Pusula
Dünya tarihi çok farklı siyasi merhaleler geçirmiş, birçok siyasi ve diplomatik çekişmeye şahitlik etmiş, savaşlara sahne olmuştur. Ancak belki de uluslararası ilişkiler anlamında ikircikli tavırlar tarihin hiçbir döneminde bu denli aşikâr şekilde yaşanmamıştır. Uluslararası hukukun rafa kalktığı, güçlü ittifakların menfaatleri çerçevesinde her türlü hukuksuzluğu meşru gördüğü ve göstermeye çalıştığı bir dönemdeyiz.
Dünya; sömürgeciliği, gizli örgütler, istihbarı yapılanmalar eliyle yapılan çıkar çatışmalarını, gizli savaşları belki de modern tarih boyunca daima görmüştür. Hatta terör örgütlerinin devletler tarafından çıkarları istikametinde kullanılmasına da onlarca örnek bulmak mümkün... Ancak şunu net olarak ifade edebiliriz ki; artık kendilerini süper güç veya karar alıcı olarak tanımlayanlar daha önce kapalı kapılar ardında yaptıkları menfaat odaklı usulsüzlükleri ve hak gasplarını tüm dünya kamuoyunun gözünün içerisine bakarak yapıyorlar ve bunu da herkesi “aptal” yerine koyarcasına güya meşru bahanelere dayandırıyorlar.
Terör örgütlerini “demokrasi” aracı olarak gösterme küstahlığı, yönetimleri menfaatler istikametinde değiştirmek isterken hiçbir meşru zemin aramadan vali atar gibi devşirilmiş aktörleri dayatma hadsizliği, ekonomik anlamda rahatlamak, silah satışı yapmak için bölgesel savaşları kışkırtma cesareti, rakipleri sindirmek için küresel ekonomik argümanları silah olarak kullanma yöntemi belki tarihin birçok döneminde uygulanmıştır fakat hiçbir tarihsel dönemde bu kadar fütursuzca ve açıkça yapılmamıştır. Adeta tüm insanlığın gözünün içerisine bakarak, “biz yaparız ve yaptıklarımız için ne tür bir bahane üretiyorsak siz bunu kabullenmek zorundasınız” diyorlar ve ne yazık ki “oyun kuruculara” yaranma derdinde olanlar tüm yaşananlara gönüllü kılıf dikmekte yarışıyorlar.
Bugün dünyanın dört bir tarafında, kafamızı ne yan çevirsek, harita üzerinde hangi noktaya odaklansak bu realiteleri görmemiz mümkün. Demokrasinin giderek geliştiği, demokratik devletlerin arttığı, sınırların kalktığı, sınırlandırılmaların yerini özgürlüklerin aldığı bir dünya hayali tamamen yok olmuş durumda. Dün Berlin duvarı yıkılırken psikolojik olarak özgürlüklerin önü açılıyor diyen zihinler bugün mevcudu korumak adına büyük duvarların örülmesini istiyor halde... Dün ülkeler bir araya gelip sınırları kaldırırken, birlikler kurarken; sadece ve önce insan diyen, milliyetçiliği insanlık dışı gören zihinler bugün içe kapanmanın doğruluğunu savunur, milliyetçilik akımlarına destek verir halde...
Ülkemiz özelinde de durum çok farklı değil maalesef. Hedefleri istikametinde meşru tüm haklarımızdan vazgeçmemizi isteyen söz konusu sözde karar alıcılar yukarıda bahsettiğim tüm argümanları ülkemize karşı aynı anda kullanıyorlar. Ve yine ne yazık adeta bir hipnoz süreci yaşanırcasına kitleler bu gerçekliğin karşısında konumlandırılmış durumda... Bu kitleler on yıllarca ülkemizi bölmek adına gizlice destekledikleri bölücü terör örgütü PKK’yı harf oyunları ile Suriye’de semirten, devletimizi ve milli iradeyi hedef almış, içimize yuvalandırdıkları FETÖ’yü organize eden, koruyanların oyunlarına ve dayattığı projelere tek bir kişisel düşmanlık noktasında motive olarak farkında olarak veya olmayarak yandaşlık ediyorlar.
İnsanlığa yeni bir pusula verildi. Kitleler algı oyunları ve kitlesel iletişim platformları eliyle adeta güdülüyor. Ancak pusulanın insanlara sadece tek istikameti, istenilen istikameti gösterdiğini genel itibariyle göremiyoruz. Bu yeni pusulayı dayatanlara ve gösterilen istikametteki dayatılanların arka planını göremediğimiz sürece güdülmeye mahkûm olacağız.