Psikolojik çürüme
İnsanın insana olan nefreti ve düşmanlığı, insanı psikolojik, sosyal, kültürel ve siyasal açılardan bütünüyle çürütmektedir. Nefret, ayırımcılık ve ırkçılık, insanın aklını ve kalbini birlikte mühürlemektedir. Savaşın, şiddetin, katliamın egemen olduğu dünyamızda kişiler ve toplumlar, sosyal, siyasal, ekonomik ve krizleri, gerçeklikle, akılla ve bilgiyle değerlendirmek yerine nefretleriyle ve önyargılarıyla ele almaktadırlar. Çatışma, şiddet ve savaş anlarında kişiler ve toplumlar, öteki ve düşman gördükleri toplumlara karşı, önyargılarını ve nefretlerini harekete geçirmektedirler.Öteki ve farklı görülen grubun, topluluğun veya kültürün, hayat ve varolma hakkı inkar edilmektedir. Nefret, kin ve öfke, ne olursa olsun nefret edilen ötekinin nihai bir şekilde ortadan kaldırılana kadar şiddet sarmalının sürdürülmesini gerektirmektedir.
Psikolojik süreçlerimizin
sağlıklı, verimli, etkin ve diri bir
şekilde işlemesi için bireylerin, birbirlerine ulaşması, birbirleriyle diyalog
ve iletişim kurması, birbirlerini tanımaları ve tartışmaları gerekmektedir.
Din, mezhep, kabile, etnisite, kültür, kimlik gibi entiteler adına insanların birbirinden nefret
etmesi, öfke ve kin duyması, insanların ilgisini, ilişkilerini ve dikkatlerini birbirlerinden uzaklaştırmaktadır.
İnsanlar, düşman gördükleri farklı gruplara ve kimliklere öfke, nefret ve kin duymayı kendileri için
kutsal vazife bilmektedirler. Düşman olarak gördüklerine öfke ve kin duydukça, daha iyi, ahlaklı,
erdemli insanlar
olacaklarına inanma şeklinde tehlikeli bir yanılsama içindedirler.
Hiçbir öfke ve kin, kutsal, yüce ve erdemli değildir. Bütün
şerlerin kaynağı, kin ve öfkedir. Kinine tapan kişiler, içlerindeki karanlık canavara mahkum
olmuş, o canavarı doyurmak için her türlü kötülüğü sıradanlaştıran ve normalleştiren ölüm ve şiddet makinalarıdırlar.İnsanları
birbirine yabancılaştıran ve düşmanlaştıran bütün öfkelerin ve kinlerin
hiçbirinin haklılığı ve meşruiyeti
yoktur.
Bir toplumu ötekileştiren,
lanetleyen, şeytanlaştıran bütün
kaynaklar, kalıplar ve kurgular, ahlaksızlık ve akılsızlıktan başka bir şey
değildirler. Hiçbir insan toplumu ve kültürü, bizatihi kötü ve lanetli değildir.
Her ne adına olursa olsun insanları bir gruba düşman olmaya çağıran,
insanları birbirlerine karşı kışkırtan ve kamplaştıran köhne mesajlar, değerler ve doktrinlerin ahlakla, akılla, barışla, hukukla,
maneviyatla ve çoğulculukla hiçbir
ilgisi bulunmamaktadır. İnsanlığın bir bölümünü diğer bir bölümüne karşı
kışkırtan, lanetleyen, ötekileştiren ve
düşmanlaştıran bütün doktrinler, insanlığın ve medeniyetin ezeli düşmanlarıdırlar. Nefret ve kini kutsallaştırarark insanların karşılıklı düşmanlar haline getirilmesi,
insanlık medeniyetinin ortasında
şiddetle, savaşla, ölümle, cinayetle
sürekli doldurulan ama bir türlü dolmayan ve doymayan derin
bir barbarlık çukurunun oluşmasına neden olmaktadır. İnsan
psikolojisini derin barbarlık çukuru
çürütmektedir.
Hiçbir insan grubu, birbirinden
üstün veya aşağı değildir. Erkeğin
kadına hiçbir üstünlüğü yoktur. Yaşlının gençten, zenginin yoksuldan hiçbir üstünlüğü bulunmamaktadır. Hiçbir insan grubu,
seçilmiş veya lanetli değildir. Yeryüzünün lanetlileri olmadığı gibi,
üstünleri ve seçilmişleri de yoktur.
Kimliği, kültürü ve cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanların kavraması ve
kabul etmesi gereken asli değer,
bütün insanların birbirine eşit olduğu gerçeğidir. İnsanlar arası
eşitliği kabul etmeyen ve kavramayan kişiler, gruplar ve kimlikler, kabile, din, mezhep, cinsiyet, sınıf ve coğrafya asabiyetiyle ve
fanatizmiyle hareket etmekte ve birbirlerine karşı en ölümcül şiddet ve yıkım araçlarını kullanmakta tereddüt
etmemektedirler.
İnsan psikolojisinin öfke, nefret ve kin duygularının kontrolüne girmesi ve onlar
tarafından idare edilmesi, manipüle ve iğfal edilmesi derin bir
psikolojik çürüme anlamına gelmektedir.Kin
ve nefretlerine uygun hareket etmeyen herkesi
ihanet ve alçaklıkla suçlamak, psikolojik körleşme, kısırlaşma ve
katılaşmadır. Psikolojik olgunluk ve gelişim, ancak öfkenin, kinin ve nefretşin
buharlaşması ve çözülmesiyle mümkündür.