Profesör FETÖ'cüler ve yalan
Darbeciler kendi vatandaşlarının üzerine, onların vergileriyle alınmış silah ve uçaklardan, yine milletimizin verdiği maaşla acımadan, kalleşçe mermi ve bombalar yağdırdılar.
Evet hain darbeciler 248 vatandaşımızı şehit ettiler, iki binden fazla insanımızı yaraladılar.
Ülkemize büyük zararlar verdiler, insanlarımıza olmadık korkular ve geleceğe güvensizlik aşıladılar.
Darbeciler milletimize ihanetin ne kadar ağır olabileceğini, ne kadar rezil ve aşağılık olduklarını gösterdiler. Kendi ordusuna duyduğu güveni zedelediler.
Darbeciler aynı zamanda general seviyesine gelmiş, subay olmuş komutan kılıklı askerlerin seviyesizliğini, kişiliksizliğini meydana koydu.
İşte bu hain darbeciler şimdi mahkeme önüne çıkmaya başladı. Fakat tam bir tiyatro. Tam bir facia. Acınası hal. Türk ordusu bunlara nasıl teslim edilmiş? Bir savaş hali olsaydı halimiz nice olurdu? Terörle mücadelede aksayan neydi?
Sanki darbeye değil okul müsameresine gitmişler gibi gayet rahat anlatıyorlar. Bazısı "Haberimiz yoktu, çağrılınca gittim, ne olduğunu anlayamadım" diyor. Başkaları "Oradan geçiyorken karışıklık gördüm, ne olduğuna bakayım dedim, darbeyle ilgim yok" şeklinde açıklama yapıyor. Diğer birileri "Kurumu PKK bastı diye haber geldi, teröristlerle mücadele için oraya geldim" diye kendini savunuyor. Herkesin haberi var ama darbeciler dünyadan habersiz.
Hiç biri ama hiç biri mertçe ortaya çıkıp, "Evet ben FETÖ'cüyüm. Darbe yapıp iktidarı yıkmak için oradaydım. Ben rezil biriyim. Ben Türkiye düşmanı hainim. Amacımız Türkiye'yi FETÖ'nün yani dış güçlerin eline vermekti" demiyor, doğruyu söylemiyor. Maalesef hepsi yalan söylüyor, tümü takiye yapıyor.
Benim esas söyleyeceğim ise bu FETÖ'cülerin üniversite versiyonu. Bu FETÖ'cü memurları, komutanları, yargı mensuplarını geçtik. Acaba üniversitelerde profesör, öğretim üyesi, dekan ve rektör olanlar ne durumda diye merak ederdim. Geçenlerde Ege bölgemizde, FETÖ'cülerin hakimiyetindeki bir devlet üniversitesinde FETÖ'cülükten açığa alınan, tutuklanan, görevden ihraç edilen 20'nin üzerindeki öğretim üyesinin dava dosyasını inceleme fırsatım oldu. Her yönüyle bunlar terör örgütünün elemanlarıydılar. Ancak aynı diğer FETÖ'cüler gibi "Benim ilgim yok. FETÖ'cü değilim. Aksine bu hain terör örgütünün sinsi emellerini biliyorum ve bunlarla mücadele halindeyim" şeklinde konuşmuşlar. Şaşırdım kaldım.
Mahkemede cep telefonlarında açığa çıkan bylock üyelikleri soruluyor. Yine ibretlik cevaplar:
"Çocuğum oynarken yanlışlıkla girmiş" veya "Telefonum ikinci eldir. İlk sahibi yüklemiş olabilir."
Mert bir şekilde, "Evet ben FETÖ'cüyüm" diye itiraf eden açık yürekli yok aralarında. Profesör de olsalar maalesef böyle.
Yalan, iftira, çarpıtma, çelişkili ifade, garip ve tuhaf savunma, sırıtarak doğruyu ters yüz etme her şer ve kötülük var bunlarda. Genlerine işlenmiş. Hepsinin ortak özelliği olmuş.
Artık karakter sapması, kişilik bozukluğu bunların içine işlemiş. Yalanı öyle rahat söylüyorlar ki şaşarsınız. Daha doğrusu artık alıştık, şaşırmak bile elimizden gelmiyor. Aksine gerçeği söyleyen biri karşımıza çıksa esas o zaman şaşıracağız.
Gerçekten bu FETÖ olayı Türkiye'nin tarihi boyunca karşılaştığı en büyük fitne.
Görmüyor musunuz şimdi de yurt dışındaki hadiseleri ülkemiz aleyhine çevirmek için her türlü komplonun içindeler. Hollanda'da Osmanlı aleyhine, ülkemize kin kusan da bunlar.
Ancak Yüce Milletimiz bu tehlikeyi de aşmasını biliyor, bilecektir deu2026