Postmodern şiddet yönteminin adı: Ev Ödevi…
Benim gibi yetişkin olan herkes dönüp geçmişe baktığında, öğrencilik yıllarına dair aklına gelen ilk şey muhtemelen okulda gördüğü şiddettir. Öğrencilik yıllarında, okulda, öğretmenlerinden dayak yemeyen var mı aramızda? Az dayak yemedik! Üstelik farklı dayak stilleri geliştirilmişti!
Bizim okulda dayak yiyen öğrencilerin neredeyse tamamı
disiplin olaylarına bulaştığı için değil; genellikle hafta sonları yapılması
için verilen ev ödevlerinin yapılmasıydı. Her ders öğretmeninin verdiği bir
yığın ev ödevini 2 günlük hafta sonu tatilinde yetiştirmek neredeyse
imkansızdı. O günün koşullarında belki öğretmenlerimiz haklıydı, belki de
haksız, bilemiyorum ama empati konusunda yetersiz olduklarını düşünüyorum.
Bugün gelinen noktada öğrencilerin mücadelesi, velilerin çocuklarını sahiplenme
refleksi, hukuksal mücadeleler gibi nedenlerle okullardan şiddet
uzaklaştırıldı. Artık okul deyince akla gelen ilk şey şiddet olmuyor ama özellikle
ortaöğretimde henüz ödevler, özellikle de ev ödevleri sistemi ne yazık ki hâla devam
ediyor. İlköğretimde pekiştirmek adına verilebilir belki ama ortaöğretimde ev
ödevleri alanına yeni bir format geliştirilmeli.
Sözlük tanımına baktığınızda ödev; “Yerine getirilmesi, yapılması, kişinin
vicdanından doğan, insanlık, töre ya da yasa bakımından gerekli olan iş ya da
davranış” olarak tanımlanır. Peki, o halde yıllardır tatil dönemlerinde
öğrencilere ZORUNLULUK olarak verilen ev ödevleri bu tanımın neresine
koyacağız? Ev ödevlerinin bilgi yığmak,
bilgiye boğmak, ezberletmek, tekrarı yapmak yani kopyalatmak dışında ne
gibi kazanımları var genel anlamda? Gerçek anlamda araştıran, üreten, ortaya
konan yenilikleri, icatları elbette ki herkes destekler. Yalnız okulda
öğretilen bir bilginin, hafta sonları ya da tatil dönemlerinde ezberleme,
kopyalama yöntemi ile tekrar edilmesini desteklememiz doğru olmaz.
Ev ödevlerinin çocuğu okuldan, derslerden, öğretmenden
uzaklaştırmaktan başka psikolojik ve sosyolojik bir yönü var mı? Bu nedenle
Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahut Özer’in
“İnanıyorum ki öğretmenlerimiz öğrencilerimize ödev vermeyecekler, 2 hafta hem
öğrencilerimiz, hem öğretmenlerimiz dinlenecekler” demesini çok anlamlı
buluyorum.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, verilen ev
ödevlerinin çoğunu zaten öğrenciler yapmıyor. Okulda yeterince yorulan, sıkılan
öğrenciler eve gitmeyi “biraz nefes almak için okuldan kaçış yöntemi” olarak
görüyor. Üstelik bu yıllardır böyle, bu algı bir türlü kırılamadı. Evde
ağlayan, gürültü çıkaran, yaramazlık yapan öğrenciler bir şekilde velilerini veya
kardeş/ağabeylerini bezdirip ikna ediyorlar ödevlerini yaptırmak için.
Nitekim de haklılar, çoğu ödev okulda yapılan, işlenen
dersin tekrarı mahiyetinde. Kopyala yapıştır ile çocuğun herhangi bir melekesi,
kabiliyeti gelişmiyor zaten. O nedenle çocuk da çok istekli olmuyor ödevleri
yapmak için. Anne babalar da hemencecik ikna oluyorlar ödevleri yapmakta. Çünkü
zaten onlar da pek yorulmuyorlar; çocuklarının okuldaki kitap defterini açıp
baktıklarında neredeyse birebir veya çok az değişiklik yapılmış hali ev ödevi
olarak verildiğinden oturup birkaç dakika içinde şipşak hemen hallediyor, ev
ödevi problemini çözüme kavuşturuyorlar!
Ev ödevi vermek yerine, öğretmenler öğrencilere “anne
babanızla kitap okuyacaksınız, özetini dinleyeceksiniz, anne babalarınızı takip
ediniz, onlara sorular sorun, sınav yapın velileriniz, onlara not verin,
ödüllendirin, yapmadıklarında tatlı yapmak, yemek yapmak, sinemaya gitmek,
tiyatroya gitmek gibi cezalar(!) verin” deseler evlerimiz daha da neşelenmez
mi? Biraz ironi yapıyorum ama gerçekten ev ödevi vermek veliye ödev vermeye
dönüşen, çocuğa ise psikolojik şiddet gibi gelen bu ezberci sisteme son verip
yeni ve farklı bir yol, yöntem keşfetmeliyiz. Hem çocuklarımızın hem
velilerimizin ruhuna dokunacak, onlarda kalıcı bir iz bırakacak, kendi
derinliklerinde olan gizil yönlerini ortaya çıkarak çalışmalar yapılması daha
keyifli olmaz mı? Bu konuda yerel ve bölgesel çalışan, üreten öğretmenlerimiz var.
Sosyal medyada çalışmalarına denk geliyoruz. Ama ne yazık ki bir şekilde destek
görmüyor, adlarını veya çalışmalarını daha geniş kesimlere duyuramıyorlar.
Çocukluğunda ödevleri yapmadı diye şiddete maruz kalan
biri olarak, bugün, günümüz çağında öğrencilere ev ödevi vermenin de postmodern
psikolojik şiddet olduğunu yazmazsam yüreğim de kalemim de sızlar.