Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Kasım 2023

Rachel'in Gazze'de ne işi vardı?

Dünyanın gözü önünde günlerdir devam eden bir soykırım var. Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, masumlar bir bir şehit oluyor. Yüreğimiz yanıyor, lokmalar boğazımıza düğümleniyor. Gözü dönmüş katiller her yeri ateşe veriyor. İşgal, yıldırma, sürülme, hapisler, ölümler… Yurtları, evleri, iş yerleri elinden zorla alınan ve sürülen bir halk var orada. Siyonist İsrail, kurulduğu günden beri zalimlik yapıyor.

Filistin’de neler olduğunu az çok tarih bilenler bilir. Burada ayrıntıya girmeye lüzum yok. Talihsizlik mi yoksa basiretsizlik mi, bunu da tartışmaya gerek yok. Meseleyi Osmanlı’nın yıkılış dönemlerine götürüp “Araplar bizi sattı, arkadan vurdular.” sözleriyle de açıklamak bir şey ifade etmiyor. Bunu anlamak için uzunca bir tarihi dönemi bilmek ve tahlil etmek zorundayız. Osmanlı zayıfladıkça, ekonomik ve siyasi olarak gücünü kaybettikçe hüküm sürdüğü her coğrafyada isyanlar başladı. Bu isyanları destekleyen Avrupa ülkeleri oldu. Siyasi olarak bakıldığında Orta Doğu’da da olanlar böyle. “Her ulus kendi kaderini kendisi belirler.” diyenlerin başlattığı “ulus devlet” ideali imparatorlukları zora soktu. Elbette dünyanın seyri de böyleydi. Tabii bir seyir diyebiliriz, bundan etkilenmeyen imparatorluk da yoktur. Biz daha çok etkilendik. Bizi her şeye rağmen ayakta tutan en güçlü bağ “din” idi. Zamanla ulusçuluk dini bağı da yok etti. Böyle böyle kopuşlar sürdü. Bu rüzgârdan Araplar da etkilendi. Zaten etkili fikir akımları Arap coğrafyasında da yayılmıştı. İngilizlerin de tesiri ve yönlendirmesi ile bu coğrafyadaki ayrılıkçı Arap şeyhleri Osmanlı’ya karşı harekete geçmişlerdi. Şerif Hüseyin bunların başı idi. Sonrasında yaşanılanlar hepimizin malumu.

Kudüs niçin önemli? Gazze bizim neyimiz? İlk kıble Kudüs, sadece bizim için önemli değil. Tüm dinlerin kökü orada. Kudüs’ü görenler bilir, oradaki ortak kültürün izlerini, yaşam biçimini, iç içe geçmiş hayatı görürüz. Kudüs sadece dini açıdan da değil, devletlerin siyasi açıdan otoritelerinin temsil edildiği bir şehir. Şu anda da öyle. Bazı devletlere ait kiliseler, okullar, temsilcilikler Kudüs’e ait planları ve stratejileri göstermektedir. Bizim buradan çekilmemiz, Kudüs’ü, Filistin coğrafyasını unutmamız mümkün değildir. Dini olduğu gibi tarihi bağlarımız da var. Diğer taraftan orada cereyan eden siyasi olaylar bizi her zaman etkilemiştir. Orada başlayan ateş, gün gelir bize de sıçrar. Sıçramasa bile oradaki ateşten etkilenmemek mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye bu coğrafyanın en büyük ve köklü devleti olarak Filistin’de yaşanılanları tarihi bir sorumluluk olarak masaya yatırmak zorundadır. Bu sorumluluk bize ecdattan miras kalmıştır. Kudüs’ün son bekçisi de biziz.

Gelelim Gazze’ye. Yıllardır orada bir abluka var. Nefes almak bile kontrol ile. İşgalci İsrail, Müslümanların boğazına basmış durumda. Yedikleri içtikleri her şey onların kontrolünde. Su, elektrik, ısınma, iskân vb. hayati konularda kontrolü tamamıyla eline geçiren İsrail’e karşı ne yapılabilirse şimdi de o yapılıyor. Oradaki başkaldırıyı tartışanların bu durumu görmesi gerekmez mi? Gazze’deki çatışmaları, Hamas’ı anlamaya çalışmak gerekir. Stratejik olarak doğru mu, yanlış mı? Nefes alamayan, boğazı sıkılan bir insanın kendini koruma ve can havliyle gösterdiği tepkiyi nasıl yorumlayacağız? Ne diyeceğiz? Bırak kendini, boğazını sıksınlar, biraz daha nefessiz kal mı, diyeceğiz? Gazze’de onur ve insanlık mücadelesi verilmektedir. Gazze’ye açılan kapılar da kapalı. Gökyüzü bile kapalı, orada da İsrail uçakları bomba yağdırıyor. Ne yapacak Gazzeli? Sırayla ölecek mi?

Filistin’de yıllardır acı ve gözyaşı var. Vatanından sürülen yüz binlerce insan var. Ancak dünyada dini, dili ve milliyeti fark etmeksizin Filistinli Müslümanların yanında yer alan vicdan sahibi ve ahlaklı insanlar da var. Hele onlardan biri var ki “Zulüm bizdense ben, bizden değilim.” diyerek canını veren Rachel var.

Rachel, 16 Mart 2003’te Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta İsrail buldozerinin altında ezilerek öldürülmüştü. Rachel’in orada ne işi vardı? Rachel, Filistin'deyken tanıştığı Samir Nasrallah'ın ailesinin evini yıkmaya çalışan İsrail buldozerinin karşısında duruyordu. Peki, biz şimdi neyin karşısında durabiliyoruz? Rachel canını verdi ve ardından “Gökyüzü Ağlıyor” dediler. Filistin’de iken annesine yazdığı bir mektupta Rachel Corrie oradaki yıkımı ve zulmü şöyle ifade etmiştir: “Dünyada böyle bir zulmün kıyamet koparmadan gerçekleştirilebileceğine inanamıyorum. Dünyanın böyle korkunç bir hâle gelmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek canımı yakıyor, geçmişte de yaktığı gibi."

Türkiye’deki Kudüs ve Gazze hassasiyeti biliniyor ama yine de bazı çevrelerce dillendirilen utanç verici, insanlıktan yoksun sözler vicdanımızı yaralıyor. Rachel kadar olamadık ama onun yolunda olalım. Şimdi tekrar soralım: “Rachel’in Gazze’de ne işi vardı?”