Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2495.42
BIST 100
9507.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Kasım 2016

Post Modern işgal hareketi ve Suriye

Ünlü İngiliz tarihçi Arnold Tonby, insanlık tarihi boyunca var olmuş 23 medeniyetten çok azı hariç hepsinin tarihe karıştığını, canlılığını koruyan medeniyetlerin ise doğudan batıya Çin, Hindu, İslam, Ortodoks ve Katolik (batı), Afrika ve Latin Amerika medeniyetleri olduğunu tespit etmiştir.

Medeniyetler çatışması

Samuel Huntington, 1990'lı yılların ortalarında hocası Tonby'nin tezini bıraktığı noktadan biraz daha ileriye götürmek adına canlı medeniyetlerin 1900 ile 2000 yılları arasını inceleyerek çok önemli iki tespitte bulunmuşturu2026

Bunlardan ilki, geçen yüzyılın ideolojiler yüzyılı olduğunu ve fakat ideolojilerin insanlığın sosyo-ekonomik, buhranlarına çare üretemediğini, bu yüzden yeni yüzyılda insanların medeniyet odaklı bir kümelenmeye doğru gideceğini belirtmiştir.

Bununla da kalmayıp, İslam medeniyeti hariç diğer medeniyetlerin özellikle de batı medeniyetinin kilisenin görevini layıkıyla yerine getirmemesinden maada erimekte olduğunu ,batı insanının kimlikte Hristiyan yaşantıda ise ateist olduğunu tespit etmiştir.

Batı insanının uyuşturucu, cinsel sapıklık ve sosyal çöküntüler nedeniyle ateizmden de umduğunu bulamayıp geriye kalan tek inanç sistemi olan İslam'ı tercih etmekte olduğunu, 2035 'li yıllara gelindiğinde Hristiyan nüfusun İslam karşısında eriyeceğini ifade etmiştir.

Bu tespitleri yaptıktan sonra, batının siyaset ve strateji kulislerine şu soruyu sormuştur.

İSLAM yükselen değer olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaktadır.

Ne yapacaksınız? Teslim mi olacaksınız? Yoksa teslim mi alacaksınız?

Huntington'un bu tezi ABD''li evanjelistleri (Hristiyan Siyonistler) hemen harekete geçirmiş, IRAK'ı özgürleştirmek ve SADDAM'ın kimyasal silahlarını yok etmek bahanesi ile HAÇLI SEFERİNİ başlattılar.

Esasen IRAK, emperyalizmin coğrafyamıza sızması için her türlü şartlara haizdir. Bu nedenle ABD ve Batı ilk önce IRAK'ı, 2001 ikiz kule saldırısından(!) sonra ise El Kaideyi bahane ederek AFGANİSTAN'ı işgal etmişti.Bu işgallerde her zaman olduğu gibi en büyük müttefiki İngilizler ve Siyonistler olmuştur.

Bu savaşlarda yapılan harcamalar ve insan kayıpları batı kamu oyunda rahatsızlıklara neden olmuş,ABD ve batı, yeni bir model arayışına yönelmiştir.

MEDENİYET İÇİ ÇATIŞMA

Tam da bu esna da GRAHAM FÜLLER medeniyet içi çatışma tezini ortaya atarak batılı siyasetçi ve stratejistlere şunu önermişti. "İslam dünyasını doğrudan işgal etmek DAYANIŞMA RUHUNU tetikler. Doğrudan işgal yerine mezhebi ve etnik çatışmaları körükleyin, iç kargaşa ile yorulan İSLAM ülkelerine kurtarıcı rolünde girin" demişti.

Batı emperyalizmi şu an bu metodu kullanmaktadır. Ben bu metodu POST MODERN İŞGAL HAREKETİ olarak tanımlıyorum.

Bu maksatla aparat örgütler oluşturuldu.

Bu örgütler el-KAİDE içinden çıkmış türevler olup, BİLAD-I ŞAM'da DEAŞ,YPG, HAŞDİ ŞABİ - AFRİKA'da BOKO HARAM ,TÜRKİYE'de FETÖ PAKİSTAN'da TAHİR-ÜL KADRİ ,IRAK'ta KESTİZANİ HAREKETİ, AFGANİSTAN'da TALİBAN POST MODERN İŞGAL HAREKETİ'nin aparat örgütleridiru2026

Görünen o ki batının bu hesabı şimdilik tutmuş gibi.

Fakat ALLAH'IN vaadi mutlaktır

Ancak, Rabbimizin fermanı ne güzeldir. "Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara/216

15 Temmuz şerrinde hayır aramak

15 Temmuz ülkemiz ve milletimiz için şer gibi gözükse de sonuçları bakımından hayırdır.

TÜRKİYE' ye hem içerde ve hem de dışarıda dengeleri değiştirme fırsatı sundu. Uzun zamanda yapılamayacak FETÖ, PKK temizliğinin süratle yapılmasına imkan sağladı. Yeni bir ifade ile 15 TEMMUZ, müsil etkisi yaparak devletin necasetten taharetini hızlandırdı.

Özellikle şunu da ifade etmemiz gerekiyor ki, bölgemizde cereyan eden her türlü olay: işgal, darbe girişimi, sosyo-ekonomik müdahelelerin birbiriyle inanılmaz ilişkisi vardır. Türkiye'deki 7 Şubat krizi ile başlayan FETÖ isyanı, Suriye ve IRAK 'ta ki olaylardan ayrı değerlendirilemez. Aynı şekilde tersi de geçerlidir.

Suriye savaşının başlamasından bu yana en çok etkilenen ülke biziz. Fırat Kalkanı Harekat'ına kadar geçen süre içerisinde hem göçten ve hem de topraklarımıza yönelik saldırılardan çok etkilendik. İnsanlarımızı kaybettik.

Suriye savaşının öngörülen sonuçları

Suriye savaşında yıkım ve katliamlar dışında da çok önemli sonuçlar ortaya çıkıyor.

Nedir bunlar ?

ESED'in Halep'in kuzeyini gözden çıkarması, bu hususta ABD ve RUSYA'nın aralarında anlaşmış olduğunu hissettiriyor, RUSYA 'nın hem kara hem de deniz gücü ile SURİYE'de özellikle TARTUS ve LAZKİYE'de kalıcı üsler kurması, ABD'nin DEAŞ aparatı ile YPG'nin önünü açması, YPG'ye Halep'in kuzeyinin peşkeş çekilmesi, bu peşkeşe binaen kuzeyde kantonlar kurulması ve ABD'nin klasik müttefiklik geleneğini bırakıp bölgede YPG gibi aparat örgütler üzerinden yeni müttefiklikler kurması son derece manidardır. Üstelik tüm bunları açıktan ve stratejik müttefikim dediği TÜRKİYE'ye rağmen yapıyor olması ayrıca önemlidir.

Belli ki ABD ve BATIK BATI sadece işgallerde değil, müttefiklik ilişkilerinde de yeni bir usulü tatbik etmektedir. Buda en güzel ASİMETRİK MÜTTEFİKLİK olarak tanımlanabilir.

Kim ne derse desin, ne yapmak isterse de yapsın bundan böyle TÜRKİYE'yi dikkate almak zorundadır.

Fırat Kalkanı Harekatında nihai hedef Halep olmalıdır

ABD'nin Kuzey SURİYE'deki koridoru neredeyse tamamlamışken TÜRKİYE'nin Cerablus'tan başlattığı FIRAT KALKANI HAREKATI ile bütün planları alt üst oldu. Bundan dolayı ABD kuzey IRAK'a, koridorun başına MUSUL'a dönmek zorunda kaldı.

Gelinen son noktada ÖSO'nun AZEZ u2013CERABLUS-EL BAB üçgeniyle kalmayıp bu hattın kuzey emniyeti için AFRİN ve MÜNBİÇ'i YPG'den temizlemelidir. Ayrıca ÖSO'nun sonraki hedefi HALEP olmalıdır.

Eğer HALEP'te ÖSO'nun hakimiyeti sağlanırsa FIRAT'ın batısında HALEP 'te Türkiye ile kader birliği inşa edebilecek bir yapı oluşacak. Bu da 1938 'de HATAY'ın kendi isteği ile TÜRKİYE'ye ilhak olması modelini akla getirmektedir. Doğal uzantımız olan bu topraklarda huzur ve sükunetin inşası başkaca da mümkün değildir. Bir diğer önemli husus ise, bölge halkı aparat örgütlerin idaresi altında inim inim inlemektense büyük -egemen ve müreffeh bir ülkenin onurlu bir parçası olmayı red etmeyecektir.

Dedik ya ; Her şerde bir hayır vardır. Bölge kim bilir daha nice hayırlı gelişmelere gebe.

Gün ola hayrola.

İyilik ekmeye devam.

Mevlam zayi etmeyecektir İnşaALLAH.

Selam ve selamet üzere kalınız.