Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.19
Gram Altın
2906.28
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Nisan 2021

Psiko-terör!

Bazı televizyon kanallarının ve sosyal medyadaki bir takım oluşumların, milletin manevi zeminini kaydırmayı hedefleyen “organize” faaliyetler yürüttükleri yönündeki şikâyetler, birçok vatan evlâdı tarafından dile getiriliyor.

Memleket idaresinin en başındaki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da bu durumlardan şikâyetçi olduğunu farklı vesilelerle ifade ediyor.

Mesela…

Kendilerinin başkanlık ettikleri Cumhurbaşkanlığı Yüksek İştişare Kurulu’nun bir toplantısının ardından yapılan açıklamada, “bazı” medya yapılanmalarının, ‘Anadolu İnsanı’nı, ‘Anadolu Ruhu’nu hedef alan bir “oyun”un içinde olduklarının altı çizilmişti.

Çizilmişti de…

Memleketin başında bunca badire varken, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, sokaklardaki isimsiz kahramanlara kadar milyonlarca vatan evlâdının şikâyetçi olduğu bu meseleye şöyle bir el atma imkânı olmadı herhalde.

İçinde bulunduğumuz sürecin ne yaman bir süreç olduğunu, milyonlarca vatan evlâdının ne büyük sıkıntılar çektiğini uzun uzun yazmaya gerek yok.

Dünyayı kasıp kavuran “pandemi tezgâhı”, en fazla bizim gibi “gelişmeye çalışan” ülkelerin insanlarını etkiliyor.

Çok geri kalmış ve geri kalmış ülkelerde yaşayanlar, içinde bulundukları şartları büyük ölçüde kabulleniyorlar.

Böyle yerlere her gittiğimde, “Bu şartlarda nasıl yaşıyorlar, inanılmaz bir şey!” diyerek baktığımız insanların, bizden çok daha az “dertli” olduklarını, içinde bulundukları durumdan çok daha az şikâyet ettiklerini görürüm.

Yoksul ve çok yoksul ülkeler böyle…

“Üretim devleri” olarak öne çıkan ülkelerden bazıları da, “Yüksel teknolojilerinden, küresel markalarından, en önemlisi de kültürel iktidarlarından” gelen güçleriyle işlerini hallediyorlar.

Bu sürecin ABD ve Çin’e yaradığını net bir şekilde görüyorsunuz.

Yeni iki kutuplu dünyanın bu iki büyük gücü, “çatışıyormuş” havasıyla dünyayı paylaşıyor, tıkır tıkır paslaşıyorlar.

ABD Kongre Bütçe Ofisi, ülke ekonomisindeki büyümenin hızlanarak devam ettiğini, bunun işsizlik rakamlarına da yansıdığını gururla ilân ediyor.

Virüs felâketinin kaynağı olan Çin’in, bu “plândemi” sürecinde “mucizelere imza attığı” yönündeki haberleri de, kızgınlıkla okuduğunuzu biliyorum.

Bu süreçte olan bizim gibi “iki arada bir derede” kalmış ülkelerin insanlarına oluyor.

Kafayı yememeye çalışan da bizleriz bu süreçte.

Yazımızın başlığındaki “Psiko-Terör” kavramı, ilk bakışta kavradığınız üzere, kafayı yememizi temin için yürütülen “sistematik”, “organize” faaliyetlere işaret ediyor.

Misal mi?

Son vakitlerde, bazı televizyon kanallarının, hem de “prime time”larda, çoluk çocuğun pür dikkat ayakta olduğu zaman dilimlerinde, psikolojiyi alt üst eden “kaçık, sapık” filmleri bir biri ardına tezgâha sürmesi!..

İnsan psikolojisini altüst eden bu süreçte…

Dükkânını, evini çevirmekte güçlük çeken insanlarımızın kafaya yememe mücadelesi verdiği bu süreçte…

“Yapımcılar”dan “bu konulara dikkat etmelerini” istemek hakkımız olsa da, bunun bir karşılığı yok.

Ne desek duymazlar ya da önemsemezler.

Umulur ki, memleketimizi yönetenler bu işlere bir an evvel el atsınlar!..

Umulur ve dua edilir!..

******************

Rayting Her Şey Midir?

Bizim şikayetçi olduğumuz programların, filmlerin “ büyük izlenme oranlarına ulaşması”, birilerine “Vatandaş bunu talep ediyor! Kumanda elinizde, istemiyorsanız izlemezsiniz!” yollu lâflar ettiriyor!

Bir iddiaya göre, “müşterisi olan” her mal “meşru”dur!.

Toplum sağlığı, toplum psikolojisi, insanların içinde bulunulan plândemi ortamında yaşadıkları sıkıntılar, vesaire…

Bunların hepsi “teferruat”tır.

Bizim gibi “serbest piyasa ekonomisi”ne uyum sağlayamamış “aykırı” insanların sözlerinin hiçbir kıymeti yoktur.

Bu türden görüşleri sadece liberallerin değil, bazı “Muhafaza-KÂR’ların da hararetle savunduklarını görüyorum.

Vakti zamanında, Merhum Cumhurbaşkanlarından biri, toplumu “bozacak” programlardan bahsedildiğinde…

Son derece muhafazakâr, demokrat ve aynı zamanda liberal bir dille “Kumanda elinizde kardeşim, ister seyreder, ister seyretmezsiniz, sizi ille de izleyeceksiniz diye zorlayan mı var!” demişti.

O günlerden bugünlere çok şeyler oldu; ailemizde yıkımlar, şiddet olaylarında artışlar, hedonist ve sadist eğilimlerde patlamalar, vesaire, vesaire…

Yok, hayır, olan biteni tek bir sebebe bağlıyor değilim.

Sadece, bir vakitler “bir kısım medya” diyerek işaret ettiğimiz ve bugünlerde adeta “her kısım medya”ya dönüşen “yapı”nın manevi çöküş sürecine büyük katkılarda bulunduğunu söylüyorum!

Bunları yazarken gördüm;

Alihan Yılmaz adlı bir sosyal medya müdavimi, “Terör olayları, ekonomik problemler, toplumsal yozlaşmaya sebep olan Lanzarote ve Cedaw Sözleşmeleri, 5’nci kol faaliyetleri, pandemi” gibi insan psikolojisini alt üst eden sebepleri sıraladıktan sonra şöyle demiş:

“Ekranlarda sürekli olarak verilen hastalık, cinayet, gasp haberleri, ahlâktan yoksun bazı programlar, 3’ncü cins eğilimlerin gündeme getirildiği sözde eğlence ve yemek programları, medyada ve sosyal medyada psiko terör ve biyolojik savaş olarak kurgulanıp yönetilmektedir. Bunların yıkıcı etkileriyle mücadeleye, terörle mücadeleden bile fazla önem verilmeli ve gerekli müdahaleler bir an evvel yapılmalıdır.”

Evet…

Durumlar böyle.

Bizler “sokaktaki vatandaşlar” olarak bunları söylüyor ve yönetenlerimizin “bu işlere bir an evvel el atmaları için” dua ediyoruz!..