Rahmetli Erbakan Hoca , CHP ve HDP
Kaderde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Rahmetli Necmettin Erbakan’ı, kendileri için “yol gösterici”, yani “mürşid” olarak nitelendirdiğini görmek de varmış.
Rahmetli
Erbakan Hocamız, “Atatürk yaşasaydı
çoktan Refah Partili olurdu!” demişti.
Hadi
bakalım, hayırlısı.
*
Rahmetli
Hocamızın “Milli Görüş” adlı siyasi hareketini de öve öve bitiremedi
Kılıçdaroğlu. Kendisinin başında bulunduğu partinin “ontolojisi”ni göz önünde bulundurduğunuzda, yapılanların gerçekten
de “cesaret işi” olduğunu
söyleyebilirsiniz.
Aslında
aynı cesareti, hatta çok daha büyük bir cesareti sergileyen başka Genel
Başkan’ı da vardı CHP’nin.
Hatırlarsınız,
hem de “şartların bu kadar olgunlaşmadığı”
bir dönemde “çarşaflılara CHP rozeti
takmak” gibi bir büyük hamlesi
olmuştu Deniz Baykal’ın.
Çarşaflı
gördüğünde çıldıran, hepsini topluca
İran’a göndermeyi teklif eden CHP’lilerin başındaki ismin, çarşaflılara
parti rozetini takması az iş miydi?
Buradan
bakarsanız, büyük işti ama Deniz Baykal’ın bunu “bir seçim öncesi” yaptığını göz önünde bulundurursanız, bu hamle
sıradanlaşır.
CHP’nin
“dindar” kitlelerin de oyuna
ihtiyacı vardı.
Demokrasilerde
“amaca” ulaşmak için her yol meşrudur!
“Oyundan maksat ütmek, çobanlıktan
maksat gütmek” derler ya, seçimi kazanmak istiyorsan,
senin gibi düşünmeyen kesimlerin, dahası “ölesiye
gıcık olduğun” kesimlerin de oyunu alman gerekir.
*
Ah,
gönül ister ki böyle olmasın.
Gönül
ister ki, CHP, Matbuat Müdürü’nün ifade
ettiği “Biz her ne şekil ve sûretli
olursa olsun memleket dahilinde dini neşriyât yapılarak dinî bir atmosfer
yaratılmasına ve gençlik için dinî bir zihniyet fideliği meydana getirilmesine
taraftar değiliz!” cümlesindeki
parti olmaktan vazgeçsin.
*
CHP
tarihini epeyce çalışmış ve bu yapının günümüzdeki gerçeklerini de iyi bilen
bir vatan evlâdı olarak, bunun pek de mümkün olmadığını üzülerek ifade etmek
durumundayım.
Bunlar
seçimlik işler, mesele sonrasını kestirebilmekte.
Sayın
Genel Başkan, Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde amacına ulaşabilmek için hem Saadet
Partisi’nin hem de HDP’nin desteğini almak mecburiyetinde.
HDP’nin
yüzde 10’u çok aşan oyu var, bunu almayınca zaten iş bitiyor.
Saadet
Partisi’nin oy oranı, Halk TV yayınında yüzde 1’in epeyce altında gösterildi.
Bu
partinin desteği, oy çokluğundan ziyade “kıvamı
yumuşatmak” için mühim.
CHP
Genel Başkanı, iktidara geldikleri takdirde mukaddesat karşıtlığı
yapılmayacağını söyledikten sonra…
Teminat
olarak, üç kişiyi göstermişti:
“Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu ve
Sayın Karamollaoğlu.”
“Eğer böyle bir niyetimiz olsaydı, bu
üç genel başkan bizimle birlikte hareket eder miydi?”
yollu bir konuşma.
Biri,
Madımak Yangını’nın meydan geldiği Sivas’ın, “Aydınların yakılmasını teşvik etti!” iftiralarına maruz kalan o
dönemki Belediye Başkanı,
Rahmetli
Erbakan Hoca’nın Partisi’nin hâli hazırdaki
lideri.
Diğer
ikisi de, Sayın Cumhurbaşkanı’nın eski dâvâ arkadaşları.
*
Sayın
Kılıçdaroğlu, sırtını terör örgütüne dayadığını haykıran HDP ile,
Milli
Görüş Lideri Rahmetli Erbakan Hoca’nın kurduğu Saadet Partisi’nin desteklerini
aynı seçimde alabilmek gibi çok zorlu bir işte hayli mesafe almışa benzer.
Buna,
bir de MHP’den kopanların kurduğu İyi Parti desteğini eklerseniz, gerçekten
büyük iş.
Peki
bu büyük iş, seçimde işe yarar mı?
Yani,
oraya kadar taşınabilir mi?
Taşınabilse
bile “seçim zaferi”ni getirebilir
mi?
Ben,
bazıları gibi “Hayır, mümkün değil!”
demem.
Gezi
Sahnesi’ndeki renkleri, bir araya getirerek “İstanbul ve Ankara” başta olmak
üzere birçok yerde mahalli seçimi kazanmayı başaran Kemal Kılıçdaroğlu’nun
şansı çok yüksek değildir ama sıfır da değildir.
Ak
Parti’nin büyük bir dağınıklık ve heyecansızlık içinde olduğu bir süreçte, bu
olabilir.
Hadi,
bir “peki” daha atalım.
“Peki”
bu olursa…
Yani, Kemal Kılıçdaroğlu’nun benzemezleri
bir araya getirip sürdürmeyi başardığı oyun sonuca ulaşırsa…
Memlekette
neler yaşanır?
*
Bir
an için Kılıçdaroğlu’nun her söylediğine inandığını, iktidara geldiği takdirde
Türkiye’nin gerçekten de “barış ve huzur” ülkesi olacağını gerçekten de
düşündüğünü farz edelim.
Hadi
öyle diyelim.
Bundan
ne çıkar?
Dünya
yanıyor, gerilimler artıyor, Rusya’nın Ukrayna’ya çökme girişiminin tedirginlikleri
iyice tırmandırdığı ortamda, birçok ülke “savunma” harcamalarını iyice
yükseltmenin hesaplarını yapıyor.
Avrupa’nın
en büyük markası Almanya, var ile yok arasındaki ordusunu fena halde güçlendirmek
için harekete geçmiş durumda.
Güneydoğu
sınırlarımızın az ötesindeki yangın devam ediyor ve önümüzdeki süreçte, o
bölgede “Siyonistan”ın kurulması
için çok daha “keskin” hamlelerin
gündeme geleceğini görüyoruz.
Böyle
bir ortamda…
“HDP’li koalisyon”
(Kimse bu işte HDP yok filan demesin, matematik gereği olmak mecburiyetinde!),
böyle bir ortamda iş başında olursa…
Neler
yaşanır?
Memleketin
başına neler gelir?
*
Mesele,
“başörtüsü” meselesi değil yani
dostlar.
Olsaydı…
CHP
Genel Başkanı’nın “Bana inanmıyorsanız,
Sayın Babacan’a, Sayın Davutoğlu’na, Sayın Karamollaoğlu’na inanın” yollu
sözlerine belki inanabilirdik!..