Ramazan gelir ey yolcu
Ey yolcu, dur ve bak, zaman akar, yeryüzü sarsılır dualarla. Yeniden diriliş için oruç yürür hayat damarlarına ve mübarek ay gelir Ramazan gelir…
Ümmetin yaralanmış zamanlarına akan oruçtur. Ayrı düşmüş, dertlenmiş kalpleri secdelerde cem eyleyen, teravilerde, sahurlarda ve dahi iftar sofralarının bereketinde buluşturan Ramazan’dır.
Ruhlar bir şölene hazırlanır gibi gecenin karanlığında bir bir yanan evlerin kandillerileriyle akarlar sahur sofralarına. Gecenin en karanlığındasındır bilirsin ama ruhun en aydınlık zamanların şuur duraklarında medeniyetin dirilten soluğu ile bitimsiz sevinçlerin durağına taşınır.
Ramazan gelir, zaman bereketlenir, sabah, kuşluk, öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitleri mübarek arıtan vakitler olarak seni abı hayat suyuyla arındırıp, eğiterek kâmil duraklara taşır.
Vaktini şaşırmaz oruç, insanlığın tükenmiş zamanlarına akmak, inanmışların ruhuna şifa için, salah için, bereket soluğunu durmaksızın akıtır.
Ölümsüzlükten bir cüz gibi, arıtan ruhu yüceleştiren, maddiyatın, nefsani arzuların, maişetin sarsan arzulu zamanlarında ruhsal yüceliğe, salt insan olmanın erdemli ve soylu zamanlarına taşır inanmışları.
Aydınlık, duru vakitleri yüklenerek gelmiş olan Ramazan adeta insanlığa sunulmuş bir ruh şöleni gibi kuşatır, sarar, onarır, eğitir durmaksızın. Akan kana, dinmeyen sancılara, bölünmüş ümmete, pare pare olmuş vatanlara iner Ramazan. Biliriz ki ümmet yaralı zamanlarını sarmak için bekler Ramazan’ı. Kutlu ayın şahitliği vardır sonra. Daha dün birkaç yıl önce Rabia meydanında şehadetle açılan oruçlar vardır. Mısır’ın sokaklarını, caddelerini, her bir köşesini kuşatmış müstekbirlerin zamane Firavunları vardır. Ve yine şimdi nefes aldığımız zamanlarda Mısır zindanlarında Yusuf Peygamber gibi inanmışlar ordusu vardır, an an cennete doğru akan…
Yüz yıl öncesinden haykırır büyük şair sanki bu günlerin ayrılıklarını, bozgun hallerini hissetmiş gibi:
“Ya Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevin
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yid insin.” (M. Akif Ersoy)
Zor zamanlar her daim kuşatır ümmet coğrafyasını. Coğrafya kader midir, keder midir bilinmez ama zor zamanlarda vahdet gerekir, zor zamanlarda dua gerekir, zor zamanlarda inşirah gerekir ey yolcu.
İşte merhamet sahibi yüce Rabbim gönderir bereketli onaran diriliş zamanlarını. Ramazan topyekûn birikmiş acılarımızın üzerine doğru akan bir şefkat ırmağı gibi derman olup akar durmaksızın.
Kudüs’ün Miraç zamanlarına inen Ramazan vakitleri kutlu beldeyi bayram sevincine taşır, dirilişin her dem coşkulu, ilham veren, aydınlık eyleyen zamanlarına taşır.
21. Yüzyılın insanlığının kavrulmuş, susuz kalmış, çatlamış bereketsiz topraklar gibi susuzluktan yorulmuş ruh iklimine akan durmaksızın akan, arıtan nehirler gibi ve birden boşanan diriliş yağmurları gibidir Ramazan. Hızır soluğu değmiş yağmurların ıslattığı müminler camilerde cem olurlar. Akşam inince, minarelerden ezanlar şehirlerin üzerine akınca cennet yankısında, yemeden içmeden kesilmiş ruhunu inşa eden meleklerin hasletlerine özenen insanın ruhuna doğru akar Ramazan vakitleri.
Oruç diriltir sonra, çökmüş medeniyetleri diriltir. Tıpkı ateşler içinde kalmış Şam, Bağdat, Kudüs, Gazze’yi dirilttiği gibi İstanbul’u diriltir, Gaziantep’i, Diyarbakır’ı ve dâhi Edirne’yi diriltir...
Kuran yolculuğu başlar o vakit ki; yolculukların en hayırlısıdır. Gecelerin içinde saklı bir gece vardır bin yıldan daha hayırlı eşsiz bir gece. O geceyi aramayı unutma ey yolcu. Olur ki rastlarsın, olur ki bir anın değer o gecenin tılsımlı kanatlarına. Ve an gelir ırmak olup akmış gözyaşın gecenin mübarek zamanlarına akar da dualarına şifatap zamanlar değer.
Kur’an okursun ey yolcu… Mübarek zamanların bir hediyesi gibi Efendimizin yüreğine dökülen ayetlere tutunarak okursun tek tek, yanarsın, akarsın durmaksızın gecelerin, seherlerin arındıran zamanlarına.