Rabbim tekrar böyle acılar yaşatmasın
Depremin ikinci günü gazetemizde “Deprem, Anadolu ruhunu yıkabilir mi?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme almıştım. Gönüllü olarak gitmek aklımda yokken yazmıştım o cümleleri. Meğerse yazdıklarım dua niyetine geçmiş. Rabbim beni orada görevlendirdi.
Ailemle akşam yemeği yiyorduk, saat 21:54’te telefonuma AFAD’tan “Gün birlik olma günü. Deprem bölgesinde size ihtiyacımız var. Sabiha Gökşen Havalimanına sizi bekliyoruz.” Şeklinde bir SMS geldi. Eşime; ‘ben deprem bölgesine gidiyorum’ dedim. Önce bir şaşırdı, sonra bir şey diyemedi. Çocuklarım da şaşkındı, özelikle kızım çok endişeliydi. Hatta yanımda bulundurmam için küçük bir oyuncak da verdi. Hemen küçük bir çanta hazırlayıp Sabiha Gökçen Havalimanı’na doğru yola çıktım.
Mahşer yeri gibiydi gördüğüm manzara. Çökmüş binalar, dumanlar, ezilmiş araçlar, yardım isteyen insanlar, ağıt yakan anneler-babalar, itfaiye, ambulans sesleri…
YARDIM ETMEK İÇİN ORADAYDIK
Havalimanında gönüllüler çok
kalabalıktı. Binlerce kişi vardı. Hepsi yardım etmek için o karlı günde orada
bekleşiyorlardı. Sabiha gökçende Jandarma birliğinde bizi sabaha kadar misafir
ettiler. Sıcak bir yerde ikramlarda bulundular. Sabah olduğunda havaalanının
501 nolu kapısına alındık. Oradan uçakla Kahramanmaraş’a sevk edildik.
Kahramanmaraş Havalimanından da Onikişubat İlçesinde bulunan Bayazıtlı Bulvarı’na
gittik.
BUNLAR DAYANILABİLECEK ŞEYLER
DEĞİLDİ
Tabii insanı dehşete düşüren bir görüntü
vardı orada. Çökmüş binalar, dumanlar, ezilmiş araçlar, yardım isteyen
insanlar, ağıt yakan anneler-babalar, itfaiye, ambulans sesleri… Bunlar
dayanılabilecek şeyler değildi. Fakat arama-kurtarma için gelmiştik ve güçlü
olmamız lazımdı. Biz de her ne kadar içimiz öyle olmasa da soğukkanlı gibi görünmeye
çalıştık.
HEM İNSAN KURTARDIK, HEM EĞİTİM ALDIK
Bizim başımızda AKOM Eğitmeni
Ahmet Bey vardı. Oldukça deneyimli işine hâkimdi ve bilgisinden kaynaklanan bir
otoritesi vardı. Adeta bizi hem oraya varmadan önce Havalimanı’nda hem de orada
eğitti, hem insan kurtardı hem eğitim verdi. Onikişubat ilçesine varınca hemen
bir parkın köşesine eşyalarımızı bıraktık ve birkaç arkadaşımız çadır kurmak,
ateş yakmak üzere görevlendirildi. Ahmet Bey, diğer arkadaşları yanına alıp
nerden ve nasıl hareket edeceğimiz hakkında bilgilendirme yaptı. Onun
talimatları doğrultusunda güvenli bir şekilde civarda bulunan birkaç çökmüş
bina üzerinden çalışmalara başladık. Biz yorulsak da o yorulmadı, gece dahi
gönüllü olarak görevine devam etti.
TALİYE İÇİN YAŞAM KORİDORLARI AÇMAYA ÇALIŞTIK
Biz Ahmet beyin talimatları
doğrultusunda duman tüten yerlerin söndürülmesi için kum taşıma, atma ve bina
yükü hafifletme işleri ile başladık. Sonra insan olduğu kanaatine varılan
yerlerden balyozlarla ve diğer araçlarla kapaklar açmak suretiyle binaların
üstünden alta doğru ilerleyerek, taliye için yaşam koridorları açmaya çalıştık.
Bina’da bulunan AFAD, PAK gibi ekiplere binanın yükünü azaltma noktasında
yardımda bulunduk. Yeri geldi yakınları vefat eden vatandaşları teselli ettik.
Etrafta her ne şekilde olursa olsun yardıma ihtiyacı olan kim varsa tüm gönüllü
arkadaşlar canla başla çalıştı.
“HER ŞEYİMİ KAYBETTİM, KİMSEM KALMADI…”
En zor olan şey aslında bu son
söylediğim, yani yakınları vefat etmiş olanları teselli etmekti. Çünkü
hatırlıyorum bir ablamız gelmişti ve “her şeyimi kaybettim, kimsem kalmadı…”
diye gözyaşı döküyordu. Böyle bir durumdaki insanı teselli etmek için maalesef
uygun bir kelime, cümle bulamıyorsunuz. Siz de onunla beraber yeri geliyor gözyaşı
dökmeye başlıyorsunuz. İkinci en zor olan şey ise göçük altında vefat etmiş
vatandaşlarımızı çıkarmak için verilen uğraşlara yardım ve tanıklık etmekti.
Çok zor bir durumdu. Çünkü siz o kişinin cesedini çıkarmaya çalışırken hemen
birkaç metre ötede o kişinin yakınları sizin gözlerinizin içine bakıyor, bir
umut haber bekliyor bu nedenle de çalışmaları izliyor.
MEĞERSE YAZDIKLARIM DUA NİYETİNE GEÇMİŞ
Ben depremin ikinci günü
gazetemizde “Deprem, Anadolu ruhunu
yıkabilir mi?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme almıştım. Gönüllü olarak
gitmek aklımda yokken yazmıştım o cümleleri. Meğerse yazdıklarım dua niyetine
geçmiş. Rabbim beni orada görevlendirdi. Yine o yazımda yakınlarını kaybedenler
için “Ömrümüz boyunca içten ve ağır ağır
yanmaya devam edeceğiz.” şeklinde bir ifade kullanmıştım. Kahramanmaraş’ta
arama-kurtarma faaliyeti yaptığım bina da içten ağır ağır yanıyordu ve
tütüyordu. O binada çalışırken hep bu cümlelerim geldi aklıma.
HİÇ DÜŞÜNMEDEN YARDIMA KOŞTUM
Bu Ülke için bu Millet için kendi
çapında da olsa bir şeyler yapabilmek müthiş bir duyguydu. Orada Türkiye’nin
farklı yerlerinden kendi ailelerini, çocuklarını bırakan kendini tehlikeye
atarak gelen insanlarla çıkarsız bir şekilde, sırf Allah rızası için bir arada
olmak gurur duyulacak bir durum tabii ki. Aynı zamanda bu durum çocuklarımıza,
ülkemizin bizlere ihtiyacı olduğunda tıpkı atalarımız gibi hiç düşünmeden
koşmak gerektiğini öğretmek için iyi bir fırsat da oluşturdu.
Deprem bölgesinde fay hatlarına
komşu olarak yaşıyoruz. Rabbim tekrar böyle acılar yaşatmasın. Bizi Celal
sıfatlarıyla değil, Cemal sıfatlarıyla terbiye etsin. Bu vesile ile de depremde
vefat edenlere Allahtan rahmet, yakınlarına da sabrı cemil niyaz ediyorum.