Rahmetti diğer adı
Hz. İbrahim’in son duasıydı “Ey Rabbimiz! Onlara içlerinden
öyle bir peygamber gönder ki, üzerlerine ayetlerini okusun, kendilerine Kitab'ı
ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapsın!” dileği.
Hz. Îsâ’nın İsrâiloğullarına hitaben müjdesiydi “Ey
İsrâiloğulları! Bilin ki benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek
üzere size Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim” sözü.
Dünya, büyük dedesi İsmail gibi yüz deve karşılığı kurban olmaktan
kurtulmuş ve ahlaki değerleri hayatına adapte etmiş olan Abdullah ile onun
taht-ı nikahına aldığı, tertemiz bir sulbden, ahlaki meziyetlerle dolu bir
soydan gelen, asalet ve faziletlerle süslü, haya ve edep dolu bir hanım olan
Hz. Amine’nin evladı olarak MS 571’de, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan)
Pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke'de dünyaya gelen Muhammed’in nuruyla
aydınlandı.
Hz. İbrahim’in duası kabul edilmiş, Hz. Îsâ’nın müjdesi
gerçekleşmiş ve beklenen son peygamber Hz. Muhammed dünyayı teşrif etmişti. Bu
gerçeği Hz. Muhammed “Ben atam İbrahim’in duası, Îsâ’nın müjdesiyim”
diyerek teyit edecekti. “O seni yetim bulup barındırmadı mı?” ilahi fermanıyla
yetişen Resul, babası Abdullah’ın ve büyük atası Hz. İbrahim (as)’in oğlu Hz.
İsmail’in (as) kurban edilmekten kurtulmuş olduğunu kastederek “Ben, iki
kurbanlığın oğluyum” demiş ve onların izinde olduğunu dile getirmişti.
Dünya özlemişti kardeşliği. Merhamete hasretti dünya. Çölleşen
vicdanlar bir damla sevgiye susamıştı. Beklenen gelmişti. Yeniden doğuyordu
insanlık. Yeniden diriliyordu her şey. Bir değişim yaşıyordu dünya. Bir değişim
yaşıyordu âlem. Bir değişim başlamıştı evrende. Nuru kaplamıştı karanlık
ufukları.
Putperestlerin sarayları yerle bir olurken, kardeşlik binaları
yükseliyordu. Putlar yüzüstü yıkılırken, tevhit inancı ayağa kalkıyordu. Save
Gölü kururken, asırlardan beri kurumuş olan Semave vadisi ile kuruyan hayatlara
su doluyordu. Kisra'nın sarayı zelzele geçirirken, yıkılan yuvalar yeniden inşa
ediliyordu. Bin yıldan beri hiç sönmeden yanmakta olan ateşperestlerin ateşleri
sönerken, geceler nurla aydınlanıyordu. Herkes o gecede ne olup bittiğinin
şaşkınlığı içerisinde ürperip titremeye başlarken, her taraf gündüz gibi
aydınlanıyor, yıldızlar yeryüzüne salkım salkım iniyordu. Zalimleri korku
bürürken, zulmün ve zulmetin getirdiği bütün korku ve dehşet ortadan
kalkıyordu. Kâbe-i Muazzama da o gece Makam-ı İbrahim tarafına secde ediyor,
etrafa “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diye tekbir sesleri ile “Beni
müşriklerden ve cahiliye zamanının kötülüklerinden temizlediler.” diye
bir ses yükseliyordu. Sokaklarda “Ahmed’in yıldızı doğdu! Ahmed’in
yıldızı doğdu!” sesleri yankılanıyordu.
Doğum sancısı çekmeyen Hz. Amine’in evladı melekler tarafından
yıkanmış ve sırtına peygamberlik mührü vurulmuştu. Dede Abdülmuttalip torununun
dünyaya geldiği müjdesini alınca onun şerefine bir ziyafet vermiş, ona “Gökte
Hakk, yeryüzünde halk, onu hayırla ansınlar” diye Muhammed, annesi de “Cenab-ı
Hakk'ı yüce sıfatları ile öven, hamt eden kimse olsun” diye Ahmed adını
vermişti.
O, sevecen, hassas, adil, merhametli, ilgili, düşünceli, şefkatli,
sabırlı, anlayışlı, nazik, duyarlı, saygılı, sorumluluk sahibi, vefakâr ve
güler yüzlü bir eş; fedakâr, çocuklarıyla çocuklaşabilen ve biri
hariç bütün evlatlarının acısını görmüş yüreği yanık bir baba;
şakacı, ağzı dualı, öpüp koklayan, candan ve sımsıcak bir dede;
iyiliksever, nazik, hatır gözeten, diğergâm, her zaman paylaşmaya hazır, iyi ve
kötü günlerde yalnız bırakmayan ve kapısı daima açık bir komşu;
güleç, sılayırahime özen gösteren, ilgili, nezih, iyi huylu, sevilen ve sayılan
bir akraba; konuşkan, paylaşımcı, cömert, yoldaş, derttaş,
gönüldaş, sıcakkanlı, seven ve sevilen bir dost; zorlaştırmayıp
kolaylaştıran, zeki, sabırlı, sakin, anlatımı açık, anlayışı derin, anlaması
seri, öğrettiklerini bilen, bildiklerini yaşayan, güler yüzlü, sözü özlü,
uyarıcı, müjdeleyici, örnek olan ve vahyi tebliğ eden bir eğitimciydi.
O, âlemlere gönderilen rahmet elçisiydi.
İnsanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet
olan rahmet elçisi Hz. Peygamber’in doğumudur mevlid…
Onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve
merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini,
kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla
güzelleştirmektir emelimiz.
Ona ümmet, şefaatine nail olmak ümidiyle…