Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!..
Allahü Teâlânın rızasını kazanmak için en değerli varlığı olan ciğerparesinden vazgeçmede hiç tereddüt etmeyen İbrahim alehisselama, Allahü Teâlânın rızasına nâil olmak için canını vererek kurban olmayı rahatlıkla kabul eden İsmail aleyhisselama, yine aynı sadakat ve teslimiyeti mübarek hayatının merkezine oturtan ve kurban ibadetini bizlere öğreten Allahü Teâlânın son Peygamberi Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’ya sonsuz salât ve selâmlar olsun…
Kurban,
kurban bayramı günlerinde, ibadet niyetiyle, belli hayvanlardan birini keserek
yapılan bir ibadettir. Buna Arapçada “udhiyye” denir. Kurban kelimesi
ise; yaklaşmak ve yakınlaşmak manasına gelir
Kurban
ibadeti İslâmiyetten önce de vardı. İbrahim aleyhisselâm, bir oğlu olduğu
tekdirde onu Allah rızası için kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman
içerisinde bir oğlu olmuş ve ismini de İsmail koymuştu. Ancak O, her nasıl
olduysa adağını unutmuştu. Üç ayrı
Kurban,
gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli faydalar taşıyan malî bir
ibadettir. Kişi kurban kesmekle, Allahü Teâlânın emrine boyun eğmiş ve kulluk
bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban
kesiminde, Hazret-i İbrahim ile oğlu Hazret-i İsmail’in Yüce Allah’ın buyruğuna
mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazeler ve
kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu göstermeye çalışırlar.
Kurban,
toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal
adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı hiç
bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda kurbanın bu
rolünü daha belirgin bir biçimde görmek mümkündür. Kurban zengine malını Allah’ın
rızası, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve
alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından ve dünya malı hırsından
kurtarır. Fakirin de, dünya nimetlerinin yeryüzündeki dağılımı konusunda
karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumun bir üyesi
olarak hissetmesine vesile olur.
Akıllı, buluğ
çağına ermiş, dinen zengin ve mukim yani evinde olan her kadın ve erkek
müslümanın Kurban kesmesi gerekir. Ancak bu gereklilik Hanefî mezhebinde vacip,
Şafiî mezhebinde ise sünnet-i müekkede olarak yer almıştır.
Âyet-i
kerimede buyuruldu ki:
“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser 2)
Hadis-i
şeriflerde ise, şöyle buyurulmaktadır:
“Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen, namaz kıldığımız yere
gelmesin!” (Hakim)
“Bu günümüzde
yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmaktır. Sonra evlerimize dönüp kurban
kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur.” (Buhari)
“Kurbanın derisindeki her
tüy sayısınca size sevab vardır. Kanının her damlası kadar mükâfat vardır. O
sizin mizanınıza konacaktır. Müjdeler olsun!” (İbni
Mace)
“Kurbanlarınızı gönül hoşluğuyla kesin! Çünkü hiçbir müslüman
yoktur ki, kurbanını kıbleye döndürüp kessin de; bunun kanı, boynuzu, yünü ve herşeyi
kıyamette kendi mizanına konan sevabı olmasın!” (Deylemi)