Ramazan Medeniyeti
Ramazan ile ruhumuzun beklediği
ziyafet başlamış oldu. Yorulan bedenimizi dinlenmeye aldık. Birçok konuda
sakinleştik, içimize döndük. Yeme içme gibi ihtiyaçların da olmaması bize ayrı
bir zaman verdi.
Korona ile evimize çekilmiştik.
Kendimize döndük. Yavaşladık, sakinleştik, düşündük. Dünyaya geliş nedenimiz ve
serüvenimiz içindeki hâlimizi tahlil ettik. Bu hâli yorumlama ve buradan
dünyaya dair beklentilerimizi revize etme gibi bir yola girenlerimiz de oldu.
Evet, zaman çabuk geçmekle birlikte birçok şey eriyor, kıymetler azalıyor,
vefadan uzaklaşılıyor, yalnızlaşıyoruz.
Salgının öğrettikleri oldu
hepimize. Salgınla yatmak kalkmak bezdirici ve tedirgin edici psikolojik bir
hâle soktu toplumu. Hepimiz bu durumdan etkileniyoruz. Salgınla geçirdiğimiz
ikinci Ramazan. Camilerden uzağız, toplu iftarlar yok. Misafirlik yok. İftarı
sadece kendimiz bekliyoruz. İftarı beklemek bir sevinç hâlidir. Şimdi bu hâlden
uzağız. Çoluk çocuk kalabalık iftar sofraları yok. Ramazan topunu bekleyen
mahalle çocukları şimdi pencere önlerinde bekliyor. Oysa eski zamanlar diye
andığımız dönemlerde çoluk çocuk mahallede iftarı beklerdi. Ezan ile birlikte
evlere koşardı çocuklar. Şimdi bu heyecan yok.
Ramazan uhrevî kapıların açıldığı
ay. Gökten iyilik yağıyor. Duaların kabulü ve içimizin ferahlığı için
ellerimizi açıyoruz. Diğerini anlamak için fırsat var. Zayıfı hatırlamak,
onunla paylaşmak, onun derdini hissetmek için fırsat. İçimizde biriken
ağırlıktan kurtulmak ve hafiflemek için bir fırsat. Yalan dünyadan gerçek
dünyaya göçenleri anmak ve onlara Fatihalar göndermek için fırsat. Fakiri
hatırlamak demiyorum, gerçek fakirin kim olduğunu bilmek zor. Maddî imkânlara
aldanmamak lazım. Muhakkak ki alım gücü zayıf insanlarımız var. İşi olmayan,
evi olmayan, iaşesini teminde zorluk çeken insanlarımızı sadece bu ayda değil
her zaman hatırlamak gerektiğini de söylemiş olalım. Gönlü ve kendisi güzel
insanlarımızın başlattığı iyilik hareketleri var. Bu hareketler aracılığı ile
yardım seferberliği içinde olmak kadar güzel bir duygu yoktur sanırım.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de
salgınla mücadele büyük bir özveri ile devam ediyor. Gerçekten zor zamanlardan
geçiyoruz. Yoruluyoruz. Mesai alışkanlıklarımız değişti. Birbirimizi daha çok
anlayamaya ihtiyacımız var. Az konuşup
çok dinlemek lazım. Birbirimiz için dua etmek en güzelidir. Her vakit elimizi
açtığımızda sadece kendimiz için değil sevdiklerimiz için de dua etme vaktidir
bu güzel ay. Gelin, dualarımız ortak olsun. Sevdiklerimize ismiyle dua edelim,
onların gıyabında Yüce Yaradan’a elimizi açalım. Biz böyle yaparsak bizim için
de sevdiklerimiz elini açacaktır. Samimiyetle açılan eller geri
çevrilmeyecektir. Bireyselleştik.
Ramazan bu bireyselliği ortadan kaldırmak için gelmiştir, kıymetini bilelim.
Bir vakit değil her vakit anmak.
Ramazan ile zamanın arttığını bilmek gerek. İsyana değil teslimiyete
ihtiyacımız olduğunu bilmek. Bu ayda yakınlaşalım. Peki, neye yakınlaşmak?
Ölüme desem hemen ürpeririz. Ancak hakikat budur! Açlık ile imtihan da
oluyoruz. Yokluğu hissetmek bakımından önemlidir. Ölümü anmak dünyalık yükümüzü
azaltacak ve bizi kirimizden arındıracaktır. Veda edemeden bu dünyadan
ayrılanlar oluyor. Ölüm anlık bir olay. Birden gelebiliyor. Ölüm gelmeden ona
hazırlık yapmak, şimdi bayramı bekliyoruz ya, ölümü de öyle bekleyenimiz var
mıdır? Bayramı bekler gibi beklemek…
Aziz milletimiz, bu güzel ayı
öyle güzel ve inceliklerle karşılamış ve değerlendirmiştir ki Süheyl Ünver’in
sözü ile bir “Ramazan Medeniyeti” var
etmişiz. Süheyl Ünver, “Ramazan ayında
mahya, temizlik, ahlak tasfiyesi, günah ve zararlı şeylerden çekinme, yerinde
eğlenebilme, dinlenebilme, cömertlik ve herkesi düşünmek terbiyesini bir araya
getirerek bir ‘Ramazan Medeniyeti’ meydana getirmiş.” diyor milletimiz için.
Şimdi bu medeniyeti devam ettirme vazifesi bizde. Ramazan sadece oruç tutmak,
aç kalmak değil. Bunu biliyoruz. Ramazan bir medeniyettir. Edebiyatımızda,
şiirimizde, manilerimizde, geleneksel tiyatromuzda, kültürümüzün her alanında,
sokaklarımızda, mahallemizde, evimizde bu ruhu hissetmeye, diri tutmaya
mecburuz. Çünkü bizi var eden medeniyetimizdir. Ramazan ayı ise bu medeniyetin
parlayan yıldızıdır. Zira Kur’an-ı Kerim
bu ayda indi. Mübarek olsun!