Ramazan, ahlak ve kişilik
İslam, bireyin ahlaki açıdan kendisini oluşturmasını istemektedir. Bütün ibadetler, insanın ahlaklı bir kişi haline gelmesini sağlamak içindir. Oruç, zekat, namaz ve hac başta olmak üzere bütün ibadetlerin amacı ahlakın gerçekleşmesidir. Allah, orucun farz edilme nedenini takva üzere bir hayat sürmek için olduğunu ifade etmektedir: “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı”. (Bakara Suresi 183) Kötülüklerden sakınmak ve iyiliklere yönelmek, ancak ahlak ile mümkündür. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı, ahlaklı insanlar olarak nasıl yaşayacağımız üzerinde düşünmek için büyük bir fırsattır. Oruç, bedenen, ruhen ve sosyal açılardan ahlakı içselleştirmemiz için tutmamız gereken bir ibadettir. Orucun insanı tutmasının anlamı, orucun kişiyi ahlaklı kılması demektir.
Ahlak, statik bir şey değildir. Ahlak, insan hayatı boyunca gerçekleştirilmesi gereken dinamik bir tecrübedir. Ramazan ayında her türlü gereksiz hurafe ve teferruat gündeme getirilmesine ve tartışılmasına rağmen, sahici bir şekilde gündeme gelmeyen ana konu, kişilik ve ahlak arasındaki ilişkinin kurulmasında orucun işlevidir. Ramazan ayında üzerinde durulması gereken en önemli konu, ahlaktır.
Yeme, içme ve cinsel tatmin, insanın temel biyolojik ihtiyaçlarını oluşturmaktadır. İnsanın hayatta kalmak için fizyolojik ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. “Kişi, midesi kadar boş bir kap doldurmamıştır” şeklindeki ifade, fizyolojik ihtiyaçların önemini ifade etmektedir. Fizyolojik ihtiyaçların tatmini, insanın hayattaki tek amacının mideyi doldurmak olduğu anlamına gelmemektedir. İnsanın midesini sağlıklı yiyeceklerle ve içeceklerle doyurması kadar, fıtratını güzel ahlakla doyurması ve doldurması gerekmektedir. Ahlak ve beslenme, varlığımızı fizyolojik ve fıtrat açısından devam ettiren iki temel amaçtır.
Ahlak, bir alışkanlıklar ve şartlanmışlıklar koleksiyonu değildir. Alışkanlıklarımızın zaten ahlaki olduğunu düşünmek en büyük yanılgıdır. Dindar olmak, ahlaklı olmak anlamına gelmemektedir. Kendimizi peşinen ahlaklı sayıp, her şeyi işimize geldiği şekilde yorumlamak ve yaşamak, aslında ahlakı ve maneviyatı birlikte ortadan kaldırmaktadır. Ahlak ve maneviyat, kişinin kendi heva ve hevesine, çıkarlarına ve eğilimlerine göre eğip bükeceği konular değildirler. Ahlak ve maneviyatı eğip bükmek, aslında insanlığımızı ve kişiliğimizi eğip bükmek demektir. Oruç ibadeti, aslında ahlak ve maneviyatı eğip bükmeden ilkeli ve incelikli bir şekilde kişiliğimizi oluşturmamız gerektiğinin tecrübesini bize yaşatmaktadır.
İslam, ibadetler ve ritüeller dini değildir. İslam hakkındaki en büyük yanılgı, İslam’ı salt kuru ibadetler dini olarak algılamaktan kaynaklanmaktadır. İslam, ahlak dinidir. İslam’ın ahlak dini olduğu gerçeği, sahici olarak anlaşılmamış ve içselleştirilmemiştir. Bugün uygulanan ritüellerin sonucunda ahlakın sosyal hayatımızda meyve olarak çıkmaması, ahlakın dindarlık ve maneviyat olarak yaşanmadığını göstermektedir. İnsan için en büyük meydan okuma, ahlaklı olmaktır. İnsanın en büyük görevi ahlaklı olmak olduğu için, Rahmet Peygamberi, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir.
İnsanlığımız, ahlakımız kadardır. Ahlak, insanlığımızın değerlendirilmesinde en önemli ölçüdür. Başkalarına zarar ve rahatsızlık veren davranışlarımız söz konusu olması halinde, ahlaki açıdan insanlığımızı sorgulamamız gerekmektedir. İnsanın kendisiyle hesaplaşması, aslında ahlakını sorgulaması demektir. Ahlakı yitirmek, insanlığımızı yitirmektir. Gündemde tutmamız asli gündem ahlaktır.
Ahlak, Allah’ın insanı görmek istediği şekilde insanın yaşamasıdır. Allah’ın rızası, ahlakın olduğu yerdedir. Rahmet Peygamberi, yalan söyleyen ve yalanla yaşayan birisinin yemeden ve içmeden kesilmesine Allah’ın hiç değer vermediğini ifade etmektedir. Allah’ın rızasını kazanmanın yolu, ahlaklı yaşamaktan geçmektedir. İbadetin dünyevi çıkarlara alet edilmesi, Allah’ın rızasını kazanmaya engel olduğu gibi, böyle bir tutum, insanı Allah’a gerçek kul haline de getirmemektedir. Allah’a kulluk etmek üzerine yaratılan insan, ahlaklı bir hayat yaşayarak varoluş amacını gerçekleştirebilir.
Ramazan ayı, ahlak ayıdır. Bu ayda kendimize, topluma ve çevreye karşı olan ahlaki sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimiz konusunda kendimizi çok nitelikli ve derinlikli bir şekilde hesaba çekmeli ve yenilemeliyiz. Ramazan ayını kuru ritüeller ayı olarak yaşamak, aslında Ramazan’ın ve orucun varoluş amacına aykırıdır. Ramazan ve oruç, ahlakla birlikte tecrübe edilmesi gereken olgulardır.