PKK'nın 'Üçüncü Göz'ü?
Sokaktan birini çevirseniz, "Her darbenin arkasında Amerika vardır" cümlesini yadırgamaz, hatta onaylar. 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat'taki Amerikan etkisini, 80 darbesinin ardından "Bizim çocuklar başardı" diyen ABD'yi iyi biliriz.
80 darbesinden sonra Kenan Evren MGK'sının ilk işi, yıllardır bekleyen Yunanistan'ı NATO'nun askeri kanadına tekrar almaktı. 1974'te NATO'nun askeri kanadından çekilen Yunanistan, Türkiye'nin koyduğu çekinceleri kaldırmasıyla Türkiye'ye hiçbir taviz vermeden, NATO'ya geri döndü.
***
Yıllarca Çekiç Güç gibi değişik vasıtalarla ABD'nin PKK ile ilişkide olduğu da biliniyor. Eskiden gerektiğinde terörü yönlendirerek siyaseti dizayn eden, ülkenin çocuklarının birbirini kırmasını destekleyen dünyanın "Şerifi"nden bahsediyoruz.
Üç gün önce ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, PKK'nın "ABD çözüm Sürecinde arabulucu olsun" açıklamasını soran gazetecilere cevap verirken "PKK ile görüşüyoruz" dedi. Psaki sonradan 'Pardon PKK değil PYD" dedi ama iki örgütün kısa isminin İngilizce telaffuzu karıştırılacak gibi değildi. Haliyle pek inandırıcı bulunmadı.
***
Şimdi biraz eskiye gidelim. 2012 yılında gazetelerde enteresan bir haber çıktı. 'ABD'den Ankara'ya tuzak teklif' başlıklı haberde, Ankara'ya gelen ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey'in, PKK'ya karşı 24 saat anlık istihbarat verme karşılığında Türkiye'ye "Afganistan'da Taliban'la siz savaşın" önerisi getirdiği belirtiliyordu.
Biz ne biliyorduk halbuki?
Yıllardır Amerika Türkiye'ye anlık istihbarat sağlıyor, Türkiye de terörle mücadele ediyor! Bu haberle bunun yalan olduğu ortaya çıktı.
ABD Türkiye'ye anlık istihbarat filan vermiyormuş.
Aynı günlerde bu kez dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone de "Ladin'e yaptıkları gibi PKK'nın yönetim kadrosuna da suikast yapmayı Türkiye'ye teklif ettiklerini ancak Türklerin bunu kabul etmediğini" söylüyordu.
Gazetecilerle muhabbetinde Ricciardione, "PKK'yı askeri açıdan yenmemiş olmanız ABD'yi çok üzüyor" diyerek bir de dalgasını geçmişti.
***
Mesela ABD Türkiye'ye NATO'dan ortağı olduğu halde hiçbir zaman Predatör satmadı. İnsansız Hava Aracı'nın silahlısı denilebilecek Predatörler Türkiye'ye satılacaksa da silahları sökülüp öyle veriliyordu.
ABD Türkiye'ye hiçbir zaman silahlı İHA da satmadı.
Ama Türkiye'de silahla yüklü Predatör var. Nerede mi? İncirlik'teki ABD Üssü'nde. Sadece ABD kullanıyor bunları.
Predatörlerin elde ettiği görüntüler de ilk önce ABD'deki merkezde değerlendirilip sonra uygun bulunursa Türkiye'ye veriliyor.
Uludere (Roboski) katliamından 5 ay sonra ABD'den bir açıklama yapılmıştı. Predatörlerin görüntülerinde öldürülen insanların kaçakçı olduğunun anlaşıldığını söylüyordu ABD.
ABD aylar sonra bu açıklamayı yaparak Uludere katliamını araçsallaştırarak hükümet aleyhine kampanyaya dönüştürenlerin yardımına koşuyordu.
***
Şimdi bunları niye yazdığıma gelince.
Türkiye, asırlık problemi Kürt sorununu çözmek için kararlı bir süreç başlattı. Ve sürekli sürecin tamamen "yerli" ve "milli" olduğunun altı çiziliyor.
Kürtlerin, Allah tarafından kendilerine bahşedilmiş haklarının devlet tarafından yıllarca gasp edilmesinin önüne geçmek için devlet ve millet birlikte bir yola çıktı.
Fakat 300 bin kişinin katledildiği Suriye'yi, kapısına dayanılmış Bağdat'ı, ele geçirilmiş Musul'u dert etmeyen ABD aniden IŞİD ve Kobani diyerek bir hassasiyet(!) geliştirdi.
***
Dikkat edin 6-7 Ekim olaylarında 42 tane Kürt öldürülüp, yüzlerce işyeri, ev, kütüphane, müze, banka şubesi ve okul yakılmayana kadar da Amerika, Kobani'deki Kürtlere zerre kadar yardım yapmadı, önemsemedi.
Hatta ABD Başkanı Obama dahil, Beyaz Saray'dan ve Pentagon'dan yapılan açıklamalarda ABd için Kobani'nin öncelikli bir mesele olmadığı, IŞİD'in Irak'taki ilerlemesenin çok daha önemli olduğu ısrarla vurgulandı.
Ama HDP'nin çağrısıyla Türkiye'de Kürt sokakları ateşe verilip gencecik çocuklar linçle katledilmeye başladığı gibi ABD Kobani'de PYD'ye havadan silah yardımına başladı.
Ki ABD, attığı 12 tonluk silahın 8 tonunu PYD'ye, 4 tonunu da IŞİD'e atarak bu konuda da ne kadar "dengeci" olduğunu gösterdi.
***
Türkiye'nin barışa bu kadar yaklaştığı günlerde resmi tamamlayacak açıklamayı PKK yöneticilerinden Cemil Bayık'tan geldi.
Geçen ay "Çözüm sürecinin bittiğini, PKK'lıların tekrar Türkiye'ye gönderildiğini" söyleyen Bayık, önceki gün de Çözüm Süreci'nde ABD'nin Üçüncü Göz olarak gözlemci ve arabulucu olmasını istedi.
Öcalan bile beni "ABD ve İsrail yakalayıp Türkiye'ye teslim etti" demişti.
Şimdi soru şu; ABD, niçin PKK'nın "Üçüncü göz" olarak güvendiği bir partner haline geldi?
Yoksa bu 'yerli' süreç birilerini çok mu rahatsız etti?