Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
2996.23
BIST 100
9464.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 May 2021

Politik ön ezberlerinizi bir yana bırakın

Dünyanın egemen aktörleri arasında, Yeni Dünya Sistemini ele geçirmekten ibaret bir kavga mevcut. Türkiye ise stratejik konumu sebebiyle, tüm tarafların yanında görmek istediği bir güç hüviyetinde… Ancak Türkiye çıkarlarını savundukça ve kendi rotasını çizdikçe, üzerinde büyük bir basınç hissettiği tartışılmaz. Bunu bazen gelmeyen aşılardan, bazen ekonomik yaptırımlardan, bazen de sınırlarımızdaki terör oluşumlarından hepimiz tecrübe ettik malumunuz. Elbette teslim olmak kolay olandı... Ama Türkiye TARİHİNE YARAŞIR bir şekilde, zor ve onurlu bir yol olan mücadeleyi seçti. Nitekim kimsenin esiri olmadığımızı ve sadece çıkarlarımız nispetinde hareket ettiğimizi; Uygur meselesinde Çin Büyükelçisini, Dışişleri Bakanlığı'na davet ederek; Amerika ile yaşadığımız S-400 krizinde, geri adım atmayarak; D. Akdeniz, Ege ve Libya’da Avrupa’nın karşısına çıkarak; Rusya ile çatışmanın eşiğindeki Ukrayna’ya, İnsansız Hava Araçları sağlayarak ispatladık.

Yani Türkiye bağımsız iradesiyle hareket ettikçe ve Karabağ'dan Libya'ya, Akdeniz’den Afrika’ya kadar bayrak salladıkça, KÜRESEL DENGEYİ de o derece sarstığı bir gerçek. Fakat buna karşın egemenlerin tekrar Türkiye’nin ESKİSİ GİBİ boyun eğen, karşılarında el pençe duran, bir dediklerini iki etmeyen vaziyete getirmenin derdinde oldukları da net. O yüzden de Erdoğan’ı devirmek ve Türkiye’yi durdurmayı planladıkları sır sayılmaz. Zira Biden’in seçim öncesi O MEŞHUR sözlerinden sonra, Erdoğan’ın düşürülmesi için doğal afetlerden medet umanlar, Şehitler üzerinden hesap kuranlar, Biden’den yardım bekleyenler, sokağı işaret edenler, muhtıra kıvamında bildiri yayınlar, Menderes’li bir son mesajı verenler… hiç bitmedi. Bitmeye de benzeyecek gibi durmuyor. Zira en son ABD’nin Ermeni Soykırımını tanıması da, bunun izlerine fazlasıyla sahip.

Ne alakası var demeyin sakın! ABD’nin bu konu için 1919’da Tümgeneral Harbord’un başını çektiği 50 kişilik bir heyeti, Anadolu ve Kafkaslara gönderdiği ve heyetin araştırma raporunda, “ERMENİ SOYKIRIMI DİYE BİR ŞEY OLMADIĞI” Ulusal Arşivleri’nde yer alırken, biranda bunu tanıması başka türlü açıklanamaz. Hadi Amerika bu hamlesiyle bize “Batı’nın Doğu Cephesi olmaktan uzaklaşmayın, söz dinleyin” dediğini varsayalım ki BU DOĞRUDUR. Peki, muhalefetin bu Milli mevzuda bile, Erdoğan’ı suçlamasını nasıl yorumlayalım? Yahut Meclis’te gizledikleri ortaklarının “Yüzleşin” mesajına, birkaç isim dışında tek kelime etmemeleri/edememelerini…? Bırakınız hepsini Biden’in İstanbul için “Konstantinopol” ifadesine bile sessiz kaldıkları kadar, sırf Erdoğan düşmanlıklarından, kulakları üzerine yatmalarını nereye koyalım…?

Komik olmayın! Önümüzdeki resim ABD’nin “soykırım” demesinin, çok daha ötesinde bir TEHDİTLE karşı karşıya olduğumuzun ilanıdır. Belli ki ABD’nin bu adımlarıyla, GÖZÜNÜ KARARTTIĞI aşikâr. Hatta Türkiye’nin aldığı Hava Savunma Sistemlerine yönelik, ABD Dışişleri Bakanının; “Rus S-400’leri, ABD’nin güvenliğini tehdit ediyor” sözleri dahi bunu açıkça ele veriyor. Kaldı ki hal böyleyken “ABD veya Batı ilerde Türkiye’ye saldıracak da, S-400 füzelerini bu yüzden mi tehdit görüyorlar” diye de düşünmüyor değil insan. Şayet bizler yanılıyorsak, Türkiye onlar için tehdit değil de stratejik ortaksa, o zaman Suriye’de PKK/YPG’ye binlerce tır dolusu silahı niçin sevk ettiklerini ve Ege adaları ile Dedeağaç’a, neden bu denli yığınak yaptıklarını takdirlerinize bırakıyorum.

Anlayacağınız çok hareketli günlerin, arifesinde olduğumuz şüphesiz. Hem dışarıdan hem de içeriden baskılarla, YAPABİLİRLERSE kaotik ayaklanmalarla, terör faaliyetleriyle, algı operasyonlarıyla yüzleşeceğimiz kuvvetle muhtemel. Lakin ne olursa olsun Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin, artık yönetebilecekleri, sıkıştırabilecekleri, söz geçirebilecekleri bir EŞİĞİ ÇOKTAN GEÇTİĞİ yadsınamaz. Yani Türkiye’nin bir asır sonra yeniden ayağa kalkmasına, bölgesel ve küresel güç biriktirmesine İNŞALLAH hiçbir aktör engel olamayacaktır. O nedenle Türkiye’nin iktidar olma hırsı, koltuk sevdası, çıkar birlikteliği, ideolojik savrulmalar ve sudan gündemlerle kaybedecek herhangi bir vakti yoktur. Çünkü geldiğimiz nokta bir Milli güvenlik, bir varoluş, bir İstiklal Mücadelesi doğrultusunda süren, yüzyılların bir hesaplaşma meselesidir. Öyleyse siyasi partinize, kimliğinize, STK’nıza, politik ön ezberlerinize bakmadan, bu mücadeleye omuz vermek tüm VATANSEVERLERİN ortak görevidir. Unutmayın! Sn. Erdoğan’ında belirttiği gibi; “HENÜZ TÜRK MİLLETİ OLARAK, DÜNYAYA SON SÖZÜMÜZÜ SÖYLEMEDİK”… Bunu hep beraber söyleyeceğiz… Allah yar ve yardımcımız olsun…