Putlar, Aydınlar ve Oğuz Atay-4
Yazık ki, memleketin iki yüz yıldır beklediği bir iktidar oyununda kirli tezgahları yıkıp, senaryoyu kendileri yazacağını söyleyenler, öncekilere rahmet okutacak kadar benimsedi rollerini, öncekilere dudak ısırtacak kadar rollerinin hakkından geldi. Yazık ki put kırmaya gelenler önce put sevici, sonra da put kurucu oldular. Yazık ki galipler bu yolun mağlubu oldular. Ne dedi Tehlikeli Oyunlar’ında Oğuz Atay? “Ülkemiz, büyük adamlar da yetiştirmiştir. Hemen hepsi bugün birer heykel olan bu büyükadamlar, ülkemizi bir baştan bir başa kaplar. Ne yazık ki, haritaların ölçekleri elverişli olmadığı için, bu heykelleri gerçek yerinde göstermek mümkün olmamıştır. Tarım ürünlerimizi gösteren bazı haritalarda, belki de dört beş şehir büyüklüğündeki portakallarla, ayakları ve sakalları il sınırlarından taşan tiftik keçilerinin yanında bu heykelleri de göstermek iyi olurdu. Büyük adamlarımız, ülkemizin önemli ürünlerinden biridir. Fabrikalar gibi, bu büyüklerin heykelleri de ülkemizin üstünde yeterli sayıya ulaşamamıştır. Ben, Salim İyicel, Devrim İlkokulu III A öğlenci öğrencisi, sayın öğretmenime ve arkadaşlarıma, bu ödevimin sınırları içinde, heykelleri tanıtmağa çalışacağım. Resimli kitaplarda gördüğüm heykellerden en çok hoşuma gidenleri, parmaklarıyla bir yerleri gösteren büyük adamlar oldu. Hikmet Bey Amca, çocuklar okulda yırtarlar ya da içindeki resimlere gözlük takarlar korkusuyla, bu albümleri yanımda getirmeme izin vermedi.” Burada, ilkokul öğrencisine heykel ironisi yaptıran Oğuz Atay başlangıçtan beri sürekli tekrarlanan bir hatayı yüzümüze vurdu. Burası donukluklar ülkesi ey ahali dedi, cümlelerini kağıdın üzerine tokmak gibi vurarak: Düşünceyi dondururuz, hayalleri dondururuz, inancı, ahlakı dondururuz, fikirleri ve onun gerisindeki felsefeyi dondururuz biz. Donukluk bizden sorulur. Binlerce yıl öncesinde kalmış put fetişizmi yirminci yüzyılda yeniden hortlamış ve bir medeniyetler harmanı olan ülkemiz, bir düşünceler halitası olan memleketimiz devasa bir soğuk hava deposuna dönüştürülmüştür. Katı ideolojik dayatmalar fikirleri dondurmuştur, duyguları dondurmuştur, hareketleri dondurmuştur, hayatı dondurmuştur, aklı, mantığı, sağduyuyu dondurmuştur. Tehlikeli Oyunlar’ın heykel ironisi bir zamanlar sular seller gibi çağlayan bir medeniyetin üstüne nasıl buzul tabakalar yerleştirildiğini, aşağıdan kendi mecrasında akan ırmağın üstüne nasıl farklı motiflerde betonlar döşendiğinin kaleydekobik sunumundan başka nedir?
Oğuz Atay, rahmetli, sadece edebiyatın putlarını kırmadı, aynı zamanda bir ülkenin zihnine çivi gibi çakılmış sayısız putun da tozunu attırdı. Önce Tutunamayanlar ile modern Türk edebiyatının roman anlayışını değiştirip onun yerine postmodernizmin ayak seslerini haber verdi, sonra da Tehlikeli Oyunlar oynayarak, bile bile bir kitszchi yerle bir etti. Aslında bütün put kırıcılar tehlikeli oyunlar oynarlar. Farkındadırlar, her an, her yerde, ansızın enselerinde bir felaketin ayak izleri dolaşır. Ama daha baştan, en başından, fikirleri için yağlı ilmeği göze alanların işidir put kırıcılık ve bunun için doğmuş olanlar, buna asla ihanet etmezler.
Oğuz Atay öleli tam 42 yıl oldu. Tutunamayanlar ile Tehlikeli Oyunlar’ın üzerinden yaklaşık elli yıl geçti ve yazık ki ne onun görüşleri bir milada dönüştü bu ülkede ne de putlar tamamen kırıldı. O, “beyaz mantolu adam” olarak, Türkiye’nin tutunamayanlarından umut bekliyordu, ülke üzerinde oynanan “tehlikeli Oyunlar”ı “tutunamayanlar”ın bitireceğini düşünüyordu. “Oyunlarla yaşayanlar”ın bir gün mutlaka “eylembilime” geçeceklerini hayal ediyordu. Yazık ki o tutunamayanlar günün birinde güce tutunup yukarıya, en yukarıya çıktılar ve put kırmak yerine putları sevdiler, yeni putlar icat ettiler. Selefleri putların önünde saygıyla eğilirken onlar Batı saldırganlığına set çekecek hiçbir eleştiri mekanizması kurmadılar; zulmün, adaletsizliğin, kötülüğün önüne hiçbir bilgi bariyeri yerleştirmediler. Yanlış tarafa akan ırmağın mecrasını değiştirip doğru denizlere akmasına vesile olacaklarına, onun önündeki engelleri kaldırarak, kanallar döşeyerek yanlışın daha hızlı akmasına sebep oldular. 2019 Türkiye’sinde sosyal, siyasal, kültürel, sanatsal ve hatta sembolik putların önünde bir tapınma öznesiymişçesine secde ettirilen çocuklara, genç dimağlara tanık olmak Oğuz Atay’ın kemiklerini sızlatmanın çok ötesinde, memleketin nereden nereye geldiğinin, getirildiğinin de somut kanıtı değil mi?..
Göz nereye bakarsa gözbebeğine o yansır. Taşa bakan taş, suya bakan su kesilir… Sorun şu ki, taşın suyunu çıkarmaya gelenler, suyu taşlaştırdılar… Torunlarının heykel tamirciliğine soyunması oldukça ironiktir İbrahim için ama daha da dokunaklı olan, yeni heykellere zemin hazırlamalarıdır. yapmalarıdır. Bazen, kötülüğü hazmetmek, kötülüğün kendisinden daha acıdır.