Plastikleştirme elastikleştir!..
Bir yazımızda kullandığımız başlık, tekrar ettik izninizle:
“Plastikleştirme elastikleştir”
Tavsiyenin izahı şöyle:
“Hiddet, şiddet ve suçlamada aşırıya kaçarsan karşındakini plastikleştirirsin.
Plastikleşirse, şekillendirilmesi neredeyse imkânsız hale gelir.
İyisi mi, elastikleştirmeye bak!
Gevşet, esnet.
Karşındakileri daha birleştirecek, daha da katılaştıracak tutum ve davranışlardan mümkün olduğunca uzak dur.”
“Haddinden fazla sertlik gayedeki hikmeti yok eder!”
Hilm.
“Yumuşak huyluluk ve teenni..
Teenni, yani “ölçülü” olmak.
Resûlullah’ın dostlarından birine hitabı:
“Sende Allah’ın sevdiği iki hususiyet vardır: Hilm ve teenni.”
Merhum Lokman Hekim der ki:
“Evlâdım; üç şey, üç şeyle bilinir: Hilm gazap anında, şecaat harp meydanında, kardeşlik ise ihtiyaç anında.”
-Yiğit kimdir Ya Resûlullah?..
“Yiğit güreşte rakibini yenen değil, kızdığında öfkesini yenendir.”
Gerilim kaybettirir!..
Gençlerle sohbet ediyorum…
“Gerginlikten, gerilimden bıktık!” diyorlar.
Orta yaşlılar ve yaşlılar “sâkin” yer aramakla meşgul.
Antidepresan tüketimi tavan yapmış, boşanma oranları da öyle
“Asrın Fitnesi” büyük tahribata yol açtı, çok büyük tahribata.
“Babana bile güvenmeyeceksin!” sözü meşhurdu, yerini “Kendine bile güvenmeyeceksin!” almaya başladı.
Taraftar psikolojisi malûmdur:
Kulüp yöneticileri yukarıda “sözle” kavga ederken, aşağıdaki kavgalar –Allah muhafaza- şiddet gösterilerine dönüşebilir.
Yöneticiler gruplarını motive etmek, safları sıklaştırmak için farklı söylemlere yönelebilirler.
Amma velâkin, bu yönelimlerdeki sertlik dozunun “gayedeki hikmete” zarar vermemesi lâzımdır.
Kimilerinin gayeleri “bambaşkadır”, kimileri gerçekten de “proje”dir…
“Sinirlerinizi” zıplatıp hata üstüne hata yapmaya zorlayabilirler.
“Zayıf tarafına iyice yüklenelim!” diyebilirler, açık kaşınızın üstüne üstüne çalışabilirler!
Sabr!..
Uysallıkta aşırılık da gayedeki hikmete zarar verebilir.
Mesele muvazene meselesidir.
İtidal.
Aslolan insanları kaybetmek değildir, kazanmak ve topluma kazandırmaktır.
Birbirinin başına gelen felâketlere alkış tutanların ağırlıkta olduğu bir toplum güzel bir toplum değildir.
İnsan nefsi “övülmeyi” arzu eder.
Amma velâkin “şöhret” de âfettir.
Bir vakitler hemen her gün ekranlara çıkartılan bir zatın, yıllardır çağrılmıyor olmaktan dolayı ne kadar sıkıntılı ruh hallerine düştüğünü çok iyi bilirim.
Aşırı “bağlılık” veya “nefret” gösterileri de, büyük ölçüde “dikkat çekme” arzusundan kaynaklanır.
Merhum Şerif Benekçi ne güzel demiş:
“Bu dünyada bazılarını 'desinler' arzusu,
Bazılarını da ‘ne derler’ kaygısı tüketiyor”!..
Riyakârlık:
Manevi hastalıkların büyüklerinden:
Birilerinin görmesi, bilmesi “amacıyla” yapılan her türlü iş.
“Allah rızası” için değil de “Görsünler, takdir etsinler!” diye yapılan her türlü iş.
Dalkavukluk.
Bu da büyük manevi hastalıklardan.
Tabasbus.
Bu da “yalakalık” gibi.
Puslu ortamlarda kılı kırk değil, kırk milyon yarmak gerek.
Sosyal medya bir afet.
Kendilerine iftiralar attırıp, bu iftiralar üzerinden “İşte bunlar böyle ahlâksız adamlar, bize böyle iftira atıyorlar!” diyenleri görüyoruz.
Bir malzemeyi “tepki göstermek için de olsa” paylaştığınızda, hasımlarınızın tuzağına düşüyorsunuz,
“Şer odakları ile mücadele” için sarf ettiğiniz sözler, mücadeleye istemeden de olsa zarar verir pozisyona düşürebilir sizi.
Bir de, yukarılarda bir yerde ifade etmeye çalıştığımız gibi;
“Yalakalık olsun, nâmım yürüsün, menfaatlerim sürsün!” diye bir şeyleri paylaşanlar var, abartanlar veya iftira atanlar, ortamı iyice gerenler…
“Reyting rızası için!”
Değmez!..
Gidecek bir vatanları kalmayanlar var, ibret almalı!..