Rahmân'ın has kulları- 3
Geçenki iki yazımızda; Furkan sure-i celilesinin son kısmında yer alan “Rahmân’ın has kulları”nın sekiz sıfatından ilk iki tanesini yani “vakar” ve “gece ibadetini” incelemiştik. Bu hafta da konumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz inşaallah:
3- “Şöyle
niyâz ederler: Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu onun azabı
bitip tükenmez, pek korkunç ve tahammülü zor bir azaptır. Gerçekten cehennem
ne kötü bir karargâh ve ne fenâ bir ikâmet yeridir!” (Furkan 65-66)
Cehennem, Allah’a inanmayan ve
O’nun emirlerine uyup yasaklarından kaçınmayanların âhirette azap görecekleri
yerdir. -Allah korusun- kâfir olarak ölenler, burada ebediyyen kalırlar. İçine
giren günahkâr müminler ise, cazalarını çektikten sonra çıkarlar.
Onlar, yapıkları ibadetleri
esnasında ellerini açarak niyaz eder ve Cehennem azabından uzak olmayı
isterler. Yani “Rahmân’ın has kulları”nın üçüncü özelliği, Rablerinden
korkarlar, günahlardan sakınırlar ve kalpleri korkudan ürperti içerisinde; “ey
Rabbimiz cehennem azabını bizden uzaklaştır” diye dua ederler. Aslında
onlar, cehennemi görmüş değillerdir. Ancak kuvvetli imanları sebebiyle, Kuran-ı
kerimin haber verdiği bütün âhiret hallerini, gözleriyle görmüş gibi kabul
ederler.
Yani onlar, âhiret hayatını
akıllarından hiç çıkarmazlar ve cehenneme götüren davranış içerisinde
bulunmaktan da son derece kaçınırlar. Onlar, günde beş defa hatırlatılan
kurtuluş çağrısına icabet edip namazlarını düzgün bir şekilde kılarlar. Dua ve
niyazı olmayana Allah’ın değer vermediğine inandıkları için, hem uygulamalı,
hem de sözlü dua ederler. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “De ki: Kulluğunuz
ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin! (Ey inkârcılar,) siz
O’nun dinini yalan saydığınız için bunun günahı artık yakanızı bırakmayacak!”
(Furkan 77)
Evet “Rahmân’ın has kulları”nın
ilk istek ve emelleri, cehennem azabından kurtuluştur. Yaptıkları amel ve ibadetlerine
güvenmezler. Bunun için Rablerine yalvararak huşu içinde dua ederler. Şayet
Allah’ın fazl û keremi, bağışlaması ve merhameti olmazsa, yaptıkları amellerin
onları cehennem azabından kurtaramayacağını çok iyi bilirler.
Allahü Teâlâ, cehenneme girmek istemeyen
kullarını sever. Cehennem’e girmeyi istememek ise, bu dünyada yaşadığımız
hayatla yakından ilgilidir. Çünkü bizim yaşadığımız hayat iyi ise, sonucu da
iyi ve cennet olur inşaallah. Kötü ise, sonucu da kötü ve Cehennem olur maazallah.
Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını)
görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” (Zilzal
7-8)
Dolayısıyla “Rahmân’ın has
kulları,” âhiret istikametini bu dünyada çizmeye çalışan akıllı ve gayretli
müminlerdir. Onlar, “Allâh’ım, cehenneme girmek istemiyorum,” derler ve buna
göre güzel bir hayat yaşamaya gayret ederler.
“Rahmân’ın has kulları”nın
vakar ve ağırbaşlılıkları, yürüyüş ve sözlerindeki güzellik; gecelerini kıyamda
ve secdede geçirmeleri, asla onları kibre sevk etmez. Yani amellerine asla
güvenmezler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Resullah sallallahü aleyhi ve
sellem bir defasında: ‘Hiç kimse amel ve ibadeti sayesinde cennete giremez,’
buyurdu. Ashâb-ı kirâm hayretle: ‘Sen de mi yâ Rasulallah,’ diye sordular.
Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem: ‘Evet ben de!.. Meğer ki Rabbimin lütfu
ilahîsi imdâda yetişe!.. Zira O’nun fazlı, rahmet ve mağfireti beni bürümedikçe
ben de cennete giremem! Yaptığım ameller beni de kurtaramaz!” (Buhari)
Evet, “Rahmân’ın has kulları,”
Allahü Teâlâ’yı hakkıyla tanımış oldukları için, ne yaparlarsa yapsınlar, O’nun
nimetlerine hakkıyla şükredemeyeceklerini bilirler. Çünkü yürüyüş ve sözleri
güzelse bu, İslam ahlakının güzelliğindendir. Geceleri kıyamda ve secdede
geçiriyorlarsa bu, Yüce Allah’ın onları amel-i sâlihe muvaffak etmesindendir.
İşte bu bilinç, onları ucub, kendini beğenmişlik ve kibirden korur. Ne kadar
çok ibadet yaparlarsa; Allahü Teâlâ’ya o kadar şükran, minnet ve tazarruyla
dolarlar.
“Rahmân’ın has kulları”nın,
cehennem azabına karşı duydukları korku ve endişe, onların âhiret hayatına imanlarının
dillerine yansımasıdır. Onların dualarının çoğu da bu imanın söze dökülmüş
hâlidir…
(Devamı haftaya…)