Rabbani terbiye
Oruç ile olgunlaşma
arzusundayız… Bu arzuya nail olabilmek için öncelikle Ramazan mektebinde
terbiye sınavından geçmek zorundayız…
Terbiye kavramının “Rab”
kökünden geldiğini bilmekteyiz… En yüce terbiye edici Rabbimizdir… Efendimiz
(sav) buyurmuyor mu?
‘’Beni Rabbim terbiye etti. O
ne güzel terbiye etti.’’
Kuşkusuz en güzel mürebbi Âlemlerin
Rabbi Allah’ (cc) tır…
Rabbin terbiye sistemine giren,
her şeyi Rabbin rızasına uygun, Rabbi için, Rabbe doğru, Rabbin yolunda yaşamak
mecburiyetindedir… Rabbanileşmenin yolu da buradan geçer…
Evet, tüm düşünüş, yöneliş,
bakış, davranış, duruş âlemlerin Rabbinin ortaya koyduğu disipline göre olacak…
İşte din budur… Dindarlıkta budur…
Rabbani disiplin, ilahi terbiye
bunu kaçınılmaz kılıyor… Şimdilerde bu terbiyenin neresindeyiz?
Talim, tedris, tahsil, eğitim,
öğretim, birikim, donanım, bilgi, kültür iyi de terbiye bunun neresinde?
Terbiye yoksunluğu yok
oluşumuzu hazırlıyor… Tabir caizse ‘terbiyesizlik’ diz boyu… Ne ara bu hale
geldik, bilmiyorum…
Şayet mushaf’ın hakikatleri ile
hayatımızı terbiye etmez isek korkarım musibetler bizi terbiye etmeye başlar…
Ya da egemen sistemin, toplumun, çevrenin akışına ve alışkanlıklarına kendimizi
terk etmiş oluruz ki, bunun sonucu da bizi yozlaşmaya götürür…
Bu durumda ne yapmamız gerekir?
İlla terbiye, illa terbiye
diyoruz…
Bir yerlerden başlamak
gerekiyorsa önce akıl diyebiliriz…
Akıl gerçekten büyük bir
nimettir… Ancak vahyin terbiyesinden geçmemiş, vahyin ışığına kendini kapatmış
bir aklın kime ne hayrı olabilir ki?
Aklını mutlaklaştıran dahası
putlaştıran veya köleleştiren kendisine en büyük kötülüğü yapmıştır…
Bize vahyinrehberiyetini
kabullenmiş aklıselim lazım… O zaman akıl, hikmet, irfan, burhan, Furkan, beyan
ikliminden beslenmiş olur…
Bugün kafa karışıklığından,
zihni bulanıklıktan, yaralı bilinçten, defolu düşüncelerden kurtulabilmek için,
düşünce dünyamıza bir disiplin, eleştirel aklımıza bir ölçü, ortak aklı
önemseyen bir anlayış lazım… Yoksa rasyonalist mecralarda, pozitivist
sahillerde aklımızı zayi ederiz…
Aklın mutlak kılavuzu Kur’an’la
aklımıza mukayyet olmamız gerekiyor…
Kalbimizin de terbiyeye
ihtiyacı var… Kalpsiz bir dünyada gün geçtikçe bizde kalpsizleşiyoruz… Kin,
nefret, öfke, hased, husumet üssü haline gelen hastalıklı kalplerle hayat
çekilmez oluyor… Sonrası kasvet, korku,
kaygı, kuşku, vesvese, evham bir türlü bitmek bilmiyor…
Huşusuz, haşyetsiz, ihlassız,
takvasız, zikirsiz bırakılan kalpler çöplüğe dönüveriyor…
Bizim dünya ve ahiret
kurtuluşumuz kalbi selimle mümkündür…
Sakın kimse ‘’kalbim temizdir’’
e sığınmasın, kendine yazık etmesi… Şeytana prim vermesin… Kalbin takviyeye
ihtiyacı var…
Bir diğer nokta; nefsin terbiyesi…
Bugün acaba yeryüzünde en büyü kgüç nedir? Herhalde nefs-i emmara imparatorluğudur…
Hedonizm diğer ismi ile hevaizm küresel iktidarını sürdürüyor...
Sanıyorum en zorlu mücadele alanımız da bu olsa gerek…
Arzuların egemenliğine karşı nasıl direneceğiz? Hırs, ihtiras, şehvet, şöhret,
konfor, israf, lüks çılgınlığı kimleri baştan çıkarmıyor ki?
Güçlü bir nefis terbiyesine ihtiyacımız var…
Bunun için nefsi ne öldürmeye ne de özgürleştirmeye gerek yok…
Gerek en nefsi olgunlaştırmaktır… Vahiyle tezkiye etmektir… Göz, kulak, dil, el,
ayak disiplin eedilince temiz hayatlar nasip olacaktır…
Terbiye edilmiş teknoloji, dijital, sanat,
kültür, müzik, sinema, spor, edebiyat, kitap bizi geleceğe taşıyacaktır…
Yorgun ruhlarımız da terbiye ve tezkiyeye muhtaç…
Aç ve açıkta bıraktığımız ruh, artık bizi taşımıyor… Bitkin ve yılgın…
Ruhumuzu yoran günahlarımıza tevbe etmemiz gerekiyor…
Takva azığı ile beslememiz icab ediyor… Ruhsuzlaşan dünyamıza yeni bir ruh lazım… Onun ismi
de vahiydir…
İrade terbiyesini de teğet geçemeyiz…
Çöken iradelerin takatsizliğini görmek durumundayız…
İradeler üzerindeki tahakküm ve tasallutu gidermek zorundayız… Özgün ve özgür iradelerimizle ancak yol alabiliriz….
İradesi olmayanların zaten iddiaları,
idealleri, iktidarları, ikballeri, istikballeri de yok olmaya başlamış demektir…
Güçlü ve güzel bir irade, gelecek demektir…
Son olarak sahip olduğumuz her türlü gücü
de terbiyeye tabi tutmamız kaçınılmazdır…
Terbiye edilmemiş güç,
güç zehirlenmesini beraberinde getirir…
Kontrolsüz güç, güç değildir…
Terbiye edilmemiş bir güç insanı Firavunlaştırır…
Terbiyesini tam
almamış bir iktidar insanı Yezidleştirir…
Terbiyeden yoksun bir servet insanı Karunlaştırır…
Terbiye ile tamamlanmamış bir bilgi insanı Belamlaştırır…
Terbiyeden mahrum bir başarı insanı barbarlaştırır…
Gerçekten terbiye önemlidir…
Düşünün, yırtıcı hayvanlar bile
terbiye edilince insana hizmet ediyorlar… Aslan, kurt, şahin, doğan, köpek vs.
Yine et bile terbiye edilmeden beklenen lezzeti vermiyor…
Arınma ayında, en güzel şekilde arınanlardan olabilme duası ile…