Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Nisan 2022

Rahmet insanı olmak

Bir gün Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken huzuruna üç genç girer. Gençlerden ikisi derler ki; “Ey Halife-i Mü’minin, bu gördüğün kişi bizim babamızı öldürdü. Allah için ne gerekiyorsa yerine getirin!”

Hz. Ömer ayağa kalkar ve suçlanan gence yaklaşıp sorar : “Söyledikleri doğru mu?”

Suçlanan genç başıyla onaylar; “Evet doğru” der.

Hz. Ömer merakla yeniden sorar; “Anlat bakalım nasıl oldu olay?”

Genç adam başlar anlatmaya;

“Ben yaşadığı kasabada hali vakti yerinde olan biriyim. Ailemle gezmeye çıktık. Yol bizi buralara kadar getirdi. Atım bu kişilerin bahçesinden meyve ağaçlarına yaklaştı. Ben ne kadar çabaladıysam da atımın meyveleri yemesine engel olamadım. Bu kişilerin babası içerden sinirli bir şekilde çıktı. Atıma büyükçe bir taş attı. Atım oracıkta öldü. Ben de yerden aynı taşı alıp ona attım. Bu kez de babaları öldü. Kaçmak istedim fakat bu kişiler beni yakaladı. Durum bundan ibarettir.”

Hz. Ömer, “Söyleyecek bir şey yok” der ve ekler “Madem suçunu kabul ettin o halde duruşma bitmiştir. Bu suçun cezası idamdır!”

İdam cezasına çarptırılan delikanlı tekrar söz ister; “Efendim, son bir isteğim var. Ben memleketinde zengin bir insanım. Babam ölmeden önce bana çokça altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah (cc) huzurunda sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin veriniz. Ben emaneti kardeşime teslim eder, gelirim.”

Hz. Ömer, “Geri geleceğinden emin olabilmemiz için yerine rehin bırakabileceğin kimsen yok.” Bu sözün üzerine genç adam etrafına bir göz atar ve birini işaret eder. “Bu zat benim yerime kalır” der. Gencin işaret ettiği zat Peygamber (SAV) en iyi arkadaşlarından ve daha yaşarken cennetle müjdelediği Amr İbni As’dır.

Hz. Ömer, Amr’a dönerek; “Ey Amr, delikanlıyı duydun. Ne diyorsun?” diye sorar.

Amr İbni As hiç tereddüt etmeden cevap verir; “Evet, ben kefilim.”

Genç adam atına binip dörtnala uzaklaşır.

Vakit dolmaktadır ve gençten haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’in huzuruna çıkarak gencin gelmeyeceği, Amr İbni As’a verilecek idam yerine öldürülen kişinin diyetini vermeyi teklif ederler fakat oğulları:

“Hayır, babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz” derler. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Kefil babam da olsa fark etmez, cezayı infaz ederim!”

Hz. Amr tam bir teslimiyet içerisinde, “Ey Halife sözümüzün arkasındayız. Ölmeye hazırız!” der.

İdam hazırlıklar tam başlayacakken, adam atını dörtnala koşturarak çıkıp gelir ve Hz. Ömer’in huzuruna çıkar. Gururlu ve onurlu bir ifadeyle; “İşte geldim ey Müminlerin Emiri”

Hz. Ömer gence sorar; “Ey evladım, geldiğinde öldürüleceğini bildiğin, yerine de tanımadığın birini bıraktığın halde neden geldin?”

Genç başını kaldırır ve şöyle cevap verir: “Ahde vefasızlık etti dedirtmemek için geldim.”

Adalet timsali Hz. Ömer başını bu defa Amr İbni As’a çevirir ve der ki;

“Ey Amr! Sen bu genç adamı tanımıyorsun, nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?”

Amr İbni As kendinden emin bir şekilde, “Genç adam bu kadar insanın içerisinden beni seçti. İnsanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim!” cevabını verir.

Bu esnada babaları öldürülen gençler gözyaşları içinde “biz bu davadan vazgeçiyoruz” derler. Bu sözün üzerine Hz. Ömer sorar; “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz, ne oldu da vazgeçtiniz?”

Gençler şu cevabı verir; “Şu dünyada merhametli insan kalmadı dedirtmemek için…”

Merhamet rahmet demektir. İyi insanın özelliğidir. Merhamet ve affetmek hem affedeni hem de affedileni rahatlatır. Konfüçyüs’e atfedilen bir söz var, “İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen kimsedir.” Cevat Özkaya, Şemseddin Özdemir, Abdullah Yıldız ve İdris Turan İlter bu özellikte ve bende emeği olan vefalı şahsiyetler. Yazının konusu itibariyle anmak istedim.

Ankara Vali Yardımcısı Abdullah Dölek beyi Türkiye Dil Edebiyat Derneğini ziyaretlerinden tanırım. Bir arkadaşımız da Valimiz için, ‘böyle insanlar da kaldı mı’ dedirten vefasından bahsetti.

Şöyle bitirelim, “vefa maddi değil, manevi borçtur.”