Psikanalizin kurucusu Freud'u anlamak
Modern dönemde en önemli fikir akımlarından biri olan psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’tur. 81’nci ölüm yıl dönümünde anılan Freud (6 Mayıs 1856-23 Eylül 1939), Kopernik, Marx, Nietzsche ve Darwin gibi büyük tartışmalara neden olmuş, insana ve doğaya dair geleneksel kabullerin sarsılmasında etkisi derin olmuş bir düşünür ve insan bilimcidir.
Freud, faşizmin Avrupa’yı yakıp yıktığı bir dönemde yaşamıştır. Freud’un 4 kız kardeşi Nazi kamplarında hayatlarını kaybetmiştir. 1933 yılında iş başına gelen Naziler, felsefe, edebiyat, sanat, bilim, kısacası insana dair ortaya konulan kitapları şehir meydanlarında yakmaya başlarlar. Yakılan kitaplar arasında Freud’un da kitapları vardır. Freud, Faşizmin barbarlığı karşısında şu sözleri söyler: “Nasıl bir gelişme ama! Orta Çağ’da olsak beni yakarlardı, şimdi ise kitaplarımı yakmakla yetiniyorlar.” Nazi faşizminin soykırımı karşısında Freud, 1938 yılında Londra’ya kaçmak zorunda kalır. Faşizmin insanlığı yok etmek isteyen sürekli bir barbarlık hali olduğu gerçeğinin hiçbir şekilde ihmal edilmemesi lazımdır. Faşizm barbarlığının farkına geç varan Freud, 4 kız kardeşinin hayatını kaybetmesi şeklinde ağır bir insani bedel ödemiştir. Freud, bedenimizin, dış dünyanın ve diğer insanların sürekli olarak bizim için acı ve ızdırap kaynağı olabileceğini kendi tecrübesini de dikkate alarak şöyle ifade etmektedir: “Bizler üç farklı yönden acı çekme tehdidi altındayız; çürümeye ve yok olmaya mahkûm bedenimizden; acımasız ve yıkıcı güçleriyle dış dünyadan; ve son olarak da diğer insanlarla olan ilişkilerimizden. Bu sonuncu kaynaktan gelen acı, muhtemelen diğerlerinden çok daha ıstıraplıdır.”
İnsan zihnini bilinç, bilinç öncesi ve bilinçaltı şeklinde üç bölgeye ayıran Freud, id, ego ve superego kavramlarıyla bu üç bölgenin işleyişini kavramsallaştırmaktadır. Libidonun insan için yaşam enerjisi olduğunu söyleyen Freud, kişinin sağlıklı ve olgun bir varlık olarak cinselliğini anlamasını sağlayan önemli analizler ortaya koymaktadır. Libidonun yaşam enerjisi olduğunu söyleyen Freud, aynı zamanda yıkıcı güç olarak ölüm gerçekliğine dikkat etmektedir. İnsan hayatının haz ve yıkım arasında gerçekleşen bir tecrübe olduğunu ifade eden Freud, hayat ve ölüm gerçekliğini birlikte kavramamıza yardımcı olmaktadır.
Freud, insanın kendi bilincine ve davranışlarına sahip olamadığını ve kendini bile kontrol edemeyen bir varlık olduğunu söylemektedir. Kişi varlığından acı duyduğu ve hoşlanmadığı şeyleri bilinç dışına itmekte veya inkar etmektedir. Kişinin istemediği bir düşüncesini veya arzusunu bastırması, o düşüncenin veya arzunun olmadığı anlamına gelmemektedir. Arzular ve düşüncelerin inatçı olma ve tekrar geri gelme gibi bir özellikleri vardır. Freud, bastırdığımız, yüzleşmediğimiz ve kendilerinden kaçtığımız düşüncelerimiz, arzularımız ve davranışlarımızla eninde sonunda tekrar karşılaşacağımızı söylemektedir. Psikolojik bir savunma mekanizması olarak kullanılan bastırma, insanın kendisinden kaçışını sağlamamaktadır. Freud, bastırma yoluyla kendimizden kaçışımızın bizi huzursuz etmekten başka bir işe yaramadığını söylemekte, bizim kendi varlığımızın farkında olma gibi büyük bir meydan okumayla yüz yüze olduğumuz şeklinde önemli bir mesaj vermektedir.
Freud, psikiyatrinin insanları ilaçlara ve psikiyatristlere bağımlı kılma faaliyeti olmadığına inanmaktadır. Psikiyatrinin görevi, insanın kendi kendine yeterli olmasını sağlamaktır. Psikiyatrinin kişinin kendi ayakları üzerine doğrulmasını ve dikilmesini sağlamakla görevli olduğunu Freud şöyle ifade etmektedir: “Psikiyatri, insanlara kanepelerde uzanıp yatarken kendi ayakları üzerinde durabilmelerini öğretme sanatıdır.” Aynı şekilde Freud, ortaya koyduğu psikanaliz teorisinin de kişiyi varoluşsal düzeyde yeterli kılmak için geliştirildiğini ifade etmektedir. Bilinçaltının kadim zamanlardan beri keşfedildiğini söyleyen Freud, bilinçaltının derinliklerinin çözümlenmesi için bilimsel bir metot geliştirdiğini ifade ederek insan bilimlerine yapmış olduğu katkıyı ifade etmektedir: “Şairler ve filozoflar, bilinçaltını benden çok önce keşfetmişlerdi. Ben yalnızca bilinçaltının analizini mümkün kılan bilimsel metodu keşfettim.”
Freud, psikoloji, psikiyatri, medeniyet, din, cinsellik, sosyoloji alanlarında çok önemli eserler vermiş, insanlık durumumuzu cesaretle analiz etmiş ve radikal nitelikte görüşler ortaya koymuştur. Freud, insanın aklını kullanması, bilinçaltının farkına varması ve sürekli olarak kendini geliştirmesiyle ilerleyebileceğine inanmaktadır. Albert Einstein, Freud hakkında şöyle demektedir: “Freud, aydınlanmacı felsefenin son temsilcilerinden biriydi. İnsanın sahip olduğu ve onu kafa karışıklığı ve çöküşten kurtarabilecek tek kudretin akıl olduğuna samimiyetle inanıyordu.” 81 yıl önce aramızdan ayrılan Freud’u, daha iyi okunması ve anlaşılması dileğiyle saygıyla anıyorum.