Putin nasıl ikna oldu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahıl Koridoru’nu tekrar hayata
geçirmesi Putin ile bir telefona baktı.
Bunun nasıl başarıldığını merak edenlere söyleyeyim.
Formül basit...
Putin ile Erdoğan’ın “kaderi” de “hedefleri” de
ortak...
Putin’in yükselen Çin’e karşı Kafkaslar ve Orta
Asya’da Türkiye’ye alan açması, denklemi büyük ölçüde değiştirdi.
15 Temmuz 2016’dan önce canciğer kuzu sarması olunan Çin ile Kuşak Yol Girişimi, Ortak
Füze Savunma Sistemi Üretimi, Ortak Kalkınma Bankası projeleri
konuşulurken sonrasında Türkiye ile kademeli olarak soğumaya başlayan
ilişkilere dikkatli bakınca durum az çok anlaşılıyor.
Gerek “Türkiye Modeli” ile ekonomik alanda gerek ise “Şanghay
İşbirliği Örgütü” ile dış politikada alan açma girişimlerine
odaklanınca Çin ile Türkiye arasındaki “sessiz
rekabetin” çoktan başladığını görmek mümkün.
Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı Yeniden Asya Girişimi de
aslında süreci özetleyen başka bir ifade...
Yani, “Yeniden Asya” denilerek aslında “Yeniden
Çin” denilmemiş oluyor.
Doğu Türkistan’ı baskılayarak kendisine travma hâline getiren Çin’in
içselleştirdiği Türk korkusunu düşününce, Tayvan meselesinde ABD’yi
karşısına almaktan çekinmeyen tavrının neden Türkiye’ye karşı kırıldığı daha
iyi anlaşılabilir.
Görünmeyen ama kıran kırana süren Türkiye ile Çin arasındaki
rekabet gündeme gelmese de, Orta Asya’da Afganistan üzerinden
Türkiye’ye karşı oluşturulan baskı ile de alan kapma yarışının başladığının
farkına varılabilir.
Çin’in, Kazakistan ve Tacikistan’ın yanında Türkmenistan ve Özbekistan ile
hızla geliştirdiği iyi ilişkiler Rusya’nın açtığı alana karşı “Türkiye’ye
set çekmek” olarak değerlendirilmeli.
ABD ve NATO tehdidinin yanında doğudan da Çin üzerinden
tehdit algılamasını sınırlandırmak isteyen Rusya, yeni coğrafyalara açılarak kaybını
fazlasıyla telafi etti.
Suriye ve Libya üzerinden genişleme alanlarının katma
değeri yüksek ve rakiplerini rahatsız edecek noktalara
odaklaması, tehditleri uzaklaştırma noktasında Türkiye’nin önleyici
stratejisiyle oldukça benzeşiyor.
Yani Rusya, oyunu rakibin sahasında kurmaya başladı.
Küba füze krizinin ABD üzerinde oluşturduğu baskıyı hatırlayınca
strateji olarak etkin bir noktadan yaklaşıldığı daha iyi anlaşılabilir.
Venezuela’da çıkan olaylarda Türkiye’nin tutumu da bu dengelerin tam ortasında yer
alıyor.
Yani arka planda büyük bir sinir harbi var.
Batı tarafından dışlanan ve Batılıların ikircikli hallerini suratlarına
vurduğu için rahatsız olan bu devletlerin uzun süreden beri Erdoğan’ı
istememesi ile Putin’in açıkça tehdit olarak ilan etmesi iki
liderin kaderini kesiştirdi.
Bu nedenle Ukrayna melesinde de alan bulun Türkiye, Tahıl Koridoru’nda
da bir anda karşılık bulabiliyor.
Politik manevralarla dolu bu oyunda en büyük sorun ABD doları...
Doların rezerv para olması ve enflasyondan büyük ölçüde
arındırılmayan başka bir rezerv para çıkma ihtimalinin olmaması tüm düzeni
sıkıştırıyor.
ABD’nin askeri teknolojilerinin yanında ekonomisini taşıyacak
üretimi petrol ve doğal gaza odaklaması ihracat kalemlerinde
yeni bir oyun kurmasına izin verse de Rusya’nın Türkiye'yi bir gaz üssü
haline getirme vaadi bunun da ötesine geçebilir.
Bu karmaşık oyunda sürekli birbirlerine karşı el yükselten rakiplerin bir
taraftan da birbirlerinin ellerini bozduğu o görünmeyen savaşı bilmeden, ne iç
politika ne de dış politikayı kavramak mümkün değil.
Tüm bu hengamede istikameti ortaya koyan şeyin devlet aklı olduğunu hiçbir
zaman unutmamak gerekiyor.
Ne Erdoğan’ın ne de Putin’in tek başına bir düzen
kurmaya gücü yetmez.
Devletlerin çıkarlarının uzlaşması önümüzdeki dönemlerde iş birliği
alanlarının artması sonucunu getirecektir.
Bu nedenle dış politikadaki bu uyumun devam etmesi için iç politikadaki
istikrarın devam etmesi de devlet tarafından istenebilir.
Ama bu hiçbir şeyin garantisi değil.
Demokrasinin güzel tarafı da bu...
Dış politikaya düzgün bir eleştiri ve çözüm getiremeyen "muhalefetin
daha iyisini bilmediği gerçeği" bir tarafta dursa da iç
politikada rahatlama sağlanmazsa devlet aktör değiştirerek dışarıdaki oyunu
sürdürülebilir.
Muhalefetteki bazı siyasi partilerin duruşları çok iyi izlenmeli...
Verilen mesajların bazıları devlete, bazıları da dışarıya...
Ziyaretler sadece görüntü...
Aktör değişimi fırsatında, küfesinde daha fazlasının olduğunu
göstermek esas mesele aslında...