İşte Ramazan bereketinin hem bu imtihanların yükünü hafifletmesi,
hem de dolu dolu yaşanması için bazı tavsiyeler…
Tavsiyeler:
- Orucu tüm organlarımızla tutalım ki oruç da
bizi tutsun.
- Faydasız söz ve davranışlardan sakınalım ki
orucumuzun sevabı zail olmasın.
- Ramazan ayında namazlarımızı cemaatle ve
camide kılalım.
- Teravih, kuşluk, evvabin ve teheccüt
namazları üstünde daha dikkatli duralım. Sahura nasıl olsa kalkıyoruz
teheccüde de biraz zaman ayıralım.
- Günlük Kur'an-ı kerim okumayı ihmal
etmeyelim ve asgari iki hatim yapmaya çalışalım, bunlardan birisi de
ailece okuyacağımız meal olsun.
- Resulullah (sav) tan me’sur olan günlük dua
ve zikirlere önem verelim. Asgari 100 İstiğfar, 100 tevhid, 100 salâvat,
100 defa da “sübhanellahi ve’l-hamdulillahi ve lê ilêhe illellahu vellâhu
ekber” gibi. Tercihen sabah-akşam me’surat (Resulullah'ın (sav) tavsiye
ettiği dua ve zikirlerin derlendiği kitapçık) okuyalım.
- “Pandemi” veya “plandemi” nedeniyle
karşılıklı yapamadığımız iftar davetlerini, karşılıklı iftar yemeği
paylaşmaya çevirelim. Hiçbirimiz bir tabak yemeğe muhtaç değiliz elbette
ama her birimiz; paylaşmaya, sevgiye ve muhabbete muhtacız.
- Gücümüz oranında hayır ve hasenatta
bulunalım, bunda da akrabaya öncelik verelim.
- Davet ve tebliğe her zaman ama bu ayda daha
da önem verelim. Şeytanların zincire vurulmuş olmasından dolayı, bu ayda
yapılan davet ve tebliğin etkisi çok daha fazla olacaktır.
- Camiye giderken komşu arkadaş ve
akrabalarımızdan da birilerini davet edelim. Özellikle camide eda
edemediğimiz teravihlerimizi, evimizde ailece eda edelim. Unutmayalım ki,
Resulullah (sav) da teravihlerinin çoğunluğunu evinde kılmıştır.
- “Ramazan ve Şevval hilali” ve özellikle
“teravih var mı yok mu?” tartışmalarına asla girmeyelim. Elbette takva olan
hilalle amel etmektir. Ancak bu konuda birden fazla görüşün varlığını ve
takvim hesabıyla amel etmenin de caiz olduğunu bilerek geniş davranmalı ve
tartışmaya girmemeliyiz. Aksi halde bizi birbirimizle didiştirip
uğraştırmak isteyenlerin dolmuşuna binmiş oluruz.
- Teravihin rekât sayısı ve camide cemaatle
kılınması, toplu halde Kur'an okuma bid’at mıdır değil midir vb. boş
tartışmalara girmeyelim. Her dakikası altından değerli zamanımızı bu boş
tartışmalar yerine taat ibadetle, Kur’an’la, davet ve tebliğle
değerlendirelim.
- Medyanın
malaya’nilerine, belediyeler vb. kuruluşların, “ramazan eğlencesi” adı
altında sergiledikleri müptezelliklere kanmayalım. Böyle yapan
belediyeleri de uygun şekilde uyaralım.
- İslam düşmanı medyanın promosyonlarına
karşı ise uyanık olalım. 11 ay boyunca İslam’a, Müslüman’a ve her tür
manevi değere saldırıyı görev bilen medya, ramazan ayında niçin İslam
hizmetkârı! Oluveriyor. Esasen İslam
düşmanı olan medyanın, İslami eser diye verdiği her şeye ihtiyatla
yaklaşmalıyız. Hele Kur'an mealiyse daha da dikkatli davranmalıyız. Zira
nice çağdaş belamların da meal yazdıkları bilinmektedir.
- İtikâf sünnetini ihmal etmeyelim. Mümkünse
son 10 gün, değilse 3 gün değilse en azından kadir gecesini itikâfta
geçirmeye çalışalım. Unutulmaya başlayan en önemli sünnetlerden biri de
itikâf sünnetidir.
- Sair zamanlar da her camiye girişimizde
itikâfa niyet edelim. Nafile itikâfın zaman sınırı yok. Camiye her
girişimizde itikâfa niyet edersek, camide geçirdiğimiz zaman yaptığımız
ibadete ek ayrıca sevap olarak yazılır.
- Tüm bunlardan aile efradınızla beraber
yapabildiklerimizi beraber yapalım. Esasen bu güzelliklerin hepsini sadece
ramazanda da değil, mümkün mertebe ve her zaman aile efradınızla
paylaşmalıyız. Ta ki çocuklarımız daha küçük yaşta Kur'an, namaz, cami,
ders, sohbet vb. ibadetlere aşina olsunlar.
Yani oruç fiziki olarak bozulduğu gibi, metafizik / manevi olarak da
bozulabilir. Kendi irademizle bilerek haram bakmak, haramı konuşmak veya
dinlemek fiziken orucu bozmasa da manen bozar. Başka bir tabirle böyle bir
durumda kişiden oruç borcu düşse de, oruçtan alacağı artı sevabı kaçırabilir ki
bu, büyük bir kayıptır. Nitekim bazı hadislerde mealen: “Nice namaz kılanlara yorgunluk, oruç tutanlara açlık, gece namazına
kalkanlara uykusuzluk, zekât ve infakta bulunanlara fakirlikten başka bir şeyin
kalmayacağı” ifade edilir. Bir rivayette de nice amellerin, eski paçavra
gibi sahibinin suratına fırlatılacağına dair uyarı yapılır.
Şu halde nice emeklerle işlediğimiz amellerimizin özellikle oruç gibi
zahmetli bir ibadetin berhava olmamasına dikkat edelim. Orucumuzu tüm
hücrelerimizle olmasa da bari tüm organlarımızla tutalım.