Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Postmodern "resme" sığmak

“Giderek insanların tavır ve reflekslerinin birbirine daha fazla benzemeye başladığı” şeklinde bir yargı ortaya koysam, kimileri bunun orijinal bir tespit olmadığını, kimileri sübjektitivitelerin artmasına paralel tam tersine çeşitlenmelerin çoğaldığını, belki kimileri de insanın insana benzemesinin anormal olmadığı şeklinde cevaplar üreteceklerdir.

Ancak benim gözlemim şu iki noktanın vurgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Birincisi, insanlar standart davranış, konuşma, sözcük seçimi ve reflekslerde bulunmaktadırlar. Dönemin temel perspektifinde postmodernlik daha belirleyici olduğu için biz bunu “postmodern resme sığmak” şeklinde ifadelendirmekteyiz. İkincisi de, bu durum insanları kendi gerçekliğinden kopardığı için sanal ilişkiler, konuşmalar ve reflekslere götürmektedir.

Buradaki tespitlerin gündelik hayat içinde örnekleri ve analizlerine geçmeden önce, bir paradoksa yer vermeliyiz. Gerçekte insan ve toplum hayatında daha uzun süre etkisi ve egemenliğini göstermiş olan modernizm, tıpkı din gibi ontolojik ve epistemolojik keskinlikten mülhem monizmlere sahiptir. Bu da modernizmin özellikle geçen yüzyılda toplumsal örneklerinde izlenebileceği üzere totaliter karakterini bize göstermektedir. Postmodernizm ise genel kabuller açısından sahip olduğu sübjektivitelerden mülhem bir çeşitliliği, farklılığı birlikte getirmiştir. Zira postmodernlik evrensel akıl ve bilim anlayışlarını sıkı bir şekilde eleştirmektedir.

Böyle bir durumda bizim hem postmodern duruma atıf yapıp da hem de standartlaşma, aynı davranış ve reflekslerden bahsetmemiz bir çelişki değil midir? Esasen bunun bir paradoks olduğunu kabul etmekle birlikte, eskiden bu yana dillendirdiğimiz tezimizi doğruladığını söylemeliyiz. Buna göre postmodernlik kendi içinde bir çeşitliliği barındırıyor görünse de, küresel kapitalizmin işlerlikleri doğrultusunda standartlaşma dünya ölçeğinde giderek yaygınlaşmaktadır. Özellikle epistemik bir propaganda vasıtası olan ekranlar (televizyon ve internet) bir yaşam tarzı oluşturmak üzere davranışlardan, konuşmalara kadar tüketim kültürünü ilmek ilmek işlemektedirler. Bunlar küresel aktörlerin müşterilerini sürekli “yol”da tutma girişimlerinin ve stratejilerinin bir sonucudur.

Bu minvalde ortaya çıkan görüntülerin başında, ellerinde cep telefonlarıyla ayak ayak üstüne atmış gençler gelmektedir. Farklılaşmış espri anlayışlarıyla capsler izleyen, bu arada arkadaşıyla sohbet etse de bir gözü cep telefonunun mesajlarını takip eden profiller şeklinde tebellür etmektedir. Çok dikkatli bakıldığında, esnek davranış biçimleri ile sadece kendi sübjektivitesine odaklanmış ve oradan dünyaya bakan görüntüler enstantanelere yansımaktadır.

Elindeki maddi kaynakları bir şekilde ekrandan boca edilen marka elbise, ayakkabı, telefon, içecek ve yiyeceklere sarfetmektedirler. Hatta bu markalara ulaşabilmek kişiler açısından bir statü ve sınıfsallığa erişim anlamını taşıdığından, gerçek sınıfsallığı örten sembolik iletişim daha da öne geçmektedir. Hatta bu arada yiyeceklerden, o yiyeceklerin sunumuna kadar yaşanan dönüşümde bu standartlaşmayı daha net bir şekilde gözlemlemekteyiz. Burada çocuklar üzerinden ailenin dönüşümü ise, ebeveynlerin çocuklarına daha iyi bir yaşam sunma konusunda daha önce yaşadıkları mahrumiyeti, tüm maddi güçlerini çocuklarına harcayarak tolereetme çabalarında gözlemlenmektedir. Hatta ebeveynlerin geleneksel görüntülere rağmen, gelenek içinde çıpaları olmayan serbest göstergelerin eşliğinde dönüşümünü de izleyebilirsiniz. Tüm bunlar örgün ve yaygın eğitimin ekonomi politiğinin “tüketim” merkezli işlediğinin göstergesidir aynı zamanda.

Yine gençlerin kesik, yarım kalmış cümleler şeklindeki konuşma biçimleri ile kullandıkları kelimeler de benzeşmektedir; “Kanka”, “aynen”, bi şey söylücem”, “sonuçta bu benim tercihim.” İçerikleri yokladığınızda ise göstergelerin çıpalarını kaybederek kendi üzerine çöktüğü bir evren ifşa olunmaktadır.

Tüm bunlar ise postmodernliğin çeşitlenmiş gibi görünen tek bir resme sahip olduğunu ve cümle alem insanın da bu resme sığmak üzere biçim değiştirdiğini düşündürüyor.