Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Şubat 2023

​Rabbim tekrar böyle acılar yaşatmasın

Depremin ikinci günü gazetemizde “Deprem, Anadolu ruhunu yıkabilir mi?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme almıştım. Gönüllü olarak gitmek aklımda yokken yazmıştım o cümleleri. Meğerse yazdıklarım dua niyetine geçmiş. Rabbim beni orada görevlendirdi.

Ailemle akşam yemeği yiyorduk, saat 21:54’te telefonuma AFAD’tan “Gün birlik olma günü. Deprem bölgesinde size ihtiyacımız var. Sabiha Gökşen Havalimanına sizi bekliyoruz.” Şeklinde bir SMS geldi. Eşime; ‘ben deprem bölgesine gidiyorum’ dedim. Önce bir şaşırdı, sonra bir şey diyemedi. Çocuklarım da şaşkındı, özelikle kızım çok endişeliydi. Hatta yanımda bulundurmam için küçük bir oyuncak da verdi. Hemen küçük bir çanta hazırlayıp Sabiha Gökçen Havalimanı’na doğru yola çıktım.

htmlimage_8d891e6ce3586f058c6b34674db7894b.jpeg

Mahşer yeri gibiydi gördüğüm manzara. Çökmüş binalar, dumanlar, ezilmiş araçlar, yardım isteyen insanlar, ağıt yakan anneler-babalar, itfaiye, ambulans sesleri…

YARDIM ETMEK İÇİN ORADAYDIK

Havalimanında gönüllüler çok kalabalıktı. Binlerce kişi vardı. Hepsi yardım etmek için o karlı günde orada bekleşiyorlardı. Sabiha gökçende Jandarma birliğinde bizi sabaha kadar misafir ettiler. Sıcak bir yerde ikramlarda bulundular. Sabah olduğunda havaalanının 501 nolu kapısına alındık. Oradan uçakla Kahramanmaraş’a sevk edildik. Kahramanmaraş Havalimanından da Onikişubat İlçesinde bulunan Bayazıtlı Bulvarı’na gittik.

BUNLAR DAYANILABİLECEK ŞEYLER DEĞİLDİ

Tabii insanı dehşete düşüren bir görüntü vardı orada. Çökmüş binalar, dumanlar, ezilmiş araçlar, yardım isteyen insanlar, ağıt yakan anneler-babalar, itfaiye, ambulans sesleri… Bunlar dayanılabilecek şeyler değildi. Fakat arama-kurtarma için gelmiştik ve güçlü olmamız lazımdı. Biz de her ne kadar içimiz öyle olmasa da soğukkanlı gibi görünmeye çalıştık.

HEM İNSAN KURTARDIK, HEM EĞİTİM ALDIK

Bizim başımızda AKOM Eğitmeni Ahmet Bey vardı. Oldukça deneyimli işine hâkimdi ve bilgisinden kaynaklanan bir otoritesi vardı. Adeta bizi hem oraya varmadan önce Havalimanı’nda hem de orada eğitti, hem insan kurtardı hem eğitim verdi. Onikişubat ilçesine varınca hemen bir parkın köşesine eşyalarımızı bıraktık ve birkaç arkadaşımız çadır kurmak, ateş yakmak üzere görevlendirildi. Ahmet Bey, diğer arkadaşları yanına alıp nerden ve nasıl hareket edeceğimiz hakkında bilgilendirme yaptı. Onun talimatları doğrultusunda güvenli bir şekilde civarda bulunan birkaç çökmüş bina üzerinden çalışmalara başladık. Biz yorulsak da o yorulmadı, gece dahi gönüllü olarak görevine devam etti.

TALİYE İÇİN YAŞAM KORİDORLARI AÇMAYA ÇALIŞTIK

Biz Ahmet beyin talimatları doğrultusunda duman tüten yerlerin söndürülmesi için kum taşıma, atma ve bina yükü hafifletme işleri ile başladık. Sonra insan olduğu kanaatine varılan yerlerden balyozlarla ve diğer araçlarla kapaklar açmak suretiyle binaların üstünden alta doğru ilerleyerek, taliye için yaşam koridorları açmaya çalıştık. Bina’da bulunan AFAD, PAK gibi ekiplere binanın yükünü azaltma noktasında yardımda bulunduk. Yeri geldi yakınları vefat eden vatandaşları teselli ettik. Etrafta her ne şekilde olursa olsun yardıma ihtiyacı olan kim varsa tüm gönüllü arkadaşlar canla başla çalıştı.

“HER ŞEYİMİ KAYBETTİM, KİMSEM KALMADI…”

En zor olan şey aslında bu son söylediğim, yani yakınları vefat etmiş olanları teselli etmekti. Çünkü hatırlıyorum bir ablamız gelmişti ve “her şeyimi kaybettim, kimsem kalmadı…” diye gözyaşı döküyordu. Böyle bir durumdaki insanı teselli etmek için maalesef uygun bir kelime, cümle bulamıyorsunuz. Siz de onunla beraber yeri geliyor gözyaşı dökmeye başlıyorsunuz. İkinci en zor olan şey ise göçük altında vefat etmiş vatandaşlarımızı çıkarmak için verilen uğraşlara yardım ve tanıklık etmekti. Çok zor bir durumdu. Çünkü siz o kişinin cesedini çıkarmaya çalışırken hemen birkaç metre ötede o kişinin yakınları sizin gözlerinizin içine bakıyor, bir umut haber bekliyor bu nedenle de çalışmaları izliyor.

MEĞERSE YAZDIKLARIM DUA NİYETİNE GEÇMİŞ

Ben depremin ikinci günü gazetemizde “Deprem, Anadolu ruhunu yıkabilir mi?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme almıştım. Gönüllü olarak gitmek aklımda yokken yazmıştım o cümleleri. Meğerse yazdıklarım dua niyetine geçmiş. Rabbim beni orada görevlendirdi. Yine o yazımda yakınlarını kaybedenler için “Ömrümüz boyunca içten ve ağır ağır yanmaya devam edeceğiz.” şeklinde bir ifade kullanmıştım. Kahramanmaraş’ta arama-kurtarma faaliyeti yaptığım bina da içten ağır ağır yanıyordu ve tütüyordu. O binada çalışırken hep bu cümlelerim geldi aklıma.

htmlimage (2)_2347c0b898a27c0658b8ee1188cba1f1.jpeg

HİÇ DÜŞÜNMEDEN YARDIMA KOŞTUM

Bu Ülke için bu Millet için kendi çapında da olsa bir şeyler yapabilmek müthiş bir duyguydu. Orada Türkiye’nin farklı yerlerinden kendi ailelerini, çocuklarını bırakan kendini tehlikeye atarak gelen insanlarla çıkarsız bir şekilde, sırf Allah rızası için bir arada olmak gurur duyulacak bir durum tabii ki. Aynı zamanda bu durum çocuklarımıza, ülkemizin bizlere ihtiyacı olduğunda tıpkı atalarımız gibi hiç düşünmeden koşmak gerektiğini öğretmek için iyi bir fırsat da oluşturdu.

Deprem bölgesinde fay hatlarına komşu olarak yaşıyoruz. Rabbim tekrar böyle acılar yaşatmasın. Bizi Celal sıfatlarıyla değil, Cemal sıfatlarıyla terbiye etsin. Bu vesile ile de depremde vefat edenlere Allahtan rahmet, yakınlarına da sabrı cemil niyaz ediyorum.