Dolar (USD)
32.70
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2520.58
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Ağustos 2022

"Psikolog" un üniforması

Başörtüsü bir “Psikolog” u neden rahatsız ediyorsa, “Psikolog” un üzerinde özenle taşıdığı “üniforma” sı da beni rahatsız ediyor.

Psikolog” belki farkında olmasa da üzerindeki “üniforma” sı dikkatli gözlerden kaçmıyor.

Kendisi ile aynı görüşte olmayan muhataplarına sorun yaratacağını, önyargılı davranacağını, mobing yapacağını zımnen beyan ediyor ve bunu meydan okumayla pervasızca açık ediyor.

Böyleleri sanki umurlarındaymış gibi bir de toplumda hiç olmadığı kadar kamplaşma olduğundan dert yanıyorlar.

Aslında kamplaşmadan değil, sindirememekten, baskılayamamaktan, ezememekten, susturamamaktan rahatsızlar.

Biz sanıyorduk ki bu yara kabuk bağladı, konsensüs sağlandı, başörtüsü sorunu bitti.

Böyle ideolojik fanatikler yarayı deşmekten ve millete buyruklar vermekten bir türlü kendilerini alamıyorlar.

Emriniz olur “Beyefendi”, kızlarımız kıyafetlerini sizin yüce buyruklarınıza göre ayarlasınlar.

Bu imtiyazı size kim verdi acaba?

Beyefendinin başörtüsü konusundaki yaklaşımı ilmi değil ideolojiktir.

Bir ilim adamı için doğrular tabi olduğu ideolojinin doktrinleri değil, ilmi verilerdir.

Gerçek bilim adamı ilmi ideolojiye kurban etmez.

Beyefendinin kendisinde vehmettiği “Türkiye’nin Freud” ü havası bu yaklaşımı ile fos çıkmıştır.

Son günlerde toplumu ajite eden “başörtüsü” açıklaması ilmi bir çalışmanın sonucu değil, sadece ideolojik saplantıdır.

İlim adamı hüviyeti ile değil, ‘ideolog’ u ve isim babası Moiz Kohen olan ideolojisinin fanatiği olarak konuşuluyor.

Bu yaklaşım bilimsel değil, skolastiktir.

Skolastisizm ilkçağ kafasıdır.

Başörtüsüne yaptığı itiraz ilmi verilere dayanan bir “bilimsel çalışma” ya dayanmıyor.

Kendilerine ezberletilmiş ideolojinin doktrinlerinden biri oluyor.

Esefle belirtmeliyim ki o doktrinler okullarımızda hala çocuklarımıza hap gibi yutturuluyor, ezber ettiriliyor.

Yeri geldiğinde de böyle, kusmalar oluyor.

İddia ettiği teziyle ilgili bir çalışmaları varsa önce saygınlığı, güvenirliği olan ilmi dergilerde yayınlatmalı, daha sonra da kamuoyu ile paylaşmalı idiler.

Millet, böyle tepeden buyuran, jakoben yaklaşımlardan gına gelmiştir.

Tam bitti derken kendilerini tutamayıp sahneye fırlıyorlar.

Fransız İhtilali’nin 1700 lerin demode hezeyanlarını üzerlerinden atamıyor, takvimlerin 2022 lere geldiğini bir türlü kavrayamıyorlar, anakronikler.

Kendilerini güncelleyemiyorlar.

“Tek Parti” nin “asrı saadet(!)” ine aş eriyorlar.

İstiyorlar ki kıyafeti nedeniyle yabancı elçilerin görmesinden utanç duyacakları Türk insanını, Kızılay’a, Çankaya’ya sokmadıkları günleri, yeniden yaşasınlar, mutluluk tazelesinler.

İstiyorlar ki Türk Müziğini bir daha yasaklasınlar.

İzmir’de yaptıkları gibi minarelerden “Çav Bella” öttürsünler.

İstiyorlar ki, açlıktan, sefaletten, veremden, sıtmadan inleyen halkın nefreti bakışları altında düzenledikleri “ideoloji baloları” nda vals yapsınlar.

Ama o millet de sizi 1950 den itibaren “ebedi muhalefet” e çaktı.

Bir yarısı iktidar umuduyla helalleşme turları atarlarken, diğer yarısı yasak sanrıları görüyor, millete parmak sallıyor.

Millet sessizce izliyor.

Cevabını verecek!